Aksa Tufanı operasyonu ve İsrail’in Filistin halkına dönük başlattığı imha saldırıları neredeyse 1 yılını dolduracak. 7 Ekim’den bugüne Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da 41 binden fazla Filistinli katledildi, 100 binden fazla Filistinli yaralandı ve 1 milyona yakın Filistinli evlerinden edildi. 3 milyona yakın insanı barındıran Gazze Şeridi’ndeki binaların yüzde 75’i Siyonist İsrail’in hedef gözetmeksizin gerçekleştirdiği bombardımanlarda yıkıldı. Neredeyse 1 yıl olmasına rağmen, Gazze’nin bir enkaz yığını haline getirilmesine rağmen İsrail “zafer” elde edemiyor. Gazze’deki direniş grupları halen İsrail ordusuyla enkaz yığınları arasında çatışıyor, İsrail’in işgal ettiği Tel Aviv, Siderot gibi şehirlere füze gönderiyor ve Batı Şeria’da eylemler düzenliyor.
İsrail, “rehineleri almak” için başlattığı bu saldırılarda rehinelerin ölümüne neden oluyor. 31 Ağustos tarihinde Refah kentindeki tünellerde İsrail’in bombardımanı sonucu ölen 1’i ABD’li 6 rehinenin cesedine ulaşıldı. İsrail katliamlarını aralıksız sürdürürken Hizbullah ve Filistin cephesinde, çatışmalarda “yeni aşama” diyebileceğimiz gelişmeler yaşandı. Geçtiğimiz günlerde Hizbullah, Güney Lübnan’dan işgal topraklarına yüzlerce insansız hava aracı ve füze ateşledi. Çok sayıda askeri hedefin vurulduğu saldırının ardından İsrail medyaya “sansür” uyguladı ve herhangi bir çatışma haberinin yayınlanmasını yasakladı. Hizbullah “Erbain” adını verdiği bu operasyonu İsrail’in bombardımanında yaşamını yitiren yöneticisi Fuad Şükrü’nün intikamı için gerçekleştirdiğini duyurdu.
Hizbullah planladığı intikam saldırılarını gerçekleştirdiğini duyururken İran’ın İsrail’e yanıtı bekleniyor. İran’ın “misilleme” hakkını saklı tuttuğu yapılan açıklamalarla ifade edilirken bir yandan da ateşkes görüşmeleri devam ediyor. İran iç politikasında iki görüş öne çıkıyor. Yakın zamanda İran’ın Cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pezeşkiyan’ın başını çektiği “reformcu” olarak nitelendirilen kanat, İsrail’e misilleme yapmayarak “stratejik sabır” ile ABD ve AB’den imtiyaz kazanmak istiyor. Askeri kurmayların başını çektiği kanat ise İsrail’e yanıt verilmesini, gerilimi tırmandıranın İsrail olduğunu söylüyor. İran yönetimi her ne kadar İsrail-Filistin ekseninde devam eden ateşkes görüşmelerini etkilememek için askeri hamlelerden kaçındığını ifade etse de baskılara karşı temkinli davrandığını görüyoruz. Hem ABD’nin Orta Doğu’ya savaş gemileri ve asker sevk etmesi hem İsrail’in tehditleri ve AB-Mısır’ın diplomatik baskılarının İran’da caydırıcı etki yarattığını söyleyebiliriz. İlerleyen günlerde İran ateşkes görüşmelerini öne sürerek sembolik bir misilleme yapabilir ya da misilleme fikrinden tamamen vazgeçebilir.
Karşılıklı çatışmalar, misillemeler sürerken Hamas’ın katılmadığı ateşkes görüşmeleri de sonuçsuz bir şekilde ilerliyor. Hamas’ın müzakerecisi ve lideri İsmail Haniye’yi suikastla öldüren İsrail, Birleşmiş Milletler ve Hamas’ın onayladığı ateşkes taslağını reddediyor. Gazze Şeridi’nden geri çekilme maddesine “operasyon hakkını saklı tutma”yı ekleyen ve Netzarim-Philadelphia koridorlarının kendi kontrollerinde olmasını isteyen İsrail, ateşkes görüşmelerini baltalıyor. Netzarim Koridoru, Gazze’nin kuzey ve güney bölgelerini birbirinden ayırıyor ve işgal harekatının başladığı dönemden bu yana İsrail’in en fazla saldırdığı ve en fazla stratejik önem atfettiği nokta olma özelliği taşıyor. İşgalci İsrail güçlerinin burada kalması, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ve belki de kuzeyde yeni İsrail yerleşim birimlerini kurabilmesi anlamına geliyor. Arap halkının “Selahaddin Koridoru” olarak adlandırdığı Philadelphia Koridoru ise Gazze Şeridi’nin en güneyinde bulunuyor ve Gazze ile Mısır arasındaki sınır hattını içine alıyor. Bu bölgenin İsrail kontrolünde kalması ise Gazze’nin dünyayla bağlantısının kalıcı olarak kesilmesi ve tamamen İsrail’in denetimine tabi olması anlamına geliyor.
