YENİ DEMOKRASİ- Bize Haydar Arğal’ı (Sinan) anlatır mısınız? Devrimci düşüncelerle ne zaman tanıştı? Dersim’de faaliyet süreci vb…
6 Mayıs 2016’da Geyiksuyu’nda ölümsüzleşen Halk Savaşçısı Haydar Arğal’ın Abisi: Haydar zayıf, kara kuru, sessiz sakin, içine kapanık, utangaç, kendi halinde bir çocuktu. Akranları dışarda oyunlar oynarken O, ders çalışır, evden pek çıkmazdı. Sessiz sakin dediğime bakmayın; haksızlık karşısında da sesini daima gür çıkarırdı. Sürekli etrafını izler, sorgulardı. Haydar, liseye başladığı yıllarda, okul kitaplarından başka kitaplar da okumaya başlamıştı. Artık büyüyor, hayata bakışını değiştiriyordu. Etrafında eski devrimcilerden bahseden insanlar olunca onları dikkatlice dinler, sorular sorardı. Devrimci mücadele ile aktif olarak Diyarbakır‘da üniversiteye başladığında tanışmıştı. İlk senesini bitirip döndüğünde büyük değişiklikler göstermişti. Oturması, kalkması, insanlara olan yaklaşımı olgunlaşmıştı artık. Bu durum, kendisinde büyük değişimler ve ilerlemeler ortaya çıkarmıştı. İlerleyen senelerde artık insanlarla politik konuşmalar yapıyordu. Devrimcilik ona çok şey katmıştı. Artık içine kapanık, sesiz sakin Haydar büyümüştü.
Haydar‘ın Dersim’e geldiği zamanlarda haberini alırdım; ne yaptığına bakmak için Merkez‘e gider, uzaktan onu izlerdim. Özellikle festival çalışmaları ve eylemler esnasında uzaktan yaptıklarına bakar, içten içe gururlanırdım. Çünkü o, kendi içine kapanık durgun Haydar gitmiş, halkı için mücadele eden, uğraşıp didinen Haydar gelmişti. Ve 2011‘de ise halkı için, yoldaşları için dağ başlarını mesken tutan, kendini bir adım daha öteye taşımış kararlı bir gerilla olmuştu artık.
YENİ DEMOKRASİ- Devlet bu süreçte hem devrimci mücadeleye hem de ailelerine aile örgütlülüklerine saldırıyor, ailelere gözdağı veriyor. Devlet, bu saldırılarla neyi hedefliyor?
-Devlet kuruluşundan beri sistematik bir şekilde inkar ve imha politikasını uygulamaya devam ediyor. Bu politika devrimcilere, gerilla alanlarına ve ailelere daha şiddetli ve acımasız bir şekilde uygulanıyor. Devrimci demokratlar tutuklanıyor; gerilla alanlarına saldırılar hız kesmeden devam ediyor; şehit düşen gerilla bedenlerine işkenceler yapılıyor; ve ailelere türlü psikolojik baskılar uygulanıyor.
Aslında bu politikalar yabancısı olmadığımız bir durum. Egemenlerin ve onlara hizmet eden kesimlerin yüz yıllardır işçileri, emekçileri, kadınları ve doğayı kendi çıkarları doğrultusunda feda etmekten ve baskı uygulamaktan geri durmayan bir yapısı vardır. Devlet uyguladığı bu psikolojik savaşla herkesin üzerinde bir korku rüzgarı oluşturmak istiyor. Sadece ölülere değil onların ailelerine, yoldaşlarına ve duyarlı kesimlere de bu saldırıları uyguluyor. Son zamanlarda gerilla cenazelerini kaldırımlara, kimsesiz mezarlara gömerek; ATK‘larda günlerce bekleterek; ölülerimizin kafasını keserek; mezarlarını yıkarak; cenazeleri kargo torbasında göndererek; ailelerin evlatlarına son görevini yerine getirmesini engelleyerek her şeyi devrimcilere ve ailelerine saldırı aracı olarak kullanılıyor. Devlet bütün bu topyekûn saldırılarla esasta devrimci dinamizmi zayıflatmayı ve yok etmeyi hedefliyor.
