[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]
Kitlelerin önemli bir bölümü örgütsüz ve dağınık bir şekilde baskı ve sömürü altında kölece bir yaşama mahkûm edilmiştir. Kitleler “kendinde duruyorsa” egemen sınıfların burjuva-feodal politikalarıyla aldatılmaya, gerici-faşist örgütsel yapılanmaları içinde etkisiz hale getirilip manevi kölelik altında suskun kalmaya devam ettiriliyorsa, sınıf bilinçli proleterlerin önünde muazzam boyutta kitleleri örgütleme ve parti etrafında örgütlenme sorunu var demektir. Devrimci politikanın işçilerin, emekçilerin yaşamında, düşünsel-pratik dünyalarında egemen kılınması, maddi bir güce dönüştürülme sorunu var demektir.
Proletarya Partisini başarıya ulaştıracak olan politik çizgisinin doğruluğu ve onu politik hedefine götürecek olan örgütsel birliğinin gücüyse, politik çizginin doğruluğunu ispatlayacak, tanıtlayacak, onu maddi bir güce dönüştürecek olan devrimci teorinin yaratıcı tarzda pratiğe uygulanma sorununun çözülmesi gerekir. Bu sorun devrimci tarzda çözülmedikçe politik çizginin doğruluğu ispatlanmaya muhtaç durumda kalmaya devam edecek demektir. Devrimci teori ve pratik arasındaki her kopukluk ve uzaklık kaçınılmaz olarak politikada oportünizmin ortaya çıkmasına neden olur. Oportünizmin ortaya çıkması teori ve pratik arasındaki kopukluğun kaçınılmaz adıdır. Proletarya partileri ne zaman ki kendi içindeki oportünist (tasfiyecilik-darbecilik- maceracılık-bölgecilik vb.) anlayışları alt etmişse ilerleme ve gelişme kaydetmiştir. Ne zaman ki oportünist anlayışlar proletarya partileri içinde egemen olmaya başlamışsa başarısızlık ve yenilgi kaçınılmaz bir sonuç olmuştur. Kısaca proletarya partileri içinde ortaya çıkan oportünizmle, yaşanan örgütsel başarısızlık ve yenilgi arasında kopmaz bir diyalektik bağ vardır. Parti içinde anlayış-uygulama ve denetlemedeki kırılma noktaları ortaya çıkarılıp bu kırılmaya neden olan etmenler araştırılıp incelenerek, çözülmeye başlanırsa ileri düzeyde bir devrimci kavrayış yaratılır, devrimci teori pratikte egemen kılınır. Devrimci teori ve pratik arasındaki diyalektik bağın kapsamlı irdelenmesi demek ayrıntılarda gizli olan konuların ve pratikte ortaya çıkan sorunların incelenmesi demektir. Bugün sahip olunan devrimci teori ile pratiğin örgütlenmesi arasında sorun olduğu bir gerçek ise bu sorunun yaşanmasına neden olan temel ögenin devrimci teorinin, Proletarya Partisinin programatik görüşlerinin eksik ve yetersiz kavranışı olduğunu belirtelim. Parti çizgisinin sınıf bilinçli proleterlerce kavranış yetersizliğinin olduğunu ifade edelim. Bu gerçeklik öncelikli olarak kabul edilmelidir. Parti çizgisinin bütünlüklü bir politika olarak uygulanamamasının temel nedeni kavrayış darlığında ve derinlikten uzak bilginin, öteden beri oluşmuş ezberlerin tekrarlamasına rağbet edilmesindendir.
Unutulmamalıdır ki politik çizginin eksik, yetersiz her kavranışı örgütsel ve yönetsel dokunun da bozulmasına yol açar. Bu durum proleter devrimci örgüt özelliklerinin yitirilmişliğine varan ölçüde bir önderlik ve örgütsel sorun yaratır. Olguların bu duruma dek olumsuz yönde gelişim göstermesi bir niyet sorunu değil tamamen objektif bir gerçeklik sorunudur. Bu ne demektir? Bu demektir ki kapsamlı düzeyde bir ideolojik-politik düzey geriliği var. Gerçeği çözümlemekten uzak, ezberci bilgiler ve bu kısır bilgilerin pratiğe uygulamaları sonucu yaşanan başarısızlık var. Politik nitelik artırıldıkça (düşünme-inceleme-kavrama-uygulama-kolektifin devrimcileşmesi) örgütsel ve yönetsel sorunların çözümü kolaylaşır. Devrimci teorinin kavranışını artıran, düzeyini yükselten her adım aynı zamanda pratiğin ileri ve yeterli düzeyde örgütlenmesini yaratır. Devrimci pratiğin egemen olmadığı bir sürecin yaşanmaya devam ettiğini belirtirken, işçilerin, köylülerin, emekçilerin örgütlenmediği bir pratikten bahsedilmektedir. Somut sorunların etrafında örgütlenip harekete geçirilemediği, talepleri doğrultusunda devrimci bir muhalefet geliştirilemediği bir pratikten bahsedilmektedir. Devrimci politikanın kitlelere ulaştırılamadığı, kitlelere benimsetilemediği bir pratikten bahsedilmektedir. Devrimci politikanın belirleme, uygulama ve değiştirme sürecindeki eksiklikten, yetersizlikten ve tıkanıklıktan bahsedilmektedir. Bütünlüklü olarak pratiğin yolunun devrimci teoriyle aydınlatılmadığı bir süreçten bahsedilmektedir. Uygulanan devrimci pratiğin eksikliğinden, yöntemsel hatalardan bahsedilmektedir. Bu durum karşısında ne yapmalı sorusu akla gelen ilk soru olmaktadır. Evet, bu durum karşısında ne yapmalıyız? Başarı kazanmak için öncelikle kendimizi değiştirmekten işe başlamalıyız. Değişimin ve gelişimin önünde duran, onun ilerlemesine engel olan düşünce ve pratiğin ortadan kaldırılmasından başlamalıyız. Sorunu kendimizde aramayıp dışımızda ararsak çözümsüzlüğün nedenlerini de kendi dışımızda aramaya başlarız. Dolayısıyla aynı noktada, aynı sorunları sürekli olarak tekrar tekrar yaşar ve yine aynı soruları sorup cevaplar aramaya devam ederiz demektir. Çünkü bilim bize her şeyin çözümünün, sorunların çıktığı yerde, gerçeğin kendisinde olduğunu söylemektedir. Sorunların çözümüne yönelik doğru sorular sorup nedenleri üzerinde doğru yanıtlar aramaya başlarsak bugün yaşanan sorunlar yaşanır olmaktan çıkmaya başlar.
