Devletin son dönemde yaygınlaştırdığı ev hapislerine ilişkin konuşan Özgür Hukukçular Derneği’nden Feramerz Baran Albayrak, halkın protesto yürüyüşü hakkının yasada tanımlı olmasına rağmen bunun sınırlayıcı hükümler nedeniyle uygulanmadığına dikkat çekti. Baran Albayrak, Anayasa’nın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı başlıklı 34’üncü maddesini hatırlatarak: ‘Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’ Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, ‘millî güvenlik’, ‘kamu düzeni’, ‘suç işlenmesinin önlenmesi’, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü’ şeklindeki kalıp, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 11’inci maddesinden doğmuştur. Bu madde, bünyesinde ‘barışçıl toplantı hakkı’ ve ‘örgütlenme özgürlüğü hakkı’ olmak üzere iki farklı hakkı barındırmaktadır. Bu özgürlükler aslında ifade özgürlüğünün toplu, örgütlü ya da kamusal alana itham edilen biçimleridir” dedi.
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun, düzenlendiği günden bu yana özgürlüğü sınırlandırma, otoriter öğeleri bünyesinde toplama niyetiyle hazırlanmış bir kanun görünümünde olduğunu belirten Baran Albayrak, “2001 yılında, Anayasa’nın 34’üncü maddesindeki sınırlandırıcı hükümler, metinden çıkarılmasına karşın bu ayıklama, 2911 sayılı kanuna yansıtılmamış; buna rağmen Anayasa’nın gerisinde kalan 2911 sayılı kanunun mevcut haline muhalefet ‘suç’ olmaya devam etmiştir. Bu kanunun anayasa göre anakronik ve aykırı hükümlerinin, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK), Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Siyasi Partiler Kanunu (SPK) ile sair mevzuatta yer alan diğer problemli hükümlerle ve otoriter kamu gücü pratikleriyle buluşması, hakkın kullanımına ilişkin sorunların büyümesine neden olmuştur. Kamu gücü bu kanunun lafzını anayasaya aykırı olarak kötüye kullanmakta, hoşuna gitmeyen toplantı gösteri ve yürüyüşleri idari kararlarla yasaklamakta ve ya ertelemektedir” ifadelerini kullandı.
Baran Albayrak, Boğaziçi Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı tarafından kayyum rektör atanmasına karşı demokratik üniversite gençliğinin, siyasi parti ve örgütlerin, aydınların demokratik taleplerini, itirazlarını ve eleştirilerini ortaya koyduklarını vurgulayarak, “Ne var ki bu protestolar zaten antidemokratik uygulamaları toplum tarafından kanıksanmış hükümet tarafından göz ardı edilmiştir. Bunun neticesinde, demokratik üniversite gençliğinin öncülüğünde kayyum rektör uygulamasını protesto etmek ve demokratik bir üniversite inşa etmek amacıyla ifade özgürlüğü toplu bir biçimde ifade edilmeye başlanmış, forumlar, söyleşiler, paneller yapılmış, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenmiştir. Hükümet 2911 sayılı kanunun lafzını kötüye kullanarak ve anayasal ifade ve toplantı gösteri yürüyüş özgürlüklerini kısıtlamıştır. Hükümet, demokratik toplumun gerekliliklerini ortadan kaldırmak amacıyla; demokratik üniversite gençliği, siyasi partiler, demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği bütün toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklayıp, orantısız müdahale etmiş bu gösteri ve yürüyüşlere katılan neredeyse herkesi darp ederek, ters kelepçeyle gözaltına almış, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini bu şekilde engellemeye çalışmıştır. Hükümetin bu antidemokratik iradesi, bir kolluk mensubunun diline ve ruhuna yansıyan ‘Aşağı bak’ sözleriyle simgeselleşmiştir” dedi.
Bu saldırıların kolluk ve hükümetle sınırlı kalmadığını hatırlatan Baran Albayrak, “Savcılık önce sözlü gözaltı talimatı vermiş, sonrasında bu gözaltı kararlarını deliller toplanmasına rağmen hukuka aykırı olarak uzatmıştır. Savcılık ifadesine başvurulan sadece İstanbul’da bilinen 288 gözaltı yapılmıştır” dedi.
‘KOPYALA YAPIŞTIR NİTELİĞİNDEKİ POLİS FEZLEKELERİ’
Baran Albayrak, 2911’e md.32/1 Toplantı Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet etmek, TCK Md.265/1 Görevi Yaptırmamak için direnmek, TCK 109/1 Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakmak, TCK Md. 152 Mala Zarar Vermek, TMK Md. 7/2 Terör Örgütüne Üye olmak, TCK Md. 216 Md. Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek içerikli polis fezlekelerinin “kopyala yapıştır” niteliğinde olduğunu hatırlatarak “Savcılık tarafından tutuklamaya yönelik sevklerinde hakkında sulh ceza hakimliği kararıyla, 11 kişi hakkında tutuklama kararı verilmiş 29 kişi hakkında “konutu terk etmeme” kararı (ev hapsi), 111 kişi hakkında da diğer adli kontrollere hükmedilmiştir. Savcılık tarafından talep edilmiş 29 kişi hakkında konutu terk etmeme niteliğindeki adli kontrol talepleri, müvekkiller Sulh Ceza Hakimliği Sorgusuna çıkarılmadan savunma hakları, adil yargılanma hakları ihlal edilerek dosya üzerinden karara bağlanmıştır” ifadelerini kullandı.
‘DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNE İBRETİÂLEM OLSUN CEZASI’
“11 tutuklama kararının amacı, siyasi olarak mobilize olağan ve tepkisini ifade özgürlüğünün sınırını aşmadan ve barışçıl bir şekilde ifade eden demokratik üniversite gençliğine tabiri caiz ise ibretiâlem olsun diye verilmiştir” diyen Baran Albayrak, gençlerin burjuva medya tarafından hedef alındığına da değindi.
Son olarak ev hapislerinin hukuki literatürdeki karşılığı olan “Konutu Terk Etmeme Kararı”na değinen Baran Albayrak, “Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakan, çalışma ve eğitim hürriyetini elinden alan, ifade özgürlüğü ve diğer anayasal haklarını kullanma imkanını elinden alan bir adli kontrol hükmüdür” dedi. “Ev hapsi adli kontrol hükmü kararı verilmiş çoğu öğrenci okumak için çalışmak zorunda öğrencilerdir. Konutu terk etmeme kararı bu öğrencilerin kişi özgürlüğü ve güvenliğini ihlal ettiği gibi geçici olarak öğrencileri siyasal ve sosyal bir ölü haline getirmektedir. Bu kararların müvekkil öğrenciler Sulh Ceza Hakimliği sorgusuna çıkarılmadan savunma hakları, adil yargılanma hakları ihlal edilerek dosya üzerinden karara bağlanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali niteliğindedir. Konutu terk etmeme tedbiri bakımından meşru bir amacın bulunup bulunmadığının veya bu tedbirin ölçülü olup olmadığının incelenmesine gerek görülmeden, kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve deliller duruşmada tartışılmadan konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri kararı verilmesi AYM’nin Esra Özkan Özakça* kararında da ifade edildiği üzere kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali niteliğindedir” dedi.
*2016 yılında KHK ile işinden ihraç edilen Esra Özkan Özakça hakkında verilen ev hapsi kararını AYM’ye taşımıştı ve bu “tedbirin” hukuka aykırı olduğu AYM tarafından kabul edilmişti.