YENİ DEMOKRASİ- Bu noktada ailelere düşen görevler nelerdir?
-Bu noktada biz ailelere evlatlarımızı ve onların yoldaşlarını daha fazla sahiplenip bu saldırılara, imha politikalarına sistemli ve örgütlü bir biçimde karşı durmak düşmektedir. Bizler korkularımızı evlatlarımızla birlikte toprağa gömdük. Bizler şimdi onların değerlerine, inançlarına, yoldaşlarına daha çok sahip çıkmamız gerekmektedir. Saldırılar ancak böyle boşa çıkartılacaktır.
‘AİLELER, EVLATLARININ ANI VE DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMALI’
YENİ DEMOKRASİ- Bize Dilek Polat’ı anlatabilir misiniz?
2006’da Ordu’da ölümsüzleşen Dilek Polat’ın Abisi: Dilek, 1973 Dersim Hozat Kürtçe ismiyle Xaçeli, Türkçe ismiyle Dikenli köyü doğumludur. Altı kardeşiz ve Dilek altı kardeşin ortancasıydı. Köyümüzde okul olmadığı için ilk ve orta okul dönemlerini Elazığ’da okudu. Babamız Almanya’da işçi olarak çalışıyordu, o süreçte küçük kardeşlerim ve annemle Almanya’ya gittiler. Dilek bir yıl Almanya’da liseye devam etti. O süreçte Dilek Almanya’yı hiç sevmediğini söylüyor ve sık sık memleketini özlediğini dillendiriyormuş. Uyum problemlerinin artmasıyla birlikte Dilek Türkiye’ye dönerek liseyi burada tamamladı. Sonrasında 9 Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi’ni kazandı. Yöremizin sosyolojik ve siyasal şartlarından dolayı Dilek devrimci fikirlerle çok küçük yaşta, gençlik döneminde tanıştı. Üniversitede gençliğin akademik demokratik mücadelesine katılıp aktif faaliyet yürütmeye başlamıştı. Son sınıfta okulu bırakıp gerilla mücadelesine katılıyor tabi bizim bu süreçten aile olarak haberimiz olmadı, biz sonraki süreçlerde öğrendik. 7 Nisan 2006’da Karadeniz Bölgesi Ordu merkezde bir eylem hazırlığındayken bomba patlaması sonucu hayatını kaybettiğini öğrendik. O süreçte cenazesini aile olarak getirdik, İstanbul Gazi Mahallesi Habibler Mezarlığı’nda yoldaşlarının yoğun katılımıyla Gazi Cemevi’nde düzenlenen törenden sonra defnedildi.
Dilek sevgi dolu, coşkulu bir yapıya sahipti. Herkesin yardımına koşan, herkesin yardımını paylaşan birisiydi. Onu tanıyan herkeste çok pozitif olumlu etkiler bırakıyordu. Ayrıca doğa ve insan sevgisi hat safhadaydı. Doğaya ve zirvelere tutkundu. Küçükken köyde ağaçların tepelerine çıkar, sonra inemezdi. Biz çıkar indirirdik, o tekrardan çıkardı, kızmamıza rağmen tekrar tekrar yapardı bu durumu. Ailesi olarak onu sevmeye ve özlemeye devam ediyoruz.
YENİ DEMOKRASİ- Aileler çocuklarını nasıl sahiplenmeli?
– Aileler çocuklarının ve kardeşlerinin veya yakınlarının anılarına, ideallerine, değerlerine, tutsaklıklarına ve cenazelerine sahip çıkmalıdır. Onlar herkesin eşit ve özgürce yaşayabileceği sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya düşü ile hayatlarını kaybettiler. Aileler de onların bu ideallerine, anılarına ve değerlerine her şart altında sahip çıkması lazım.