HABER MERKEZİ- Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Hakan Yılmazöz 2013 yılında DHKP-C üyeliği gerekçesiyle 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildi. Yılmazöz’ün mahkumiyet gerekçesi ise Kocaeli Öğrenci Gençlik Derneği’ne üye olmasıydı.
Mayıs 2011 tarihinde yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınan Yılmaz’a İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Terör örgütü üyeliği ve propagandası ile Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet etme” suçlamasıyla kamu davası açtı.
GİZLİ TANIK VE ETKİN PİŞMANLIKTAN YARARLANANLARIN BEYANI ESAS ALINDI
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise 2013 yılında Yılmazöz’ü 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etti. Mahkemenin gerekçeli kararı etkin pişmanlıktan yararlanan ve gizli tanık olarak dinlenen kişilerin beyanlarına dayandırıldı.
Beyanlarda Kocaeli Öğrenci Gençlik Derneği’nin Halk Cephesi’ne bağlı olarak faaliyet yürüttüğü ve Halk Cephesi’nin ise DHKP-C ile bağlantılı bir yapı olduğu ifade edildi. Temyiz aşamasında ise Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017 yılında mahkumiyet kararını onayladı.
ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL
Yılmazöz ise Kasım 2017 tarihinde ise Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda dernek faaliyeti kapsamında katıldığı bir etkinliğin ‘terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine’ delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini dile getirdi.
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, “Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkumiyet kararlarında delil olarak kullanılması, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabilir” dedi. AYM örgütlenme özgürlüğüne müdahalede bulunulduğunu kabul etti.
AYM, “Anayasanın 13’üncü maddesinde belirtilen koşullar yerine getirilmediği müddetçe örgütlenme özgürlüğü hakkının ihlali teşkil edecektir” vurgusu yaptı.
Söz konusu 13. madde, Temel Hak ve Hürriyetler’in yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ancak kanun yoluyla sınırlanabileceğini içeriyor.
MAHKEME DELİL OLMADAN KARAR VERDİ
Yüksek Mahkeme bu sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı dayandırarak, demokratik toplumda örgütlenme özgürlüğünün önemine vurgu yaptı.
AYM bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca örgüt üyesi olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının kişinin bağlarının delilleri ile birlikte ortaya koyması gerektiğini işaret etti. Söz konusu Yılmazöz’ün yargılanmasında bu hususa uyulmadığına dikkat çekildi.
KİŞİLER ANAYASAL HAKLARINI KULLANMAKTAN ÇEKİNEBİLİR
Yargı kurumlarının kişilerin fikirleri, bağlı oldukları toplumsal grupları, şdeolojileri ve davranışlarının inceleyebileceğini belirten AYM; “Fakat böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini kapsadığı durumlarda, başta ifade örgütlenme din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek niteliği olduğu açıktır” dedi.
AYM, Halk Cephesi adına öğrenci derneğinde faaliyette bulunduğuna ilişkin karar verildiğini fakat Yılmazöz’ün söz konusu öğrenci derneği kapsamdaki faaliyetlerinin ne olduğu, faaliyetlere ne zaman gerçekleştirildiği, barışçıl olup olmadığı veya terör örgütü propagandası dönüşüp dönüşmediği gibi hususların gerekçeli kararda açıklanmadığını vurgulayarak Yılmaz Özüm örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Yılmazöz verilen karar neticesinde tekrardan yargılanacak.
‘KİŞİLERİN KATILDIĞI GÖSTERİ SAYISINA GÖRE KARAR VERİLİYOR’
Mahkumiyet öncesi mezun olarak kısa bir süre avukatlık yapabildiği bilgisini paylaşan Avukat Elvan Olkun ise hem müvekkili hem de meslektaşı olan Yılmazöz hakkındaki karara ilişkin AYM kararında belirtilen örgütlenme özgürlüğüne yönelik hak ihlallerinin bu hakkın ileride kullanılmasında çekincelere yol açabileceğine dikkat çekti.
Avukat Olkun, “Şunu söylemek lazım bu kararın aslında bir çok örneği var. Toplantı gösteri ve örgütlenme hakkının kullanılmasının çoğunlukla polis müdahalesi ile karşılaştığını görüyoruz. Bu şekilde açılan çok fazla dava var. Bunların hepsi AYM’ye taşınmıyor. Davalar değerlendirilirken mahkemelerin suç içermeyen, şiddet içermeyen, şiddet çağrısında da bulunmayan gösteri ve yürüyüşlerde kişilerin katıldığı gösterilerin sayısına bakarak örgüt faaliyeti olarak nitelendirme eğiliminde olduğunu görüyoruz” dedi.
Müvekkilinin kararla birlikte kısa bir sürede tahliye edilmesini uman Avukat Olkun, örgüt üyeliğine delil olarak katılım gösterilen gösteri ve yürüyüşlerin yerine mahkemelerin başkaca kriterler araması gerektiğini vurguladı. (Artı Gerçek-İsa Uğur Erdoğan)