[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]
Dünyanın ve özelde Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz her geçen gün daha fazla hissedilirken hâkim sınıflar krizi örtmek için halkın gündemini değiştirmede birbirileri ile yarışıyor. Seçim süreci yaklaştıkça hem Cumhur İttifakı hem de onun “karşıtı” olan Millet İttifakı halk kesimlerini etkileyebilmek adına türlü yöntemlere başvuruyor. TC’nin krizi örtmek için şovenizmi körüklediğini, halk içinde Kürt düşmanlığı yarattığını ancak artık bundan eskisi gibi faydalanamadığını biliyoruz. Son süreçte gündeme gelen festival yasaklarında argüman olarak iktidara yakın dinci grupların hassasiyetlerinin gösterildiğini gördük. İktidar bloku halkta azalan etkisini şovenizmi körükleyerek ve dini söylemleri kullanarak tazelemek isterken CHP’nin kriz içerisinde yoksullaşan halkın önüne başörtüsü gündemini çıkarması tesadüf değildir.
Yaklaşan seçimle beraber CHP’nin başörtüsünü yeniden halkın önüne sürmesi günümüzün en yakıcı sorununun yaşanan ekonomik kriz olduğunu bilmelerinden kaynaklıdır. Halka yalan vaat ve umut vermede gerçeklikten kopup hayalperestliğe doğru giden, “Biz yaparız” söylemleriyle öne çıkmaya çalışan CHP, seneler önce yasağı kalkan başörtüyü gündemleştirmiştir. CHP o kadar ileri gitmiştir ki daha önce yapılan şeyleri bile “Biz yaparız” politikasına uyarlamıştır. Bu da yetmezmiş gibi başörtüsü halkın yaşadığı en önemli sorunlardan biriymiş gibi lanse edilmiştir. Başörtüsü meselesi halk nezdinde sorun teşkil etmek bir yana devede kulak bile sayılmaz. Halkın esas gündemi krizdir ve bunu hiçbir örtü saklayamaz.
Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz haftalarda sanal medya hesabından video yayımlayarak Türkiye’nin bazı “yaralarının” olduğunu ve bu yaraları kapatmanın ülkeyi “birleştireceğini, güçlendireceğini” söyledi. Ayrıca “Helalleşme tam olarak bu… Oysa devlet yaraları kapatacak ki millet olarak dünya ile rekabete odaklanalım… Bu yaralardan biri de başörtüsü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Değişmeyi ve öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı.” dedi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarında başörtüsü meselesinin geride bırakılması gerektiğini söylediğini görüyoruz. Tabii bu mevzu en son ne zaman geride bırakılmamış olacak diye sorarsak Erdoğan’ın “Benim başörtülü kardeşlerime…” diye başlayan cümlelerini gösterebiliriz. Erdoğan nasıl başörtüsü söylemini kriz anlarında kullandıysa Kılıçdaroğlu da bugün muhafazakâr kesimlere “başörtüsü” üzerinden seslenmektedir. Bu sesleniş halk içerisinde yankı bulmamıştır. Kılıçdaroğlu’nun çıkışına Erdoğan’dan “Gelin çözümü yasa değil Anayasa düzeyinde sağlayalım.” çağrısı gelmiştir. Erdoğan 2008 yılında önerdikleri değişikliğe atıfta bulunmuş “Hatta bununla kalmayalım, kadının ve erkeğin birlikteliğinden oluşan aile kurumumuzu da güçlendirerek, geleceğimize güvenle bakmamızı sağlayacak ilave değişiklikler de yapalım.” diyerek başörtüsünden başlayan olayı aile kurumuna kadar götürmüştür. Erdoğan’ın aileyi güçlendirme kapsamında kadın ve LGBTİ+’ları hedeflediği anlaşılmaktadır. Ne gibi bir değişimi hedeflediği şu an belirsiz olsa da asıl amacın muhafazakâr kesimin desteğini korumak olduğu açıktır. Kısacası başörtüsü çıkışı sadece egemenlerin sofrasında meze olmuştur.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarında göze çarpan diğer başlık ise “helalleşme”dir. Helalleşme kelimesini gördüğümüz yerde bunun Kılıçdaroğlu’na ait olduğunu hemen söyleyebiliriz; çünkü bu söylem CHP’nin bir politikasıdır. Roboski’ye “helalleşmeye” giden Kılıçdaroğlu 2021’in sonlarında “Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var. Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım…” diyordu. Sözlerinin arkasında durduğu kesin. O günden bu yana TC’nin zorla asimilasyonuna, katliamlarına uğramış kesimlerle helalleşmesi hâlen sürmekte. Alevilere yönelik söylemleri ve Roboski’ye gitmesi bu gerçekliği göstermektedir. TC devletinin katliamcı geleneğiyle helalleşmeye devam etmesi onun kendi karakterini yansıtmaktadır. Seçim yaklaştıkça da her kesimle helalleşmeye devam edecektir. Nihayetinde helalleşmenin kendi iktidarı için bir onay aracı olduğu görülecektir, tıpkı AKP’nin açılım politikaları gibi…
KARŞI ÇIKIŞLAR VE ONAYLAMALAR
Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışına ilk destek verenlerden biri Ahmet Davutoğlu oldu. Davutoğlu Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Sn. Kılıçdaroğlu’nun bütün alanlarda başörtü özgürlüğünü yasal teminat altına alma çağrısını toplumsal barış açısından çok değerli buluyorum.” dedi. Kılıçdaroğlu’na bir diğer destek de HDP’den geldi. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Başörtüsü takmak isteyen kadınlar kesinlikle hiçbir engelleme ile karşı karşıya kalmamalıdır. Kadınların kendi bedeni, kendi kıyafetleri, kendi kararları üzerindeki toplumsal, siyasal baskının kalkmasını savunan bir yerdeyiz. Bu nedenle CHP’nin yaklaşımını olumlu karşılıyoruz.” dedi. Başörtüsü takmanın önünde engellerin olduğu düşüncesi pek anlaşılır değildir. Bu desteği verenler 2000 öncesinden bahsediyorlarsa anlayabiliriz; ancak günümüzde başörtüsü takan bir kadının önünde hiçbir hukuki engel yoktur. Bunun yasaklıymış gibi lanse edilip serbestliğe kavuşturulacağı söylemi CHP’nin kendini bilmez politikalarından biridir. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne kanuni güvence teklifine karşı çıkan Erdoğan onu tiye alarak “Bugün Türkiye’nin gündeminde başörtüsü diye bir mesele, verdiğimiz mücadele sayesinde artık kalmamıştır. İşin esasına bakılacak olursa genelde kılık kıyafet, özelde de başörtüsü meselesi ne yasa ne de anayasa konusu olmaması gereken tabii bir haktır…” dedi. Bu konuda Erdoğan’ın haklı olabileceği bir yan varsa o da başörtü meselesinin artık kalmamış olmasıdır.
CHP’nin bu çıkışının yankı bulmamasının sebebi öne attıkları tasarının hiçbir gerçekçiliğinin olmamasındandır. Başörtüsü takmanın önünde hukuki ya da fiili bir engel yoktur. Engeli olmayan bir şeyin “önündeki engelleri kaldıracağız” söylemiyle gündemleştirilmesi tam da CHP’ye, hatta genel olarak egemen sınıflara yakışır bir harekettir. Amaç “oy toplamak” olunca vaatlerin limitsiz olduğuna çokça tanık olunmuştur. Son süreçte her kesimden insana göz kırpan CHP’nin korkusu, “CHP iktidara gelirse başörtüsünü yasaklayacak” söyleminin karşılık bulmasıdır. Bunun önüne geçmek için de “başörtüsüne yasal güvence” verileceği ortaya atılmıştır. Halkın gündeminde olmayan, muhafazakâr denen dindar kesimlerin dahi artık kullanmadığı başörtüsü meselesi CHP’nin hezeyanıdır. Kılıçdaroğlu’nun sunduğu yasa teklifine göz attığımızda hâlihazırda bahsedilen zorlamanın olmadığını görürüz. Yasa tasarısı üç maddeden oluşmaktadır:
“Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.
“Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
“Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”
ENGELİ OLMAYANIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Başörtüsünün tarihini incelediğimizde 2000’ler sonrası kamusal alanlar hariç başörtüsü takılmasının önünde bir engel olmadığını görürüz. Kamusal alanlarda başörtü takılması 2013’e kadar yasaktı. 2008 yılında AKP-MHP tarafından Anayasa değişikliği sunulmuş, başörtüsü için düzenleme yapılması istenmişti. CHP ise buna karşı çıkıp AYM’ye başvurmuştu. Başvuru sonucu AKP-MHP’nin önerisi reddedilmişti. 2013 yılına gelindiğinde “Demokratikleşme Paketi” kapsamında kamuda başörtüsü yönetmelikle serbest bırakıldı. Yasak, 2015 yılı haziran ayında hâkim ve savcılar için; 2016 yılı ağustos ayında polisler için kaldırıldı. Yani başörtüsünün önündeki tüm engeller 2013 yılında kalkmış oldu. Nasıl ki bir kişinin kaban giymesinin serbest olmasının Anayasa’da yazması gerekmiyorsa başörtüsü için de aynı şey geçerlidir. Bazı kesimlerin “başörtüsüne güvence” derdine Kılıçdaroğlu bu önerisiyle derman olmaya çalışmıştır. Kılıçdaroğlu itiraz ettiği anayasal değişiklikleri incelerse başörtüsü önündeki engellerin kalkmış olduğunu görecektir. Tabii “bu meseleyi geride bırakma zamanı” derken başörtüsü yasağının kalkmasına yönelik itirazını da geride bırakmış olmalı ki bugün böyle bir teklifte bulunabiliyor.
İçinden geçtiğimiz kriz sürecinde halkın sorunları had safhaya ulaşmışken başörtüsü söylemlerinin ortaya atılması gündemi değiştirme çabasındandır. Seçim süreci yaklaşırken halkın tüm kesimlerini kapsama gayreti içine giren CHP pek de yeni olmayan yöntemlere başvurmaktadır. Ne CHP ne de AKP-MHP’nin vaatleri halkın sorunlarına çözüm olacak niteliktedir. Çözüm halkın MLM yöntemle örgütlenerek kendi kaderini ellerine almasındadır.