”Bizim Kadrolarımız Eleştiri-Öz Eleştiri İçinde Pişmelidir” (Mehmet Demirdağ)

Devrimci mücadele aynı zamanda değişim-dönüşüm mücadelesidir. Sınıflı toplum gerçekliğinde iki seçenek duruyor karşımızda. Devrimi ve devrimciliği seçenleri bekleyen olgu her alanda burjuvaziye karşı verilmesi gereken ideolojik mücadeledir. Bu amansız mücadelede bir adım dahi geri atmamak, giderek yetkinleşmek ve ideolojik olarak donanmak her birimizin kaçınılmaz sorumluluğudur. Devrimci mücadele, devrimcileşme sürecidir. Egemen sınıfların ideolojik saldırılarına, burjuva anlayışlardan etkilenimlere, eksikliklerimize ve hatalarımıza karşı verilen mücadelede eleştiri-öz eleştiri en önemli silahımızdır. Tasfiyeci sürecin etkilenimlerinin her alanda açıktan görüldüğü bu dönem, bir kez daha, öz eleştirinin devrimci mücadele için taşıdığı önemi göstermektedir. Bu vesile ile eleştiri-öz eleştiri ilkesine dair genel yaklaşıma değinmek isabetli olacaktır.

Kapitalist toplumda yaşıyoruz.Egemen sınıflar toplumun tüm üyelerini kendi ideolojisi ve kültürüne göre şekillendiriyor. Değişik araç ve yöntemlerle burjuva ideolojisi geniş kitlelere taşınıyor. Bu ideolojik bir saldırıdır. Ve bu saldırıların yansımaları Komünist Parti’de de  görülüyor. Bu durum kaçınılmazdır. Zira KP toplumdan yalıtık bir oluşum değildir. Mesele etkilenimlerden ziyade etkilenimlere karşı güçlü ideolojik bir mücadelenin verilip verilmemesidir. Eleştiriyi önemli olmazsa olmaz kılan da budur.

Eleştiri-öz eleştiri devrimci mücadelede ortaya çıkan sorunları çözme yöntemimizdir. Kolektifin, yoldaşların, halkımızın yaşadığı sorunları uzlaşmaz noktaya gelmeden çözebilmenin devrimci yöntemidir. Yanlışların düzeltilmesi, eksikliklerin giderilmesi kadar, olumlu yönlerin arttırılmasında da bir o kadar önemlidir eleştiri-öz eleştiri.

Bu öneme nazaran eleştiri-öz eleştirinin kavranışında, pratiğe uygulanışında yanlış ele alışlar ve yaklaşımlar sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Düşünsel olarak genel kabullerle, pratiğe yansıyan arasındaki uçurum ideolojik-politik kavrayışa, örgütsel deneyim ve birikime göre değişmektedir.

Bu kapsamda eleştiri-öz eleştiriye karşı yaklaşımda ikili bir durum söz konusudur. Birincisi, istisnasız olarak eleştiri-öz eleştirinin gerekliliği, olmazsa olmazlığı hakkında hemfikir olmamızdır. İkincisi, düşünce  ve duygu dünyamızda eleştiri-öz eleştiri yarattığı algının farklı olmasıdır. Bu eleştiri-öz eleştirinin ne olduğunun ve ne anlama geldiğinin tam olarak bilince çıkarılmadığının, başka bir ifadeyle kavrayışın devrimcileşmediğinin ifadesidir.

Eleştiri-öz eleştiri özünde devrimcidir. Yeni olanın eskiye karşı mücadelesi olarak değiştirici ve dönüştürücüdür. Sorunlara  müdahale etmenin ve gerçeği açığa çıkarmanın en güçlü aracıdır. Tüm bunlar eleştiri-öz eleştiriye dair pozitif bir algı ve yaklaşım yaratması gerekirken tam tersi olarak negatif algı ve bunun pratiğe yön vermesi de ön plana çıkmaktadır. Eleştiri esnasında ve sonrasında gösterilen geniş anlamda tepkisel yaklaşımlarda bunu görmek mümkün.

Negatif algının, düşünsel kabullerin önüne geçmesi eleştiri-öz eleştirinin bireye odaklanmasıyla ilintilidir. Bu durum bireyde eleştiri-öz eleştirinin kişiliğine ve kimliğine yöneldiği sanısı ve yanılsaması yaratmaktadır. Hedefin hatalı-eksik-yanlış pratikler üzerinden burjuva anlayışlar olmasına karşın yine de yanılsama yaşanmaktadır. Buradaki yanılsama masum değildir. Altı biraz eşelendiğinde küçük burjuva anlayışların olduğu su yüzüne çıkmaktadır.

