[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Marksizm ve Leninizm’in üçüncü nitel aşaması olan Maoizm biliminin kuramcısı ve ustası Mao Zedung’un 26 Aralık 1893’te Çin’in Hunan eyaletinin klan köylerinden Şaoşa Çung’da başlayan hayatı, devrim mücadelesine, onu görme mutluluğuna eriştikten sonra da sosyalizmi inşa etme, yeniyi yaratma mücadelesine uzanarak devam etti. Proletaryanın bu büyük öğretmeninin başlangıcı belli olan hayatının sonu belli değildir! Çünkü 9 Eylül 1976’da aramızdan fiziken ayrılmış olsa da Marksizm-Leninizm’e eklediği halka olan Maoizm, ezilen dünya halklarına ve proletaryaya yol göstermeye devam etmektedir. O, bugün Halk Savaşı’nı yükselterek proletaryanın iktidarını kurma yolunda ilerleyenlerin elinde dalgalanan bayraktır, bu bayrak sömürünün ve zulmün ortadan kalkacağı nihai zafere kadar ellerde dalgalanmaya devam edecektir. Onun fiziki ölümü, yarattığı düşüncenin ölümünü getirmemiştir; her büyük devrimci gibi… Komünist bir önder olarak Mao Zedung, düşüncelerinin kavrandığı ve hayata geçirildiği oranda ölümsüzleşmiş olacaktır. Ölümünün 46. yılı dolayısıyla onun makalelerinden birini yayınlıyor ve bu büyük ustanın tekrar tekrar okunmasının ve kavranmasının, somut şartlarla harmanlanmasının sonucu olarak iyi bir rehber olacağını biliyoruz…
“KİTLELERİN REFAHIYLA İLGİLENİN, ÇALIŞMA YÖNTEMLERİNE DİKKAT EDİN!”
(27 Ocak 1934)
Yoldaşların tartışmalar sırasında gereken önemi vermedikleri ve üzerinde durulması gerektiğine inandığım iki sorun var. Birinci sorun, kitlelerin refahıyla ilgilidir. Bugün merkezi görevimiz, geniş kitleleri devrimci savaşa katılmaya seferber etmek, böyle bir savaşla emperyalizmi ve Guomindang’ı devirmek, devrimi bütün ülkeye yaymak ve emperyalizmi Çin’den kovmaktır. Bu merkezi göreve yeteri kadar önem vermeyen bir kimse, iyi devrimci kadro değildir. Eğer yoldaşlarımız bu görevi gerçekten kavrıyor ve devrimin ne pahasına olursa olsun bütün ülkeye yayılması gerektiğini anlıyorlarsa o zaman geniş kitlelerin acil çıkarları ve refahı sorununu hiçbir şekilde göz ardı etmemeli ya da küçümsememelidirler. Çünkü devrimci savaş kitlelerin savaşıdır; ancak kitleler seferber edilerek ve onlara dayanılarak yürütülebilir. Eğer halkı, sadece savaşı yürütmek için seferber eder ve başka hiçbir şey yapmazsak, düşmanı yenmeyi başarabilir miyiz? Elbette ki hayır. Eğer kazanmak istiyorsak, daha pek çok şey yapmamız gerekir. Köylülerin toprak mücadelesine önderlik etmeli ve onlara toprak dağıtmalıyız; onların çalışma şevkini yükseltmeli ve tarım üretimini artırmalıyız; işçilerin çıkarlarını korumalı; kooperatifler kurmalı; dış bölgelerle ticareti geliştirmeli ve kitlelerin karşılaştıkları sorunları, yani yiyecek, giyecek, konut, yakacak, pirinç, yemeklik yağ ve tuz, hastalık ve sağlık, evlenme gibi sorunları çözmeliyiz. Kısacası kitlelerin günlük hayatındaki bütün pratik sorunlara önem vermeliyiz. Eğer bu sorunlarla ilgilenir, bunları çözer ve kitlelerin ihtiyaçlarını karşılarsak, kitlelerin refahını gerçekten sağlarız ve onlar da gerçekten bizim