Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bir yaşındaki bebek güvenlik soruşturulmasına alındı, “terör” gerekçesiyle “sakıncalı” bulundu.
Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde tutulan Mahsum Yüksekbağ, bir yaşında olan kuzeninin üç kişilik görüş kontenjanına eklenmesi talebiyle hapishane idaresine dilekçe yazdı. Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı, bir yaşındaki bebek hakkında Emniyet tarafından yapılan güvenlik soruşturmasını öne sürerek, bebeğin görüşe gelmesinin “terör” gerekçesiyle “sakıncalı” olduğuna karar verip talebi reddetti.
JINNEWS’ten Öznur Değer’in haberine göre; Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nın bir yaşındaki bebeğin güvenlik soruşturmasına alındığı ve görüşe gitmesinin “sakıncalı” olduğuna dair kararı şu şekilde:
“… Mahsum Yüksekbağ’ın görüşüne gelmesini talep ettiği … ‘ın (bildirilen bebeğin) kolluk görevlileri tarafından yapılan araştırması sonucunda; …’ın (bebeğin) 2022 doğumlu bir çocuk olduğu, Mahsum Yüksekbağ’ın kendi çocuğu olmamasına rağmen neden ziyaret etmek istediğinin anlaşılmadığı, şahsın …. Örgüte üye olma suçundan hükümlü (tutsak hükümlü değil hüküm özlü) olması göz önünde bulundurulduğunda; Çelikli Jandarma Karakol Komutanlığı sorumluluk alanı olan Kasre Mahallesi’nden daha önceki yıllarda terör ile ilişkili kişilerin bulunması sebebi ile ziyaret etmesinde sakınca bulunduğu şeklinde belirtilmiş, söz konusu şahsın görüşe gelmesi sakıncalı görüldüğünden talebin reddine…”
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan ve 9 yıldır hapishanede olan Mahsum Yüksekbağ, söz konusu karara dair mektup yazarak kamuoyundan konunun takipçisi olmasını istedi.
Mektup şu şekilde:
“Bu yazdığım mektubun size ulaştığına emin olmak için Erzurum-Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli K.C.İ.K.’ndan gönderiyorum. Sizinle paylaşacağım konu bir yaşında olan bebeğe büyük bir kötülük edilerek onu ‘terör’ ile ilişkilendirilip tehlikeli olarak görülmesi konusudur. Bu mektupla beraber size cezaevi idaresinin bir yaşındaki bebek için almış olduğu ‘tehlikeli’ kararını da gönderiyorum.
“Cezaevlerinde maruz kalmadığımız haksızlık, hukuksuzluk, keyfi uygulamalar kalmadı gibi. Her gün yeni bir absürt kararla, adaletsizlikle baş başa kalıyoruz. Belki içeriden yeterince anlaşılmıyoruz ama mübalağa etmeden açıkça belirtmeliyim ki; cezaevlerindeki tutsaklar, yaşayan ölüler konumuna getirilmek istenmektedir. Biz politik tutsaklar da teslim alınmak istenen hiçbir politikayı kabul etmeyeceğiz. Ağırlaştırılmış ceza alan bir tutuklu olmama ve 22 yıl cezam bile Yargıtay’da daha onaylanmamış olmasına rağmen tek kişilik hücrede kalıyorum. Bulunduğum cezaevinin mimarisi tek kişilik hücrelerden oluşmaktadır. Ne yazık ki artık tek kişilik cezaevlerinin yapımı hız kazanılmış. Artık hücrede kalmak için ağırlaştırılmış müebbet ceza almaya gerek yok. Siyasi olman, haklarını araman bile tekli hücrede kalmana yeterli bir gerekçedir.
Yasal hak gasp ediliyor
“Yasaların biz tutsaklara tanıdığı üç kişilik görüşçü hakkı var. Üçüncü dereceye kadar akraba olanlar yasal olarak görüşümüze gelebilmektedir. Onun haricinde üç kişiyi ziyaretçi olarak yazma hakkımız var ama bugün öyle bir konuma getirilmiş ki bu hakkımız gayri resmi bir şekilde gasp edilmiştir. Bahane belli: ‘Terör.’ Asla kabul etmeyeceğimiz bu kavram kisvesi altında yasaların bize tanıdığı bu haktan ne yazık ki yararlanamıyoruz. Üç kişilik görüşçü listemize yazmak istediğimiz her talebimiz ‘terör’ denilerek reddedilmektedir. Bunun son örneği de size göndermiş olduğum kararda göreceğiniz gibi, düşman hukukunda bile olmayan bir yaklaşımla bir yaşındaki bebeğe büyük bir kötülük edilip ‘terör’ kisvesi altında tehlikeli olarak görülmesidir.