Eleştiri-öz eleştiriye dair farklı yaklaşımlar söz konusudur. Devrimci nitelikten yoksun yaklaşımlar özünde burjuva yaklaşımlardır. Her birinin ortaklaştığı nokta: ”Tanrım sen beni eleştiriden koru, ben kendimi öz eleştiriden korurum”dur. Bu yaklaşımların pratik faaliyet ve gündelik yaşamdaki görünümü eleştiriye gelememe, lafazanlık etme, küsme, darılma, kızma, üzülme gibi çok daha değişik biçimlerde eleştiriyi savuşturma şeklindedir. Anlayışları tartışmayan, sorunların özüne inmeyi engelleyen, kendine dokundurtmayan, her hâlükârda ”ben”i koruyan küçük burjuva eğilimleridir.

Bu eğilimlerin devrimci saflarda görülmesi gelmiş olduğumuz sınıfın etkileri ve bu etkilenimlerin devam etmesidir. Burjuva anlayışta eleştiri doğrudan bireye, bireyin kişiliğine ve kimliğine yönelen bir ele alış söz konusudur. Kapitalizmde insana verilen değer metaya verilen değerdir. İnsanın insan olarak değil, değişim ve kullanım değeri olarak bir değeri vardır. Tıpkı herhangi bir meta gibi, dolayısıyla kapitalizmde insan bir nesnedir. Bunun tersine proleter anlayış, insana insan olduğu için değer verir. Bireyi nesneleştirmez. Dolayısıyla eleştiri-öz eleştiri de bireye değer veren bir niteliğe sahiptir. Kişiliğe ve kimliğe değil hatalı pratiklere ve burjuva anlayışlara yönelir. Bireyciliği değil kolektivizmi yaşatır. Ahbap-çavuş ilişkilerini değil açıklığa, dürüstlüğe ve samimiyete dayanan yoldaşlık ilişkilerini, küçük burjuva anlayış ve yaklaşımlardan arındırarak devrimci kişiliği geliştirip güçlendirir.

Kapitalizm, insanın toplumsal bir varlık oluşunu parçalayarak onu bireycileştirir. Bireyciliği toplumsallığın karşıtına koyarak kutsallaştırır. Bunun karşıtı olarak Demokratik Halk Devrimi ve sosyalizm, insanı toplumsal bir varlık olarak görür. Bireyciliğin karşısına kolektivizmi koyarak devrimcileştirir. Bu anlamıyla eleştiri-öz eleştiriye karşı tavır devrimci olmakla olmamak arasında gösterilen sınıfsal ve ideolojik bir tavırdır.

Bir ilke olarak eleştiri-öz eleştirinin önemi kadar, bu silahın nasıl kullanıldığı da bir o kadar önemlidir. Eleştirinin ideolojik ve politik temeli olması ve anlayış üzerinden yükselmesi, öz eleştirinin açık, dürüst ve samimi olması eleştiri-öz eleştirinin değiştirici ve dönüştürücü gücünü artırır. Kişilerin değil anlayışların, sonuç değil nedenlerin tartışıldığı bir eleştiri-öz eleştiri ancak yapıcı olur. Tersi, sorunlara çözüm üretmediği gibi yıpratıcı ve yıkıcı olacaktır.

Somut durum analizinde egemen sınıfların yoğun ideolojik baskı ve saldırısı altındayız. Çemberin aleyhe daraldığı bir süreç içindeyiz. Tasfiyeciliğin artmasına paralel sağa ve sola sapmalar, mücadeleden kopmalar gözle görülür biçimde yaşanıyor. Devrimci değerlere ve ilkelere bağlı kalmada aşınmalar söz konusu. Tüm bunlarla birlikte mücadelenin daha ileriye taşınması sorumluluğumuz var. Eleştiri-öz eleştiri bu somut durum karşısında devrimci mücadeleyi yükseltmenin, devrimci değerlere ve ilkelere bağlı kalmada devrimciler için yaşamsal bir öneme sahiptir. Dolayısıyla eleştiride yapıcı, öz eleştiride samimi olalım.

*Bu yazı Yeni Demokrasi gazetesinin 39. sayısından alınmıştır.