yanımızda saf tutar ve bizi içtenlikle desteklerler. Yoldaşlar, o zaman onları devrimci savaşa katılmak üzere harekete geçirebilir miyiz? Elbette ki geçirebiliriz. Oysa kadrolarımızdan bazılarında görülen eğilim şudur; Onlar sadece Kızıl Ordu’nun genişletilmesinden, ulaşım birliklerinin büyütülmesinden, toprak vergisinin toplanmasından ve tahvil satışından söz etmektedirler; diğer sorunlara gelince, bunları ne tartışmakta ne de bunlara ilgi duymaktadırlar, hatta bu sorunları bütünüyle yok saymaktadırlar. Örneğin, Tingçov Şehir Yönetimi’nin sadece Kızıl Ordu’nun genişletilmesi ve ulaşım birlikleri için kitlelerin seferber edilmesiyle uğraştığı, kitlelerin refahıyla ilgili sorunlara ise en ufak bir ilgi göstermediği dönemler oldu. Tingçov şehri halkının yakacak odunu yoktu, kapitalistler istifçilik yaptığı için piyasada tuz bulunmuyordu, bazılarının başlarını sokacak evi yoktu ve pirinç hem kıt hem de pahalıydı. Bunlar, Tingçov’daki halk kitlelerinin pratik sorunlarıydı ve onlar bu sorunların çözümü konusunda sabırsızlıkla bizden yardım beklemekteydiler. Fakat Tingçov Şehir Yönetimi bu sorunlardan hiçbirini ele almadı. İşte bu yüzden, şehirde yeni işçi ve köylü temsilcileri meclisi seçildiği zaman, meclisin ilk birkaç toplantısında kitlelerin refahıyla ilgili sorunlar bütünüyle yok sayılarak sadece Kızıl Ordu’nun genişletilmesi ve ulaşım birlikleri için kitlelerin seferber edilmesi konuları tartışılınca, yüz ya da daha fazla temsilci toplantılara katılmakta isteksiz davrandı ve bunun sonucunda meclis toplanamaz hale geldi. Sonuçta, Kızıl Ordu’nun genişletilmesi ve ulaşım birlikleri için kitlelerin seferber edilmesi konularında da çok az şey yapılabildi. Birinci sorun buydu. Yoldaşlar! İki örnek kasaba hakkında dağıtılan broşürleri herhalde okumuşsunuzdur. Oralarda durum tamamen farklıdır. Ciangsi’deki Çangang kasabasından ve Fucien’deki Caysi kasabasından Kızıl Ordu’ya katılanların sayısının çokluğuna bakın!
Çangang’da genç erkek ve kadınların yüzde 80’i Kızıl Ordu’ya katılmıştır; bu oran Caysi’de yüzde 88’dir. Buralarda büyük miktarda tahvil satışı da olmuştur. Nüfusu 1500 kişi olan Çangang’da 4500 yuan değerinde tahvil satılmıştır. Diğer alanlarda da çok şey yapılmıştır. Bunların nedeni nedir? Birkaç örnek, durumu açıklığa kavuşturacaktır. Çangang’da yoksul bir köylünün evinde bir buçuk odanın tahrip olmasına yol açan bir yangın çıkınca, kasaba yönetimi, bu köylüye para yardımı yapmaları için kitlelere çağrıda bulundu. Başka bir örnek de, açlıktan ölmek üzere olan üç kişiye kasaba yönetiminin ve karşılıklı yardım derneğinin derhal pirinç vermesidir. Geçen yaz görülen kıtlık sırasında, kasaba yönetimi kitlelerin bu derdine çare bulmak için, 200 ilden daha uzakta bulunan Gonglue ilinden pirinç temin etti. Caysi’de de benzer şekilde çok başarılı bir çalışma yapıldı. Bu şekilde davranan kasaba yönetimleri bize gerçekten örnek olmaktadır. Onlar, bürokratik önderlik yöntemlerine sahip olan Tingçov fiehir Yönetiminden tamamen farklıdır. Çangang ve Caysi kasabalarını örnek