Sorunların çözümüne önce politik seviyenin geliştirilmesiyle başlayacağız. Devrimci tarzda bütünlüklü düşünmenin, bilimsel temelde bilgilenmenin, sistemli ve kapsamlı tarzda inceleme ve araştırma çalışmasının egemen kılınmasından başlayacağız. Bürokrat-statükocu yaklaşım, geliştirici olmayan, kendini tekrar eden örgütsel alışkanlıkların, kitlelerden kopuk çalışma tarzlarının değişiminden işe başlayacağız. Bu anlayışa uygun kadroların eğitilip yetiştirilmesi, onların doğru konumlandırılıp, faaliyetlerin denetlenmesiyle, aynı hedefe doğru ortak hareket etme inisiyatifinin geliştirilmesiyle işe başlayacağız.
Bildiğimizle yetinmekten vazgeçeceğiz. Eğer dünkü bilgi düzeyimizle, basma kalıpçı önerme ve yaklaşımla yetineceksek, pratiği örgütleme sürecimizin yarım yamalak devam etmesini kabul etmeye devam edeceğiz demektir. Yani “cahil devrimcilik” yapmaya devam edeceğiz. Alternatif olmaktan uzak kalacağız. Pratiği örgütlemede, komiteleri yönetmede devrimcileşme, daha ileri düzeyde bir gelişme ve farklılaşmayı yaratamayacağız; dün yaşadıklarımızdan farklı bir şey yaşamayacağız demektir. Düzelme ve düzeltme, değişme ve dönüştürme pratiğini yaşamayıp ileri doğru bir adım atamayacağız demektir.
Sınıf savaşımının sorunlarına sübjektif yaklaşımdan, bildiği ile yetinme tutumundan, ezberci söylemlerden vazgeçeceğiz. Dogmatik-kalıpçı yaklaşımlara ve bunun neden olduğu yarım yamalak yüzeysel bilgilenmeye, keza bunların yol açtığı her derde deva olduğunu sandığımız hazır reçeteli çözüm önerilerine, statükocu, değişime ve gelişime ayak direyen duruşlara son vereceğiz.
Devrim biliminin temel sorunları hakkındaki kavrayışımızı (işçi sınıfı içinde, semtlerde DKÖ’lerde illegal-legal çalışma anlayışını düzeltme, ikisi arasındaki devrimci bağı doğru kurma devrimci zemine oturtma, kitleleri kendi sorunları etrafında örgütleme ve talepleri doğrultusunda muhalefet etme gibi bir dizi temel konuda) Halk Savaşı teorimiz hakkında bilgimizi derinleştireceğiz. Buna katkı sunacak her çaba ve katkıyı önemseyerek işe başlayacağız. Bugün fazlasıyla ihtiyaç olan şey düşünme-inceleme-uygulama tarzımızın ciddi bir şekilde sorgulanması ve düzeltilmesidir. Bir kılavuz olduğunu öğrendiğimiz ve şimdiye dek öğretmeye çalıştığımız MLM’ye tam da bir kılavuz olarak bakmak, bir bilim gibi yaklaşmak bizler için esas sorun haline gelmelidir. Devrimci teoriyi pratiğe uygulamada başarılı olmak için önce düşünme tarzımızı, kitlelere gitme (onlardan gizlenen, onlara gözükmeyen anlayışımızı) politika yapma tarzımızı, komiteleri yönetme sanatımızı devrimcileştirerek, düşünsel ve pratikte değişime başlayacağız. Şimdiye dek ihmal edilen, önemsenmeyen, kavranmayan ve tartışılmayan konuları ele alıp işe başlayacağız. İşte o zaman devrimci teori ile pratik arasındaki kopukluk sorunu çözüme kavuşur; düşünsel ve nesnel gelişim sağlanır.