[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Avrupa’nın en güçlü ekonomilerine sahip ülkelerinin bile önümüzdeki kış ayında ve yıllarda kendilerini bekleyen enerji krizine karşı ciddi bir çıkmaz içine girdiklerini görüyoruz. Peş peşe açıklamalar yapan, kamuoyunu enerji tasarrufu konusunda uyaran, yer yer tehdit eden kerli ferli emperyalizm ve kapitalizmin sözcüleri yürüttükleri politikaların ve kendi aralarındaki çelişkilerin faturasını emekçi kesimlere kesmeye devam ediyorlar.
Son yılların en çok konuşulan, tartışılan ve kitlesel eylemlerine neden olan kapitalizmin iklim üzerindeki etkisi güncelliğini korumaktadır. Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesiyle başlayan ve hâlâ devam eden savaş, “Batılı emperyalist ve kapitalistlerin” Rusya’ya yaptırımlar uygulamalarına neden oldu. Ukrayna’ya açıktan destek verilmesine ve uygulanan ambargoya karşı Rusya’nın enerji kartını etkili kullanması enerji krizine neden olmuştur. Gelinen aşamada, savaş öncesi çoğunluğu Almanya’ya olmak üzere, gaz ithalatının yüzde 40’ını Rusya’dan yapan AB, enerji ihtiyacının kesintisiz bir şekilde karşılanabilmesi için çare arıyor. Buldukları çözümün ne kadar çare olacağını önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Ancak şimdiden ortaya çıkan bir durum var ki emperyalist ve kapitalist sistem var olan krizin sebebi halkmış gibi onlardan çözüme yönelik fedakârlık istemektedir.
Avrupa ülkelerinin halka yaptığı “enerji tasarrufu” çağrılarından bazıları…
- Kömürle çalışan elektrik santrallerini 2024’e kadar yeniden devreye sokmaya karar veren Hollanda, hane halkları için tasarruf çağrısı yaptı.
- Finlandiya’da hükümet halkın duş ve saunada geçirilen süreyi azaltmasını istedi.
- Macaristan’da odunla ısınma için kampanya başlatıldı.
- Fransa’da en az 30 yüzme havuzu artan ısıtma maliyetleri nedeniyle, artık işletilebilir olmadıkları gerekçesiyle operatörleri tarafından kapatıldı.
- İsviçre vatandaşlarına birlikte duş alma veya haftanın belli günlerinde duş alma ve evde sürekli mum bulundurma çağrısı yaptı.
- Bazı ülkeler daha radikal kararlara imza atarak, daha az enerji harcanması yönündeki uygulamalara katılmayanların hapis cezası ile karşılaşabileceklerini duyurdu. AB ülkelerinin çoğu belli saatlerde kamu binalarında ve sokaklarda ışıkları kapatacak. Yine kamu binalarında ısıtma 19 derecenin üzerine çıkarılamayacak.
- Bu “önlemler”in yanında, bazı ülkeler, alternatif olarak yeniden kömür ve nükleer enerjiye yöneldi. Örneğin Rusya’ya doğal gaz bağımlılığı en çok olan ülkelerin başında gelen Almanya, enerji krizini hafifletmek için nükleer santralleri yedekte tutmayı kararlaştırdı.
Eylem ve Protestolar, Geri Vites Sinyalleri…
Avrupa’nın yaklaşık 4,2 trilyon dolarla en büyük ekonomiye sahip ülkesi olan Almanya yaşanan enerji krizinden en çok etkilenen ülkelerden biri. Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), fiyat artışlarına ilişkin ağustos ayı verilerini açıkladı. Buna göre, temmuzda yüzde 7,5 olan yıllık enflasyon, ağustosta 2 ay sonra yeniden yüzde 7,9’a çıkarak ilk petrol krizinin yaşandığı 1973-1974 kışından bu yana en yüksek orana geri döndü. Son 50 yılın en yüksek enflasyon oranları bunlar. Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı tarafından hazırlanan rapora göre enerji krizi nedeniyle ülkede Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yılın ikinci yarısında sabit kalması veya düşmesi bekleniyor.
Yaşanan enerji kriziyle birlikte İspanya’da enflasyon oranı art arda son üç aydır çift hanelerde seyrediyor. Ülkede enflasyon oranları haziranda yüzde 10,2, temmuzda yüzde 10,8 seviyesinde olurken, ağustosta yüzde 10,5 olarak tespit edildi.
Avusturya’da son 47 yılın en yüksek enflasyon değeri açıklandı. Enflasyon 9,3’e yükseldi. Bu istatistik Avusturya tarafından bildirildiği üzere, Şubat 1975’ten bu yana en yüksek enflasyon oranıdır.
