Koronavirüs salgını nedeniyle hızlandırılan ve belli değişikliklere gidilen 3. Yargı Paketi ile binlerce tutuklu ve hükümlünün tahliyesinin gerçekleşeceği belirtiliyor. Fakat binlerce siyasi tutsak bu yargı paketinin dışında tutularak, virüs salgınında en riskli alanlardan birisi olan hapishanelerde yetersiz önlemlerle baş başa bırakılıyor. 3. Yargı Paketi’nin içeriğine ve siyasi tutsakların durumlarına ilişkin Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nden Avukat Nagehan Avçil ile konuştuk. Avçil, Anayasa’daki eşitlik ilkesini örnek göstererek siyasi tutsakların derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti.
YD- Covid-19 virüsünün dünyada ve ülkemizde yayılmasıyla birlikte devlet kendince aldığı önlemleri açıklıyor. En yoğun risk grubunda yer alan hapishanelerde de devletin aldığı ilk önlem tutsakların görüş haklarını kısıtlamak oldu. Şu anda hapishanelerde durum nedir, bu önlemler bir hak ihlali sürecine mi dönüştürülmek isteniyor?
AVÇİL- Covid -19 virüs salgının görülmesi ile birlikte hapishanelerde alındığı belirtilen ilk ‘önlem’ mahpusların aile görüşlerinin yasaklanması oldu. Zaten toplumdan tecrit edilen mahpusların moral ve motivasyonları açısından oldukça olumsuz sonuçları olacaktır. Amacın dışarıdan içeriye virüs salgının önlenmesi olduğu belirtilse de ilk günlerden bu yana infaz koruma memurlarına ilişkin yeterli önlemlerin alınmadığını gözlemledik. Virüs salgının görüldüğü ilk günlerden bu yana dış dünya ile irtibatları bulunan infaz koruma memurlarının bir çoğunun maskesiz ve eldivensiz olarak görev yaptıkları tarafımızca da gözlemlenmiştir. Amacın mahpusların sağlık hakkının güvence altına alınması ise dış dünya ile bağlantısı devam eden ve hapishanede görev yapan infaz koruma memurlarına ilişkin gerekli önlemlerin alınmadığını ve bu durumun mahpusların sağlığını tehlikeye attığı görülmektedir. Bu noktada aile görüşlerinin yasaklanması ve sınırlandırılması yeterli bir önlem değildir. ÖHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu olarak Marmara Bölgesi’nde yer alan hapishanelerde yaptığımız ziyaretlerde de mahpuslar, sayımlarda infaz koruma memurlarının koğuşlara maske ve eldivensiz girdiklerini, temizlik malzemelerinin taraflarına verilmediğini, gerekli dezenfekte çalışmalarının yapılmadığını açıkça iletmiştir. Bu noktada en önemli tedbir ve önlemlerin alınması alınmadığı gözlemlenmiştir. Mahpus yakınlarının endişeleri de yaşanan süreç açısından olumsuz sonuçlara sebep olacaktır. Her gün dış dünya ile temas halinde bulunup, mahpuslarla fiziksel temas halinde olan infaz koruma memurlarının hapishanelere salgın hastalığı taşıması büyük risk söz konusuyken, mahpuslara uygulanan sosyal tecrit kabul edilebilir değildir. Amaç mahpusların yaşam ve sağlık hakkına dönük önlemse, mahpusların ciddi risk alanları olan hapishanelerden tahliyelerinin sağlanması gerekmektedir.
YD- 3. Yargı Paketi ile infaz sürelerinde indirime gidiliyor fakat bu indirim ve düzenleme siyasi suçları kapsamıyor. Devlet bu süreci salgın nedeniyle hızlandırdı fakat siyasi tutsakları salgınla baş başa bırakmak istiyor. Bu düzenleme hakkında ne düşünüyorsunuz?