Buraya bir parantez açmak gerekirse, 1967 yılında Gazze Şeridi’ni işgal eden İsrail 2005 yılındaki çekilmeye kadar bu iki koridorun kontrolünü elinde tutuyordu. Bu iki stratejik hattın yeniden İsrail’in eline geçmesi ise, İsrail’in saklı tutmak istediği “operasyon hakkı” ve kuzeyde olası yeni İsrail yerleşim birimlerinin kurulması ihtimaliyle birlikte düşünüldüğünde, genel denklemi 2005 öncesine geri döndürmek anlamına geliyor. Böylesi bir müzakere metninin tartışılmaya açıldığı görüşmelere de Hamas katılmıyor. ABD Başkanı Biden bir ABD vatandaşının Gazze tünellerinde cesedinin bulunmasının ardından “Hamas bedelini ödeyecek” diyerek tehditler savurdu. Bu tabloda müzakerelerin yakın zamanda “ateşkes” sağlayamayacağı çok açık.
İSRAİL’İN YENİ HEDEFİ BATI ŞERİA
Gazze’de ve İsrail’in işgal ettiği Kuzey Filistin’de çatışmalar sürerken İsrail 2. İntifada’dan bu yana en büyük askeri gücüyle Batı Şeria’yı işgale ve talana başladı. 7 Ekim’den bu yana halihazırda Batı Şeria’da yüzlerce Filistinli katledildi ve binlerce Filistinli tutuklandı. İsrail’in sağcı faşist bakanları “Batı Şeria’yı ilhak” diye yaygara koparırken direniş grupları birçok kentte seferberlik ilan ederek işgal güçleriyle çatışıyor. Batı Şeria’da yeni bir aşamaya geçen çatışmalarda Hamas ve İslami Cihad tarafından “bombalı araç”la saldırılar düzenlendi. İsrail’in kalbi olan Tel Aviv’de gerçekleştirilen bu saldırıları İsrail İç Güvenlik Teşkilatı Şin Bet “ulusal bir eylem” olarak nitelendirdi.
Bu işgal ve imha girişimi yeni genişleme planlarının da habercisi niteliğinde. Gün aşırı bu bölgelerde yeni işgal niteliğinde yerleşim planları açıklanıyor ve işgalci yerleşimciler Filistinlilere saldırıyor. Son olarak İsrail’in Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir de Mescid-i Aksa’da sinagog yapma niyetini açığa vurup Batı Şeria’nın ilhak edilmesini istedi. 3 milyona yakın Filistinlinin yaşadığı Batı Şeria’da işgalci yerleşimcilerin sayısı 700 bini aşmış durumda. Nehirden denize tüm Filistin topraklarının işgalini savunan İsrailli yetkililer Gazzelileri Sina Yarımadası’na, Batı Şeria’daki Filistinlileri de Ürdün Vadisi’ne sürmek istiyor.
İsrail yeni bir sürgün politikasını hedeflerken Batı Şeria’da silahlı mücadele yeni aşamaya ulaşıyor. Gazze’de bitirilemeyen direniş, ele geçirilemeyen rehineler ve silahlı mücadelenin liderleri İsrail’i daha da pervasız ve saldırgan olmaya itiyor. Kuzey Filistin’de Hizbullah saldırıları altında zor günler yaşayan İsrail Batı Şeria’da da bu zor zamanları tekrarlayacak. Bu yazı kaleme alınırken yani 1 Eylül’de Batı Şeria’nın el-Halil kentinde İsrail kontrol noktasına düzenlenen eylemde 3 polis öldürüldü. Batı Şeria’da iş birlikçi Mahmud Abbas yönetiminin ve İsrail’in saldırılarına karşı ortak direniş sürüyor. Ne ateşkes görüşmeleri ne bombalarla dümdüz edilen sokaklar ne de emperyalizm ve kukla iş birlikçi yönetimleri halkın direnişini engelleyemeyecek!