Başka bir dünyanın olabileceği umuduyla çıkmıştı yola. Bu yolculuğu o kadar çok düşünmüş, hayal etmişti ki, attığı her adım içinde bir heyecan, mutluluk yaratıyordu. Biraz gerçeklik payı, biraz hayal; bir düştü kafasındaki… Yolculuk bitmiş yeni bir yolculuk başlamıştı; aslında ilk yolculuk her şeyin başlangıcı ve daha kolay olanıydı. Bunları düşünürken, bir hareketlilik başlamış, herkes yerini almış, yürüyüş için, yolculuk için, onu bekliyorlardı. O da yerini alınca karanlıkta yolculuk başlamıştı, etraf o kadar karanlık ki önünü görmekte zorlanıyor, daha fazla eğilmek zorunda kalıyor, böyle olunca da önündekine çarpıyor “mesafeyi aç” sözüyle doğrulup, tekrar adımlarını atacak sağlam yerler aramaya çalışıyordu. İnce ip gibi sıralanmış yoldaşların rahat yürüdüklerini gördükçe “nasıl bu kadar rahat yürüyebiliyorlar?” diye kendine sorup duruyor ve ben de böyle olabilecek miyim gibi sorular aklından geçiyordu. Kahretsin ki aklında o kadar çok soru dolaşıyordu ki, o sorudan o soruya geçip, kendini başka bir şey düşünürken buluyordu. Tabi çarptığı dallar, ayağının takıldığı taşlar bir an için düşüncelerinden sıyırıp, yürüyüşe odaklanmasına fazlasıyla yardım ediyordu. Bunları düşünürken aklına yürüyüş koluna dair yoldaşların söyledikleri geliyor ve o zaman farkediyor ki birçoğunu ihlal etmiş, aynı zamanda yorgunlukta çökünce odaklanabilmesi imkansızlık derecesine ulaşmıştı. Ne zaman duracağız diye düşünürken arkadan gelen sesle irkilip, düşüncelerinden çıkar.
-Yoruldun mu yoldaş?
-Evet yoruldum.
-Birazdan dinlenebileceğimiz bir yer var, sanırsam orda dinleniriz, az daha sabret.
Bu konuşmaların ardından biraz da olsa yorgunluğunu unutup, daha hızlı yürümeye başlar sanki ne kadar hızlı yürürse mola erken verilir, ulaşırız diye birkaç dakika sonra mola verilmediğini görünce biraz şaşırıp, az kavramının onun için 2-3 dakika yoldaşlar için 10-15 dakika olduğunu, mola verildiği zaman anlar. Mola için seçilen yer ağaçların olduğu kapalı bir alandır. Herkes ikişerli ikişerli ağaçların altına oturup dinlenmeye başlamıştır. Su içen, hemen ufak da olsa ekmek ya da şeker atıştıranlar vardır. Aklından geçenleri sormaya başlar, zimmetli olduğu yoldaşa;
-Neden bu kadar yürüdük, daha önce dinlenemez miydik?
-Mola için en uygun yeri seçmek zorundayız, her yerde dinlenemeyiz bu riskli olur, bazı yerler vardır pusu yerleridir ya da açık bir yerde dinlenmek fark edilmene neden olabilir. Bu yüzden grubun komutanı en uygun yeri belirleyip bir de genel grubun durumuna bakıp bir yer seçer. Genelde molalar uzun olmaz ve sessiz olunur.
-Anladım yoldaş da, bu karanlıkta nasıl düşmeden yürüyorsunuz ya da kaybolmadan yürüyorsunuz onu anlamadım?
-Yoldaş yönlerden çıkarıyorsun, gideceğin yerin nereye denk geldiğini, gittiğin hatta yüksek tepeler varsa onlara ya da daha belirgin bir işaret varsa onları aklında bulunduruyorsun. Biz defalarca kaybolmuşuzdur. Şimdi de kaybolduğumuz oluyor. Neyse yoldaş bu sorularını noktada sorarsın, fazla ses yapmamalıyız. Hem o zaman daha ayrıntılı cevap verebilirim.
