“çünkü elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir
yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır”
(Arkadaş Zekai Özger)
Başkan Gonzalo, ABD emperyalizmi ve faşist Peru devletinin operasyonuyla yakalanmasının 29. yılına bir gün kala, tam 29 yıldır katı bir tecrit içinde partisinden, mücadelesinden, halkından soyutlanmaya çalışıldığı, onun için özel tahsis edilmiş, zindanda 11 Eylül 2021’de sağlık sorunları yok sayılarak katledildi. Gonzalo, Peru devrimini “sosyalizmde geriye dönüşlerin” gerçekleştiği, proletaryanın muzaffer davasının revizyonizm tarafından alt üst edildiği çok özel bir dönemde Halk Savaşı ile Ant Dağlarının zirvesinde başarıya doğru taşımanın önderidir. Yine çok özel bir tarihsel aşamada, yani sosyalist maskeli bürokrat-burjuva diktatörlüklerin maskesini indirdiği ve enternasyonal proletaryanın büyük bir kuşatmaya alındığı dönemde, Peru halkının emperyalizme ve gericiliğe karşı Halk Savaşı çizgisinde muzaffer yürüyüşünü durdurmak için onun önderi Gonzalo 1992’nin uğursuz günü 12 Eylül’de tutsak alınmıştır. Devrimin kumanda merkezi, aklı çökertilerek her şeyin “yolunda gittiği” bir zamanda, halklar için yeni bir “ilham kaynağı” emperyalizm ve gericiliğin yeni bir korku tüneline girmesine neden olacak tarihsel bir gelişmenin önü kesilmek istenmiştir. Başkan Gonzalo tutsak alınarak, Peru devrimi ve onun dünya halkları üzerinde oluşan kuşatmayı dağıtan hamlesi böylelikle engellenmiştir.
Emperyalizm ve Peru gericiliği, enternasyonal proletaryanın sıkılı yumruğu olan Gonzalo yoldaşı tarihin en ağır tecridini uygulamış, onun şahsında Peru devrimi ve şanlı halk savaşı gericiliğin zindanında boğulmaya çalışılmıştır. Ancak nafiledir ki, Gonzalo Marksizm-Leninizm-Maoizmi yaratıcı bir şekilde Peru’ya uyarlamış, su akacağı toprağın sertliğini tespit etmiş ve o toprak parçalanmış, devrim ırmağı oluşmuştur. Bu akışın önünde oluşan geçici bentler, o akışın hedefine varmasını asla engellemeyecektir.
Peru gerici devleti, fikirlerini yok edemediği, davaya bağlılığından caydıramadığı Gonzalo yoldaşın şimdi bedenini yakıp külleriyle birlikte yok etmeyi, çaresizliği içinde bir çare olarak görmektedir. Ağır sağlık sorunlarını, onu katletmek için fırsata çeviren korku ve endişe, şimdi onun ölümünün filiz filiz açmasına, Peru devrimi için yol gösterici etkisi karşısında kendisini göstermektedir. Başkan Gonzalo, yaşarken de ölüyken de emperyalizm ve her türlü gericilik için korku olmaya devam ediyor. Başkan Gonzalo, 1980’de başlayan Peru Halk Savaşı’ndan başlayarak ölümünden sonrada başta Latin Amerika ve tüm dünyada son 40 yıl boyunca en sevilmeyen, en çok kara çalınan ve korkulan bir komünist olmayı başardı. O, dünya devriminin fırtına merkezleri olan yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde Komünist Partisi önderliğinde Halk Savaşı çizgisinin ne kadar doğru olduğunu ispatlamayı başardı çünkü. İşte emperyalizmin ve her türlü gericiliğin korkusunun kaynağı da budur. Peru halkının bilincine, yüreğine kendi koşullarını, ihtiyaçlarını ve kurtuluş koşullarını ve güzergahını kazandırmış olarak hayata gözlerini yumdu Gonzalo. Peru devrimi, onun çizgisinde küllerinden yeni doğacak, yeni ve daha büyük önderler çıkararak tarihi sadece ve sadece kitlelerin doğru bir rotada savaşımıyla kazanacağını ispat edecektir. Tarih buna yazgılıdır, gerisi ise sadece zaman, koşullar ve Marksizm-Leninizm-Maoizmin yüksek kavranışı ve hayata geçirilme iradesi ve bilincidir.
Gonzalo yoldaşın ölümsüzleşmesi ve yürüyen tartışma, Peru gericiliğinin, emperyalizmin ve dünya gericiliğinin onun fikirleri, devrimci pratiğinden anımsadığı tek şey tek kelimeyle “KORKU” olmaktadır. Zira, Peru devrim süreci en taze, en yakın ve en “olmadık zamanın” proleter devrimci çıkışı, devrimin hala güncel olduğunun sembolüdür. Emperyalizm ve onun uşağı olan gerici egemen güçler sadece silahlı mücadeleden, halkın mücadelesinden değil onun proleter devrim hattıyla kaynaşmasından ve birleşmesinden esaslı olarak korkuya kapılırlar. Bir komünistin, Perulu bir komünistin, Marksizm-Leninizm-Maoizmi ülkesine yaratıcı bir şekilde uygulayan, devrim stratejisini halka benimseten bir komünistin ölümü onlara sadece devrim fikrinin, hareketinin ve bilincinin en güçlü şekilde varlığını anımsatıyor.
