HABER MERKEZİ- İstanbul Sancaktepe’de 3 Aralık 2015’te polis baskınında katledilen Dilan Kortak hakkında Anayasa Mahkemesine (AYM) yapılan başvuruda, verilen hak ihlali kararının gerekçesi açıklandı.
Kortak ailesinin avukatları Ömer Çakırgöz aracılığıyla yaptığı başvuruda, Kortak’ın yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine hükmedildi.
Açıklanan gerekçeli kararda savcılığı ekspertiz raporu temin etmemesi, olay yerinde keşif yapılmaması, güvenlik güçlerinin silah kullanımının yasal sınırlarına ilişkin yasal mevzuatın ayrıntılı şekilde incelenmemesi, yaşam hakkının ihlali olarak değerlendirildi.
Kararda, başvurucuların Dilan Kortak’ın “çatışma olmadığı halde yargısız infaz edilerek öldürüldüğü” iddiasına dair, “Otopsi işlemi sonucunda D.K.nın baş bölgesinden bir kez, bitişiğe yakın atışla vurulduğunun, ayrıca vücudunda tespit edilen, uzak mesafeden atılan yirmi beş mermi yarasından yirmi birinin tek başına öldürücü nitelikte olduğunun tespit edilmesi, diğer yandan olay yerinden elde edilen ve D.K.nın sağ/sol el iç/dış svap numunelerinin incelenmesinde atış artığı tespit edilmesine göre çatışma sırasında en az bir tanesinin D.K. tarafından kullanılmış olduğu değerlendirilen tabancalar üzerinde yapılan kriminal incelemede tabancaların hiçbirinde D.K.nın parmak izine rastlanmamış olması, güvenlik güçleri uhdesindeki silah aparatında mermi değmesi sonucu oluşabileceği değerlendirilen biz iz bulunması, yine D.K.nın olay sırasında üzerinde bulunan giysileri üzerinde yapılan kriminal incelemede ölenin hırkasının sırt kısmında on yedi adet, uzak atış mesafesinde yapılmış mermi giriş deliği bulunduğunun tespit edilmiş olması, D.K.nın vücudundaki mermi izlerinin yerleriyle çatışma sırasında D.K.nın odadaki yatağın arkasında mevzilendiği açıklamasının uygunluğunun denetlenmesinin gerekebileceği hususları karşısında olayın gerçekleştiği koşulların tartışmasız olarak belirlenmesini sağlamada oldukça önem arz ettiği açık olan uygulamalı keşif işleminin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerçekleştirilmemesi soruşturmanın etkililiğini zedeleyen unsurlar olarak göze çarpmaktadır” denildi.
OLAY YERİNDE KEŞİF YAPILMAMASI ELEŞTİRİLDİ
Olay yerinde keşif yapılmamasının eleştirildiği kararda, “Olay yerinde uygulamalı keşif gerçekleştirilmesinin olayın gerçekleşme şartlarına ilişkin başvurucuların iddiaları ile güvenlik güçlerinin açıklamaları arasındaki çelişkiyi giderebileceği, aynı zamanda adli makamlara soruşturma neticesinde verecekleri kararda olayda gerçekleşen güç kullanımının mutlak zorunlu ve özellikle de ölçülü olup olmadığı açısından sağlıklı bir değerlendirme yapmalarına imkân sağlayacağı değerlendirilmektedir” ifadelerine yer verildi.
‘EKSPERTİZ RAPORU TEMİN EDİLMEMESİ SORUŞTURMANIN ETKİNLİĞİNİ ZEDELEDİ’
Kararda, Dilan Kortak’a isabet eden mermi çekirdekleri hatırlatılarak, savcılık tarafından bu yönlü bir ekspertiz raporunun temin edilmemesinin soruşturmanın etkinliğini zedelediği belirtildi:
“Soruşturmanın etkililiğini zedeleyen bir diğer eksiklik ise olay yerinden elde edilen altmış sekiz boş kovan, otuz iki deforme mermi çekirdeği ve dört mermi çekirdeği gömleği parçasının 9 mm’lik Parabellum tipi silahtan atılmış olduğu ve olayla ilgili olarak elde edilecek silahlarla birlikte tekrar gönderilmesi durumunda mukayeseli bir inceleme yapılabileceği kriminal inceleme raporunda belirtildiği hâlde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu yönde bir ekspertiz raporunun temin edilmemesidir. Söz konusu inceleme sırasında kaç mermi kovanının hangi silahtan ve kim tarafından atıldığı tespit edilebilecek, bu bilgi uygulamalı keşif işlemindekine benzer biçimde adli makamlara soruşturma neticesinde verecekleri kararda olayda gerçekleşen güç kullanımının mutlak zorunlu ve özellikle de ölçülü olup olmadığı açısından sağlıklı bir değerlendirme yapmalarına imkân sağlayabilecektir.”
‘YASAL MEVZUAT AYRINTILI ŞEKİLDE İNCELENMEDİ’
Soruşturma sonucunda verilen kararın, yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi gerektiği hatırlatıldı ve şöyle devam edildi:
“Bu noktada Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararında ‘güvenlik güçlerinin meşru savunma koşulları altında hareket ettikleri, kendilerine karşı gerçekleştirilen saldırıyı ortadan kaldırmak amacıyla eylemlerini gerçekleştirdikleri, ayrıca Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun 16. Maddesinde düzenlenen silah kullanma şartlarının olayda gerçekleştiği, polisin silah kullanmadan önce ölene karşı duyabileceği şekilde ‘teslim ol’ çağrısında bulundukları, ölenin bu çağrıya uymayarak görevli polislere doğru ateş ettiği, olayda hukuka aykırı herhangi bir eylemin söz konusu olmadığı’ gerekçesine yer verilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığının söz konusu kararında, güvenlik güçlerinin silah kullanımının yasal sınırlar (meşru savunma) içinde gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin bir değerlendirme yapıldığı fakat bu değerlendirme yapılırken konu hakkındaki yasal mevzuat ve güç kullanımında aranan mutlak zorunluluk ve ölçülülük kriterlerinin olayda söz konusu olup olmadığının ayrıntılı olarak incelenmediği görülmektedir. Anayasa Mahkemesi söz konusu eksikliğin yukarıda ayrıntılı olarak değinilen soruşturma işlemlerindeki eksikliklerden kaynaklandığını değerlendirmektedir. Söz konusu eksiklikler nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen karar Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik olarak yapılması gereken bir değerlendirmenin tüm gereklerini de karşılar nitelikte değildir. Aynı şekilde Hâkimlik tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin kararda da bu yönde bir değerlendirme bulunmamaktadır.”
‘YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ’
Kararda, söz konusu değerlendirmelere atıfta bulunularak, yürütülen soruşturmanın Anayasa’nın 17. Maddesi’nin gereklerine cevap verebilecek nitelikte olmaması nedeniyle olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmeyerek yaşam hakkının usul yönünün ihlaline sebep olunduğu kanaatine varıldı.
Kararda karşı oy kullanan bir üye de söz konusu olayda yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda bir değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte yeterli veri bulunmadığı gerekçesiyle, incelemenin sadece yaşam hakkının etkili soruşturma yapma yükümlülüğü boyutu yönünden yapılmasına karar verildiğini hatırlatarak, olayda maddi boyut yönünden inceleme yapılması için yeterli bilgi ve belge bulunduğunu öne sürerek karara katılmadığını belirtti.