AVÇİL- Devletin, vatandaşlarına karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin yaşam haklarına ilişkin negatif ve pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Devletin bu süreçte mahpusların yaşam haklarına ilişkin pozitif yükümlülükler yerine getirilerek mahpusların yaşam ve sağlık hakları için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Bu tedbirler tutuklu ve hükümlüler açısından ayrı ayrı değerlendirildiğinde ;
Tutukluların CMK 100. Maddede yer alan “katalog suç” ayrımı yapılmaksızın CMK 109. maddede yer alan adli kontrol hükümleri ile tahliyeleri sağlanmalıdır. “Suçun vasıf ve mahiyeti” şeklinde matbu tutuk devam gerekçelerine son verilerek, kanunun tutuklamadan beklenen menfaati sağlayacağı amacıyla düzenlenen CMK 109. maddede yer alan adli kontrol hükümleri sadece görünüşte kalmamalı, yaşam hakkını tehdit eden Covid-19 virüs salgının bulunduğu bu süreçte etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
Ceza yargılamalarında kişilerin masumiyet karinesine ihlal eden tutum ve önyargılar aşılarak “toplum tehlikesi” şeklinde özellikle siyasi mahpuslar hakkında tahliye kararlarının önüne geçen ifadelerden vazgeçilerek, yargılamalar konusunda mülkilik ilkesi kadar, her bir yargılanan kişinin yaşam haklarının da devletin teminatı altında olduğu göz önünde bulundurularak mahpusların adli kontrolle de olsa tahliyeleri sağlanmalıdır.
Tutuklu veya hükümlü ayrımı yapılmaksızın kronik hastalıkları bulunan mahpusların, virüs salgınına bağışık sistemlerinin zayıflığı sebebiyle daha açık olmaları sebebiyle, hastalıklarının ağırlığına bakılmaksızın acilen tahliyeleri sağlanmalıdır. Zira Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Covid-19 virüsünün ölüm tehdidi altında bulunan kişiler özellikle kronik hastalığı olan kişilerdir.
50 yaş ve üzeri mahpusların Covid-19 virüsüne ilişkin ağır risk gruplarından olması sebebiyle tahliyeleri acil olan risk gruplarındandır.
Tüm yukarıda belirtilen risk grupları açısından elzem olmak üzere hükümlülerin cezalarının konutta infazının sağlanması gerekmektedir. Bu noktada yasal düzenlemeler en acil şekilde yerine getirilmelidir.
Yapılacak yasal düzenlemeler Anayasa’da düzenlenen eşitlik ilkesine uygun olarak siyasi mahpusların yaşam haklarını da teminat altına alacak şekilde düzenleme yapılmalıdır. Zira Anayasa’nın 10. Maddesi; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” şeklinde olup, siyasi mahpusların bu düzenlemenin dışında tutulması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacaktır.
Siyasi mahpusların sağlık ve yaşam haklarının güvence altına alınmasına dönük tahliye ve infaz koşullarının değiştirilmesine ilişkin tedbirlerinin dışında bırakılması, düşman ceza hukukunun infaz sistemine de tezahürü anlamına gelecektir.
Bu noktada hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm mahpusların sağlık ve yaşam hakkı teminat altına alınarak, hapishanelerden yapılacak düzenlemelerle tahliyeleri gerekmekte ve bu tedbirlerin aciliyetinin gereği yerine getirilmelidir.
YD- Bu süreçte siyasi tutsaklara da tahliye talebi yoğun bir şekilde işleniyor. Bu noktada ailelere, kamuoyuna ne gibi görevler düşmektedir?
AVÇİL- Bu noktada siyasi partilere, hukuk örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına ve toplumun tüm duyarlı kesimlerine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Yapılacak infaz düzenlemesinde siyasi mahpusların, yaşam ve sağlık haklarının güvence altına alınmasına dönük, yasa taslaklarına ilişkin çalışmalar yapıp bu çalışmaları kamu kurumları ile paylaşılması ve kamuoyu yaratılması noktasında ciddi sorumluluk düşmektedir. Yine ailelerin de, yakınlarına ilişkin taleplerini kamu kurumlarına ileterek, güçlü bir şekilde eşitlik ilkesine bağlı olarak yakınlarının sağlık haklarına ilişkin taleplerini mutlaka kamu kurumlarına iletmelidir. Bu noktada ÖHD, kamuoyu oluşturulması ve toplumda duyarlılık oluşturulmasına dönük çalışmalarına devam etmektedir. ÖHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu Marmara Bölgesinde yer alan hapishanelere ilişkin açıkladığı raporunda mahpusların virüs salgınından korunmasına dair geniş tespit ve önerilerini kamuoyu ile paylaşmıştır. Tüm hukuk örgütlerinin ve STK’ların bu süreçte gündemlerinde tutmaları gereken en önemli konulardan biri siyasi mahpuslara dönük uygulanmak istenen bu ayrımcılık olmalıdır.