Halkın mücadelesi, yaşadığı çelişkiler ve buna dayalı olarak oluşacak hareketinin içinde, geleceği temsil eden komünistlerin sorumluluk ve misyonunu kavrayarak tutuşacağı bir mücadele, gerici güçlerin dünyada sadece bir “mefta olarak” sunduğu proleter devrimlerin onların tam anlamıyla bir kabusu olacağını anlamak, kavramak gerekir. Dünya halkları ve ezilen uluslar bugün emperyalist ve gerici uşaklarının cendere, sömürü ve saldırganlığı altındadır. Emperyalist sistemin ekonomik krizi, onun yarattığı saldırı dalgası, pandemi ile oluşan yeni durum ve büyük çaplı kriz, bu güçlerin kendi aralarındaki çelişkilerin durmaksızın lokal ve bölgesel ölçekli ürettiği savaş ve katliamlar, öfke ve tepkinin birikmesini, değişim isteğinin büyümesini getirmektedir. Geleceği göremeyen işçi, emekçiler, ezilen uluslar, kadınlar ve gençler eski ve gerici güçlere karşı durmaksızın çeşitli biçim ve düzeyde, ancak dağınık ve örgütsüz, iktidar bilincinden yoksun bir hatta mücadele içindedir. Bu mücadeleler gün gün gelişmekte, kendiliğinden karakterde de olsa patlamalara, isyanlara ve bir program etrafında birleşmeyi büyük bir gereksinim olarak ortaya çıkaran hareketlere dönüşmektedir. Gerici egemen güçler halk yığınlarına kapsamlı siyasal saldırı kampanyalarını tek tek ülkeler özgülünde ancak dünya genelinde bir bütünlüğe kavuşmuş şekilde hayata geçirmektedir. Karşı-devrimci şiddet ve baskı, ekonomik ve siyasi krizlerin en etkili yönetme biçimidir. Özgürlüklerin ve hakların kısıtlanması ihtiyacı karşı-devrimci şiddetin daha güçlü ve etkili şekilde hayata geçmesini sağlamaktadır. Kuşkusuz bu sürecin diğer bir yanı da obezleştirilen şovenizm ve ırkçılıktır. Dünya genelinde, gerici güçlerin en önemli silahı da proletaryanın ve halkların bu şovenizmle, birliğini ve dayanışmasını parçalamak, onları birbirine düşmanlaştırmak ve kışkırtmak olmaktadır. Büyük bir salgın olarak bu tüm dünyada tırmanan bir gerçekliktir.
Emperyalistlerin ve onların gerici uşaklarının halka yönelik saldırı dalgası içinde, kendi aralarındaki çelişkilerin tırmandığı şartlar altında proleter devrim çizgisi, karşı-devrime yönelik halkın devrimci şiddet hattı ile örgütlenmesi ve seferber olması, “ordusu olmayan halkın hiçbir şeyinin olmadığı” bilincinin daha da berrak ve kesin bir bilince kavuşturulması gereksinimi vardır. Örgütsüzlüğü örgütlülüğe, dağınıklığı toplanmaya, halkın mücadele eğilimini proleter devrim yönelimine, iyileştirmeci ve sistem içi hattı iktidar mücadelesi rotasına sokmak, gerici güçlerin asıl korkusunun, tüm çaba ve yöneliminin bunun gerçekleşmesini engellemek odaklı olduğunu kavramak gerekmektedir. Bu kavrayış devrimin olanaklarına odaklanmak, devrimin güncelliğine temelden ve güçlü bağlarla bağlanmayı getirecektir. İşte Gonzalo yoldaşın ölümsüzleşmesinin bize anımsatması gereken yanı budur. Bugün ülkemizde komünist çizginin ve onun geliştirmeye çalıştığı Halk Savaşı’nın kuşatma ve imha edilmesine odaklı yönelimi de halkın kurtuluş yolunun ve hattının kesilmesini içermektedir. Bir kez daha ve daha fazla onurlanarak Marksizm-Leninizm-Maoizm’i kuşanmış proleter devrimler çağı içinde bulunduğumuzu, bunun gereğini ve sorumluluğunu yerine getirecek bir bilinci kuşanmamız gerektiğini görelim. Mücadeleye, ideolojimize, genel yönelimimize sarılalım. Bir kez daha halkın yıkıcı ve inşa edici gücünü örgütlemeye, kurtuluşu için daha fazla mücadeleye ve bu eksende tam ve tereddütsüz bir yönelime tüm benliğimizle dahil olalım.