“Görüşüme gelmesini talep ettiğim bebek, öz dayımın oğludur. Dayım ve eşi üçüncü dereceden akrabam olduğu için yasal olarak görüşüme gelmelerinde bir engel bulunmuyor. Dayımlar Siirt’te ikamet etmektedir. Zaten bizleri ailelerimizden uzak cezaevlerinde tutarak AİHM içtihatına göre AİHS’in 8. maddesinde yer alan özel hayata ve aile hayatına, konuta ve haberleşmeye saygı hakkını ihlal etmektedirler. AİHM’in bu yönlü emsal kararları almasına rağmen ne anayasa tanınmakta ne de AİHM’in kararları dikkate alınmaktadır. Ailelerimizden kilometrelerce uzak şehirlerde cezaevlerinde tutulmamız ile görüş hakkımız da engellenmektedir. Düşmanlık boyutunda kararlar alınarak ailelerimizle ilişkilerimizin kökten kesilmesini istemektedirler.
“Dayım ve eşi Siirt’te köyde ikamet ettikleri için bir yaşındaki bebekleriyle beraber görüşüme gelemiyorlar. Yengem görüşüme gelmeyi çok istiyor ama emzirme yaşında olan bebeğini evde bırakıp gelemez. Kendileriyle beraber bebeklerini de getirseler bebeği görüşe almadıkları için bebek dışarda kalmak zorunda. Dışarıda bebeğe bakacak kimse yok. Normalde bulunduğum diğer cezaevlerinde küçük yaştaki çocukların (5 yaşına kadar) görüşme izni olup olmadığına bakılmaksızın annesiyle beraber onu da görüşe almaktaydılar. Burada bırakalım bir yaşındaki bebeğin annesiyle görüşe alınmasını, onu görüşçü listeme ekleme talebimi bile ‘terör’ deyip reddedilmektedir. Bebeğinden dolayı Siirt’ten görüşüme gelemeyen yengem bebeği de kendisiyle beraber görüşe getirmek için el kadar bebeği üç kişilik görüşçü listeme eklememi istedi benden. Bu nedenle ben de bir yaşındaki bebeğin görüşçü listeme eklenmesi talebimi cezaevi idaresine bildirdim. Yönetmelik değişikliğiyle cezaevi idaresine ‘gerekli görülmesi halinde bildirilen ziyaretler hakkında, ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılır’ inisiyatifi verilmiştir. Cezaevi idaresi ‘gerekli görülmesi’ halinde değil tüm talep ettiğimiz ziyaretçilerimiz hakkında kolluk aracılığıyla araştırma yapmaktadır. Zorunlu olmamasına rağmen cezaevi idaresi ‘araştırmak zorundayız’ demektedir. Ve bu minvalde bir yaşındaki bebeği (neyini araştıracaklarsa artık!) araştırmak için kolluk görevlilerine başvurmuştur.
Bebek “sakıncalı” görüldü
“Kolluk görevlileri ekte size göndermiş olduğum karardaki bu beyanatta görüldüğü gibi, bir yaşındaki bebek için ‘terör’ konusu deyip ziyaretime gelmesini ‘sakıncalı’ görmüştür. Cezaevi idaresi, bir yaşındaki bebek nasıl bir sakınca oluşturacak, devlete nasıl bir tehlikesi olacak, demeden bir yaşındaki bebeği sorgulamaya almış. Bu da yetmemiş gibi kolluk görevlilerinin bebeği ‘terör’ ile ilişkilendirip tehlikeli olarak görülme beyanatını esas alıp talebimi reddetmiştir. Cezaevi müdürü ile yaptığım görüşmede ‘Bir yaşındaki bebeğin nesini sorguladınız? Bir yaşındaki bebek için nasıl böylesi bir karar alabiliyorsunuz?’ diye sorduğumda müdürün bana verdiği yanıt, ‘Bu değerlendirmeye bakma, bu değerlendirme herkes için yapılıyor’ şeklinde oldu. Ne yazık ki Kürt’e karşı olan etnik düşmanlığı, bir yaşındaki bebeğe indirgemekten çekinmediler.
Kürt olması yeterlidir
“İster bir yaşındaki bebek olsun ister 70 yaşındaki anne olsun, Kürt olması ‘terör’ ile yaftalanmasına yeterlidir. Rahatça ‘terörist’ olarak suçlayabilmektedirler. Hangi hukuk, hangi adalet, hangi ahlak, hangi vicdan bir yaşındaki bebeği ‘terör’ konusu ile ilişkilendiriyor? Daha annesinin kucağında süt emiyor. Daha bu adaletsiz dünyaya gözlerini açmamış nasıl oluyor korkmadan onu ‘terör’ konusuna bulaştırıyorlar? Nereden cesaret alıyorlar da bir yaşındaki bebeğe böyle yaklaşıyorlar? Adalet sisteminin geldiği nokta budur.
Kimi kime şikâyet ediyorum?
“Gerekli tahkikatların başlatılması için gerekli mercilere başvurdum fakat kimi kime şikâyet ediyorum? Şikâyetimden bir sonuç alacağımı düşünmüyorum ama dışarıda kamuoyu oluşturup bu anlayış, bu zihniyet mahkûm edilebilir.
“9 yıllık zindan yaşamımda uğramadığım hak gaspı, keyfi uygulama, psikolojik ve fiziki işkence kalmadı ama uğradığım hiçbir durum bu konu kadar zoruma gitmedi. Ne olursa olsun, kim olursa olsun bir yaşındaki bebeğe bu kötülük edilmez…”