HABER MERKEZİ- Depolarına art arda baskınlar düzenlenen geri dönüşüm işçileri basın açıklaması gerçekleştirdi, sorunun çözümü için muhatap alınmalarını istedi.
Ümraniye’de zabıta ve polisin, geri dönüşüm işçilerinin kullandığı depolara baskın düzenleyip gaz ve ses bombalarıyla saldırmalarının ardından işçiler bugün basın açıklaması düzenledi. Saldırıda gözaltına alınan 10 ve tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen işçilerden 3’ü tutuklandı.
GÖZALTINA ALINAN 3 İŞÇİ TUTUKLANDI
İstanbul Ümraniye Belediyesi’ne bağlı zabıtalar, dün sabah saatlerinde geri dönüşüm depolarına baskın düzenledi. Zabıtalar, ruhsatları olmayan depolara el koyma tehdidinde bulundu. İşçilerin duruma tepki göstermesi üzerine bölgeye gelen polis, işçilere biber gazı ve ses bombası ile saldırdı.
Eylemde gözaltına alınan 10 işçiden 3 tanesi tutuklandı.
“HALKIMIZ BU ZORBALIĞI ONAYLAMIYOR”
Daha önceki baskınlar sonrası Valilik açıklamalarında kağıt toplayıcıları; çevre ve halk sağlığını tehlikeye sokmak, kayıt dışı ve sağlıksız koşullarda istihdama yol açmak, kamu zararı ve haksız kazanç elde etmek, güvenlik sorunu yaratmak, kayıt dışı göçmen çalıştırmak gibi iddialar ile suçlanıyordu. Ancak dün yapılan baskınlar sonrasında basın açıklamasında Valiliğin dilinin değiştiğine dikkat çeken Mahmut Aytar, “Valilik tarafından yapılan basın açıklamasında denetimlerinin hedefinin mevzuat hükümlerine uygunluğunun sağlanmasından ibaret olduğu ifade ediliyor. Valiliğin yaptığı iki basın açıklamasındaki dil farklılığı daha önceki yaptığı uygulamaların ve yarattığı yıkımların kamuoyu tarafından kabul edilmediğini, halkımızın bu zorbalığı onaylamadığını açıkça gösteriyor” diye konuştu.
BELEDİYELER SESSİZ
Dikkat çeken bir noktanın da tüm baskınlar sonrasında sadece Valiliğin açıklama yapması olduğunu belirten Aytar, sorunun diğer muhatapları olan belediyelerin derin bir sessizliğe boğulduğunu söyledi. Belediyelerin ve mecliste üyeleri olan siyasi partilerin duruma sessiz kalmasına tepki gösteren Aytar, “Belediye ve siyasi parti temsilcileri ile görüştüğümüzde bize Valiliğin yaptığı uygulamalardan kendilerinin de rahatsız olduğunu söylüyor. Kapalı kapılar ardında bize ilettiğiniz üzüntülerinizi ve rahatsızlıklarınızı kamuoyu önünde de açıkça ifade etmelerini bekliyoruz. Eğer yüzbinlerce insana yaşatılan bu mağduriyeti doğru bulmuyorsanız yanımızda olun. Doğru buluyorsanız çıkın ve söyleyin. Suskunluğunuza devam ederseniz bu suça ortak olduğunuza dair kanaatimiz artık kanaat olmaktan çıkıp somut bir ispata dönüşecektir” diye konuştu.
“DÜNE KADAR TEŞEKKÜR EDENLER BUGÜN ZULÜM EDİYOR”
Valiliğin baskın gerekçeleri için sunduğu mevzuatlara ilişkin de konuşan Aytar, “Bahsettiğiniz mevzuat çıktığı 2004 yılından bugüne kadar bizim sayabildiğimiz kadarıyla 17 kere değişikliğe uğradı. Daha mevzuatı çıkaranlar ne istediğini bilmiyor. Siz hangi mevzuata uygunluktan bahsediyorsunuz? Yarın mevzuat bir kere daha değişirse bugün yaptığınız zulümden dolayı acı çektirdiğiniz yüzbinlerce insana “pardon” mu diyeceksiniz? Bizim yaşadığımız maddi ve manevi kaybın karşılığı bir özürden mi ibaret olacak” diye sordu.
Aytar, “Daha düne kadar “gönüllü çevreci” dediğiniz insanlara bugün bu kadar ağır ithamlarda bulunuyorsunuz. Bu halk yaşananları görüyor değerlendiriyor. Halkın iddia ettiğiniz gibi size mi yoksa kendisi gibi yoksul kağıtçılara mı destek verdiğini hep beraber göreceğiz. Bizler çektiğimiz tüm acılara rağmen hayata tutunabilmek ve onurlu yaşamak için bu işi yaptığımızı defalarca belirttik. Bizim haksız kazanç sağladığımızı söylemek kimsenin haddine değildir. Haksız kazanç elde ettiğimizi söyleyenler gelsinler ve sadece bir gün bizimle çalışıp bizimle yaşasınlar. O zaman kazancımızın helal mi haram mı olduğunu anlayacaklardır” ifadelerini kullandı.
“BİZİ UÇURUMDAN YUVARLAMALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Belediyelere, valilik ve çevre bakanlığına seslenen Aytar, tutuklanan arkadaşlarının serbest bırakılmasını ve baskınlara son vererek kağıt toplayıcılarının muhatap alınmasını talep etti. Aytar açıklamasını şu sözlerle noktaladı:
“Biz kağıt toplayıcıları olarak tüm bu baskılara, haksızlıklara karşı uluslararası mahkemelerde dahil olmak üzere tüm anayasal, demokratik haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz ve bizi yaşamın kıyısı olan çöplere kadar sürükleyenlerin bizi buradan uçuruma yuvarlamalarına izin vermeyeceğiz.”