Mola bitmiş, yürüyüş başlamıştı. Konuştuğu şeylerden sonra daha duyarlı olmaya çalışıyor. Etrafına daha çok bakıyordu ama hemen hemen her tepe aynı geliyor. Gördüğü her ağaç bir öncekinin aynısı geliyordu. Sadece hızlıca geçtiği yerde gördüğü ışığı ilk defa görmüş sormak istemişse de yürüyüş kolunda olduğu için sonra sormanın daha iyi olacağına karar vermişti. Epey yürüdükten sonra nokta denilen yere gelmişlerdi. Burada birileri vardı “kamo?” sesinden sonra cevap verilmiş ve öyle yaklaşılmıştı. Ne kadar da ayrıntı vardı diye düşünürken sarılıp bu yeni yoldaştır diyenler, hoş geldin sesleri, yoruldun mu gibi sözler kulağında yankılanıyor, yüzlerini görürüm umuduyla daha dikkatli bakmaya çalışmasına rağmen yüzleri seçemiyordu. Gelenler selamlaşıp, sohbete koyulduktan sonra yavaş yavaş dağılıp yatılacak yerleri yapmaya giderler. Zimmetli olduğu yoldaşla sohbete koyulduktan sonra, beraber yerlerini hazırlarlar; kampetlerini serip, çantalarından tulumlarını çıkarıp, kefiyelerini yastık yaparlar. Uzanırlar, hala onun için o kadar çok cevabı bulunmamış soru vardır ki bir yandan bu soruları sormak ister bir yandan yorgunluğu düşünür ve sorularını yarına bırakmaya karar verir. Uykusu gelmez. Yıldızları seyredip düşünmeye başlar, yaşamı gelir gözlerinin önüne; annesinin, babasının tarlada çalıştığı, kardeşinin okul masraflarını karşılayabilmek için inşaatta çalıştığı günler gelir aklına. Artık yeni bir yaşamın içinde olduğunu iliklerine kadar hisseder, değiştirmek için çıktığı bu yolda attığı ilk adımları onu o kadar heyecanlandırmış, mutlu etmiştir ki uykusu kaçar, bunları epey bir zaman düşünür, doğanın sesini dinler, hayvanların hareketlerini gazelde çıkardıkları seslere kulak verir ve gözleri yorgunluğa dayanamayıp kapanır. Havanın aydınlanmasıyla, “rojbaş” sesiyle herkes kalkmaya başlamıştır, keşifçi keşfe kahvaltıcı mutfağa doğru adımını atarken, birkaç kişi de onun başına gelip kaldırmaya çabalar biraz boşuna gibidir. Dün gece yürüdüğü yolun yorgunluğu uykunun tatlılığı onu esir almıştır. Seslenmeler, sarsmalar sonucu gözünü açabilmiş, şaşkınlık ifadesi belirmişti yüzünde. Çok seslenmişler miydi, çok mu geciktim diye düşünürken “kahvaltıya gel, hazır” sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp kahvaltıya gitmek için hazırdır.
Genel olarak yeni katılanlar için, yolculuklar, sorular, heyecan aynıdır. Bazılarımız ilk gündüz yürüyüşlerinde başlarız, bazılarımız gece, ormanın olduğu, suyun olduğu bir yerde olabilir, kayaların olduğu suyun az olduğu, değişmeyen şey heyecandır, gözlerin etrafı süzmesi, anlamaya çalışma çabasıdır. Bazen yeni katılan rojbaş sesiyle hemen kalkıp bir şeyler yapmak ister, bazen yeni olan hemen kalkmayabilir. İlk yolculuk kişilere bağlı olarak bazen zor olur, yağmurlu havada çamurla cebelleşebiliyorsan, sürekli düşüp kalkabilirsin ya da daha rahatta kişilere ve koşullara bağlı olarak değişir bunlar. İlk günler belli başlı şeyleri öğrenmekle geçer. İlk etapta silahı tanımak, takmak-sökmek, nöbet kuralları, yürüyüş kuralları, mutfakçılıkta ateşi yakmak, yemek yapmak, depo kazmak, malzeme gömmek bir çok şey öğrenirsin zamanla. Kaybolmaya korktuğun patikalarda, ormanlarda öncü olursun, ince ayrıntısına kadar yaşamını örgütlersin, beraber göreve gittiğin, eylemde yan yana durduğunuz, çatışmada çalıştığınız yoldaşlarınız olur.