Avrupa’nın neredeyse bütün ülkelerinde son 20-30 yılın en yüksek enflasyon oranları görülmektedir. Bunun en önemli nedeni Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı işgal saldırısı NATO- ABD tarafından açıkça ekonomik olarak ve silah yardımıyla desteklediği Ukrayna ve uygulanan yaptırımlara karşı Rusya tarafından doğal gaza konan sınırlamadır.
Bu krizle birlikte özellikle Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde hayat pahalılığına karşı “Maaşlar Yukarı, Fiyatlar Aşağı!” sloganıyla kitlesel eylem ve etkinlikler yapıldı. Bu eylem ve protestoların önümüzdeki günlerde de süreceği açıklandı. Bu eylemlerde ön plana çıkan tema emperyalist ve kapitalistlerin bu krizi yarattığı ve faturasını halka mal etmeye çalıştığı vurgusu oldu. Bununla birlikte savaşın ilk dönemlerinde bizzat emperyalistler tarafından geliştirilen Rusya karşıtlığında azalma olduğu ve uygulanan yaptırımlardan geri adım atılması çağrısı da dikkat çekicidir. Savaşın ilk dönemlerinde durumu tam olarak anlamayan, ancak gelinen aşamada hayat pahalılığı, işsizlik ve geleceğe dair karamsarlık hali halkın düşüncelerinin değişmesi eğilimi oluşturdu. Savaş konusunda hâlâ belli bir duyarlılık ve Rusya karşıtlığı olsa da ekonomik olarak ilişkilerin kesilmesi ve yaptırımlar konusunda geri adım atılmasının daha doğru olacağı yönünde ciddi bir eğilim gözlenmektedir.
Politikacılar ve gazeteciler de bu yönde yavaş yavaş ibreyi tersine çeviren açıklamalar yapmaya başladılar. Bunlardan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, yaptırımlara yıl sonuna kadar son verilmesini istedi. AB kuralları uyarınca yaptırım kararlarının AB’de oy birliği ile alınması gerekiyor. Macaristan’ın muhtemel itirazı da AB içinde bu konuda görüş ayrılıklarının yaşanabileceğine işaret ediyor.
Alman yazar Peter Vonnahme “Almanya’nın Ukrayna’daki Hesabı Tutmadı” başlıklı makalesinde “Her şey apaçık ortada: Hükümetimiz pusulasını kaybetti. Bir yol arayışında fakat hangi istikamete doğru ilerlemek istediğini bilmiyor. Bazı çözülmemiş endişelere rağmen Almanya, Ukrayna’ya ağır silah tedarik ediyor ve aynı zamanda en çok kendi ülkesine zarar veren yaptırımların öncüsü konumunda. Halk haklı olarak hükümetinden siyasetini açıklamasını bekliyor… Ukrayna’daki savaş bir zaman sonra sona erecek. O zaman, devasa maden kaynakları rezervleri ve muazzam askeri gücüyle dünyanın yüzölçümü olarak en büyük ülkesi olan Rusya’nın, Putin ile ya da Putin olmadan, hâlâ orada olduğunu göreceksiniz. Ve bu Rusya, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, hâlâ komşumuz olacak. Rusya ile öyle veya böyle yaşamak zorunda kalacağız…” diyerek Rusya’yla müzakerelere başlanması ve yaptırımların kaldırılması gerektiğinin altını çiziyor.
Yaşanan hayat pahalılığı, astronomik zamlar, yükselen faturalar ve bunun karşısında eriyen ücretler işçi ve emekçilerin yaşamını her geçen gün daha da yaşanılmaz kılmaktadır. Bu durum var olan tepkiyi öfkeye çevirmeye gebedir. Dün Fransa’da yapılan zamlara karşı aylarca sokakları işgal eden “Sarı Yelekliler”in eylemleri, Yunanistan’da, İspanya’da, İtalya ve Almanya gibi ülkelerde on binlerce işçi ve emekçinin haklarının gaspı, hak arayanlara karşı çıkarılan polis yasaları ve uygulamalarına karşı alanları, sokakları inleten direnişleri, yarın yenilerinin gelebileceğinin sinyalleridir.
Bugün dünyanın dört bir yanında ezilen emekçi kesimler var olan mevcut sistemleri sorgulamakta, bu sistemlere alternatifler aramakta ve bu arayışını yüksek sesle haykırmaktadır. Bu sese kulak verenler, bunu doğru bir rotaya çevirenler başarının anahtarını ellerinde tutuyor demektir.