almalı, Tingçov şehrindekiler gibi bürokratik önderlere ise karşı çıkmalıyız. Toprak ve işgücü sorunlarından yakacak, pirinç, yemeklik yağ ve tuza varana dek kitlelerin refahıyla ilgili bütün konulara yakın bir ilgi göstermemizi bu kongreye ciddiyetle öneriyorum. Kadınlar toprağı sürmeyi ve tırmık çekmeyi öğrenmek istiyorlar. Onlara bunu öğretmek için kimi bulabiliriz? Çocuklar okula gitmek istiyorlar. İlkokullar açtık mı? Şuradaki tahta köprü çok dardır ve üstünden geçenler aşağıya düşebilirler. Köprüyü onarmamız gerekmez mi? Birçok kimse çıban ve başka hastalıklardan acı çekiyor. Bu konuda ne yapacağız? Kitlelerin refahını ilgilendiren bu gibi sorunların tümünü gündemimize almalıyız. Bu sorunları tartışmalı, kararlar alıp bunları uygulamalı ve nasıl uygulandıklarını denetlemeliyiz. Kitleleri, onların çıkarlarını temsil ettiğimize, hayatlarımızı onların hayatlarıyla sıkıca birleştirmiş olduğumuza ikna etmeliyiz. Kitlelerin bu noktalardan hareket ederek, ortaya koymuş olduğumuz daha ileri görevleri, devrimci savaş görevlerini kavrayacak düzeye ulaşmalarına yardımcı olmalı ve böylece devrimi destekleyip bütün ülkeye yaymalarını, siyasi çağrılarımıza gerekli tepkiyi göstermelerini ve devrimin zaferi için sonuna kadar mücadele etmelerini sağlamalıyız.
Çangang’da kitleler “Komünist Partisi gerçekten iyi! Bizim için her şeyi düşünmüş” demektedirler. Çangang kasabasındaki yoldaşlar hepimize örnek olmaktadırlar; onlar hayran olunacak kişilerdir. Savaş seferberliği için yaptıkları çağrıları destekleyen geniş kitlelerin gerçek sevgisini kazanmışlardır. Kitlelerin desteğini kazanmak istiyor muyuz?
Onlardan bütün güçlerini cepheye vermelerini istiyor muyuz? Eğer bunları istiyorsak, onlarla birlikte olmalı, coşku ve inisiyatiflerini harekete geçirmeli, onların refahıyla ilgilenmeli, çıkarları için ciddiyet ve içtenlikle çalışmalı ve üretimde ve günlük hayatta karşılaştıkları bütün sorunları tuz, pirinç, konut, giyecek, doğum vb. sorunlarını çözmeliyiz. Böyle yaparsak, kitleler bizi mutlaka destekleyecek ve devrimi, en değerli varlıkları, bizzat kendi hayatları olarak göreceklerdir. Guomindang’ın Kızıl bölgelere saldırması halinde, Guomindang’la sonuna kadar savaşacaklardır. Bu konuda kuşkuya yer olamaz; çünkü düşmanın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü “kuşatma ve bastırma” harekâtlarını ezmiş olduğumuz açık bir gerçek değil midir? Guomindang, şimdi can havliyle, yıkılmaz kaleler olarak gördüğü “kaplumbağa kabukları”nı inşa ederek bu koruganlarda mevzilenmeye dayanan bir savaş siyaseti izlemektedir. Yoldaşlar! Bunlar gerçekten yıkılmaz kaleler midir? Hiç de değil! Feodal imparatorların binlerce yıl boyunca içinde yaşadıkları sarayları düşünün, bunlar surları ve hendekleriyle güçlü görünmüyorlar mıydı? Buna karşın, kitleler ayaklanınca birbiri ardı sıra yerle bir oldular. Rus çarı dünyanın en zalim hükümdarlarından biriydi ama proletarya ve köylülük devrim için ayaklanınca, Rus çarından geriye ne kaldı? Hiçbir şey! Ya onun yıkılmaz kaleleri? Hepsi yerle bir edildi.
