Avcılar Belediyesi Park Bahçe Müdürlüğü işçisi Ali Polat ile belediye işçilerinin yaşadıkları problemlere, sendikal mücadeleye ve direnişe dair söyleşide bulunduk. Polat, Avcılar Belediyesi’nde ortaya koydukları direniş sayesinde çalışma koşullarında düzeltmeler yapılsa da bugün belediyenin bir işveren gibi sürekli haklarına yönelik baskı uyguladığını belirtti.
‘VE BUNU BAŞARDIK BİZ’
Ben 2015’te Avcılar Belediyesi’nde temizlik alanında işbaşı yaptım. 2-3 ay çalıştım ve o dönem maaşlar sürekli sarkmaya başladı, iki ayda bir, üç ayda bir ödenir duruma geldi maaşlar. Çevremizdeki dostlarımızdan borç alamaz duruma geldik o dönem. Çalışma koşulları, amirlerin baskıları… Bunlar bizi örgütlenmeye itti. Bir arayış içerisine girdik, “ne yapalım?” dedik ve sendikaya üye olduk. Biz örgütlenirken birbirimizi hiç tanımıyorduk. Aynı bölgede çalışıyorduk, Avcılar’da. Ama birbirimizi tanımadan telefonlarla üyelik yaptık. Belediye bizim sendikaya üye olduğumuzu öğrenince 29/2’den işimize son verdi. Bakanlığın iş yasasında bu maddeye bizim hakkımızda birçok olumsuz şey sığdırabiliyorlar. Bu süreç bizi çadır kurarak direnmeye götürdü. O süreçte zorluklar yaşadık, CHP’ye oy veren arkadaşlardık ve bu yüzden direnişimiz nedeniyle çevremiz tarafından da dışlanmaya başladık. ‘Sen partiye bunu nasıl yaparsın?’ gibi tepkilerle karşılaştık, bunlara anlatmak da zordu. 7 ay çadırda kaldık, ‘Böyle iyi mi oldu’, ‘Çalışsaydın en azından paranı alırdın’ denildi. Ne yazık ki böyle durumlarla karşılaştık. Aynı zamanda biz sendikal anlamda yetki almak için çoğunluğu sağlayamamıştık. Ve hem yetki almak için çalışırken hem de işe dönmek için mücadelemizi sürdürdük. Ve bunu başardık biz. Sürecimiz kazanımla sonuçlandı. İşten atılan arkadaşlar geri alındı, sendikal baskıların son bulması da vardı taleplerimiz arasında belediyede yetki alındı, müdürün, amirin karşısında işçinin el pençe durması ortadan kalktı, iş saatleri kısaltıldı, örneğin bizim arkadaşlarımızın o dönemde elbisesini değiştirebileceği bir alan, oturup çay içebileceği bir lokali yoktu onlar yapıldı.
‘BELEDİYE BAŞKANI MAAŞLARIMIZI ZAMANINDA YATIRDIĞI İÇİN ÖVÜNÜYOR’
Bu direniş Handan Toprak döneminde gerçekleşti daha sonra yönetim değişti. Bugün maaşlarımız zamanında yatıyor ama aldığımız ücret yetersiz. Belediye başkanı ‘Bakın maaşlarınızı zamanında ödüyorum’ diyerek övünüyor. Halbuki normal olan bu. Şu anki yönetimin CHP’nin genel merkezinin de övünerek açıkladığı 3 bin 100 liralık neti var. Bu 3 bin 100 liranın içerisinde yol, yemek, sosyal haklar, şu an bunu hesaplarsan, bunları çıkarsan asgari ücretin altına düşüyoruz. Bu şekilde işçi çalıştırmaya hakları yok. Bunları söylediğimizde bize belediyenin durumunu anlatıyorlar, sanki belediyenin içerisinde bulunduğu durumu biz işçiler yapmışız. Madem hesap soracaksan git bir önceki yönetimden sor hesabını: ‘Niye burayı böyle yaptınız?’ diye.
‘BELEDİYE BAŞKANI AYNI ZAMANDA İŞVEREN KONUMUNDA’
Benim konumumdaki işçiler 3 bin 200 ile 3 bin 300 arasında maaş alıyor. Bunun içinde 700 küsür lira yemek-yol var, eğitim yardımı var, yakacak yardımı var bunlar da 150 lira civarında, eder 850 lira. 3 bin 200 liradan 850 lirayı çıkardığınızda asgari ücretin de altında… Maaş açısında sorun yaşıyoruz.
Şu anki belediye başkanı aynı zamanda işveren konumunda. İşverenliğini yapıyor ben ona kızmıyorum bunu böyle kavrıyorum. O işveren olarak işverenliğini yapıyor fakat biz işçi olarak işçiliğimizi yapıyor muyuz? Sınıf bilincini kavramamız lazım, sınıf bilincini kazanırsak onlar bunu yapamaz. Bunu değiştireceğiz, değiştirmek de zorundayız.
Burada belediye, işveren sendikanın yetki alımından sonra kendi eliyle ikinci bir sendikayı buraya sokmaya çalıştı. Burada işçileri ayrıştırmak için yaptılar bunu. Dediğim gibi işveren işverenliğini yapıyor, işçileri parçalayarak buradan kâr elde etmek istiyor. Bunun hesabını yapıyor. Biz de şunu yapmalıyız onun karşısında: Nasıl daha fazla hak alabiliriz diye mücadele etmeliyiz. Aylardır kırmızı et yiyemiyoruz. Biz bunu en azında ayda bir ya da iki kez evimize kırmızı et nasıl alırız bunun hesabını yapmalıyız. İşveren bunu yapıyor, seni bölerek parçalayarak, inanç yoluyla mezhep yoluyla bunu yapıyor. Bunların tamamını deniyor. İkinci sendikayı buraya sokmasının amacı da bu. Buranın birliğini az da olsa dağıtmak. Toplu iş sözleşmelerinde bizim elimizi düşürmek az da olsa zayıflatmak. İşverenin amacı bu. Toplu iş sözleşmesi sürecinde masaya ne kadar güçlü oturursan o kadar hak alırsın. Bu gücü düşürmek adına bunu yapıyor. Bizim de bütün ayrıştırmalara rağmen birlik olmamız, sendikal örgütlenemeye önem vermemiz gerekiyor.