Yoldaşlar! Gerçekten yıkılmaz olan kale nedir? Kitlelerdir, devrimi gerçekten ve içtenlikle destekleyen ve milyonlarca ve milyonlarca halktır. Ne olursa olsun hiçbir gücün ezemeyeceği gerçekten yıkılmaz kale, işte budur. Karşı-devrim bizi ezemez; aksine biz onu ezeceğiz.
Milyonlarca halkı, devrimci hükümetin etrafında toplayarak ve devrimci savaşımızı genişleterek karşı-devrimi tamamen yok edecek ve bütün Çin’i ele geçireceğiz. İkinci sorun, çalışma yöntemlerimizle ilgilidir. Biz, kitlelerin hayatının olduğu gibi, devrimci savaşın da önderleri ve örgütleyicileriyiz. Devrimci savaşı örgütlemek ve kitlelerin yaşama düzeyini yükseltmek, başlıca iki görevimizdir. Bu konuyla ilgili olarak, çalışma yöntemleri gibi ciddi bir sorunla karşı karşıya bulunmaktayız. Görevleri saptamak yetmez, aynı zamanda bunları yerine getirmek için uygulanması gereken yöntemler sorununu da çözmek zorundayız. Eğer görevimiz bir ırmağı geçmek ise, bunu köprü ya da sandal olmadan yapamayız. Köprü ya da sandal sorununu çözmeden ırmağı geçmekten söz etmek boştur. Yöntem sorununu çözmeden, görev hakkında konuşmak yararsızdır. Eğer Kızıl Ordu’yu genişletme çalışmasına önderlik etmeye önem vermez ve yöntemlerimize özel bir dikkat göstermezsek, “Kızıl Ordu’yu genişletelim” sözünü bin defa da tekrar etsek, bu görevi hiçbir zaman başaramayız. Eğer görevleri yerine getirme yöntemlerine ilgi göstermeden, bürokratik çalışma yöntemleriyle mücadele edip pratik ve somut yöntemler benimsemeden ve buyrukçu yöntemleri bir kenara bırakıp sabırla ikna yöntemini benimsemeden sadece görevleri saptamakla yetinirsek diğer alanlardaki, örneğin toprak dağıtımının denetlenmesinde ekonomik inşada, kültür ve eğitimde ya da yeni bölgelerde ve sınırlarımızın dışındaki bölgelerde yürüttüğümüz çalışmalardaki görevlerimizi de başaramayız.(…) Önderliğimiz altındaki bütün bölgelerde, kuşkusuz, kitlelerin içinden çıkmış birçok etkin kadro ve mükemmel yoldaşımız bulunmaktadır. Bu yoldaşlar, çalışmalarımızın zayıf olduğu yerlerde yardımcı olmak ve henüz başarılı bir çalışma yürütmeyen yoldaşlara yardım etmekle sorumludurlar. Büyük bir devrimci savaşın içinde bulunmaktayız; düşmanın büyük çaptaki “kuşatma ve bastırma” harekâtlarını ezmek ve devrimi ülkenin her yanına yaymak zorundayız. Bütün devrimci kadrolara çok büyük sorumluluk düşmektedir. Bu kongreden sonra, çalışmalarımızı geliştirmek için etkili önlemler almalıyız. İleri bölgeler daha da ileri bir hale gelmeli, geri bölgeler ise ileri bölgelere yetişmelidir. Çangang gibi binlerce kasaba ve Singguo gibi birçok il yaratmalıyız. Bunlar bizim kalelerimiz olacaktır. Bu kalelerden çıkarak, düşmanın “kuşatma ve bastırma” harekâtlarını ezmek ve ülke çapında emperyalizmin ve Guomindang’ın hâkimiyetini devirmek yolunda ilerleyeceğiz. (Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt I.)