Günün tamamı planlanmış ve onun payına belli eğitimler düşmüştü. Silah eğitimiyle başlamışlardı. Bütün dikkatiyle silahı takıp söken yoldaşı izliyor ve dinliyordu. Her parçanın ne işe yaradığını, önce neyin takılıp söküldüğünü anlamaya çalışıyor silahı tanımaya çalışıyordu. Yoldaş; “”ilk söktüğün parçayı en son takarsın unutma işlem tersten oluyor sözüyle silahını sökmeye başladı. Bir yandan da parçaların ismini sayıyor, özenli bir şekilde sırayla parçaları koyuyordu. İçinde bir heyecan, parmakları her parçaya dokundukça daha bir heyecanlanıyor, barutun kokusunu bir an önce içine çekmek istiyordu. Belli pratik eğitimler için hazırlanıp daha uygun bir yere gittiler. Silah tutuş pozisyonları, sürünme, kaz yürüyüşü vb. eğitimlerden de geçti bu onun için biraz daha yorucu olmuştu ama heyecanı hiç azalmamış; kendini gerilla gibi hissediyordu. Öğrendiği her şey yabancılığını atmasına, kendine güvenmesine neden oluyordu.
-Dinlenebilirsin yoldaş, şimdilik bu kadar.
-Bugün başka eğitim olacak mı?
-Gece nöbete çıkacağız, sana nöbet kurallarını anlatıp, nöbette gelişebilecek durumlarda yapman gerekeni anlatacağım.
-Tamam yoldaş.
-Sabah da keşfe çıkacağız.
-Tamam yoldaş.
Bu sohbetlerden sonra biraz dinlenmek için mangasına yöneldi. Düşüncelere dalmış köylere gidişleri, pusuları, çatışmaları, eylemleri, kış kamplarını düşünüyor, yoldaşların anlattıklarıyla biraz hayal ediyordu. Görmediği yoldaşları merak ediyor onları görmek istiyor sabırsızlanıyordu. Bir köye gidince ne yapacağım, yeni olduğumu anlayacaklar, nasıl davranmam gerekir, anlatıldı ama heyecan işte diye içinden geçiriyor kendi kendine konuşuyordu. Bir an önce her şeyi yapmak istiyor, her şeyi bir arada yaşamak istiyordu sanki her an çatışmaya girecek gibi, düşman bir yerden çıkacakmış gibi düşünüp nereye mevzileneceğini gözüne kestiriyordu. Akşam yemeği için kalkıp yürümeye başladı. Yemekten sonra yoldaşlarla sohbet etmeye, onların yönelttiği sorulara cevap vermeye çalışıyordu. Sohbetten sonra herkes yatma yerlerini hazırlamak için kalktı, onlarda kalktı tulumlarını çıkarıp, kampetlerini serip, yağmurluklarını açtılar. Aralarında sohbet ediyorlar bu sefer daha çok soruları zimmetli olduğu yoldaş soruyordu. Anlattıkça daha iyi görüyordu. Meselelere farklı bir pencereden bakıyordu. Sohbet epey ilerlemiş, uyku bastırmaya başlamıştı, “artık uyuyalım” sözüyle beraber aklına bir soru gelmişti “Biz nasıl kalkacağız?”, “Nöbetçi var o bizi kaldıracak” sözüyle biraz rahatlamış uykuya dalmıştı. Gece nöbetçinin “kalkın nöbetçisiniz” sesiyle uyanmışlardı. Nöbetçi nöbet yerine gitmiş, onlar da hazırlıklarını yapıp, nöbetçinin yanına gelmişlerdi. Nöbetçi nöbeti devredip uyumaya gitmişti. Bir iki dakika sessizlikten sonra yoldaş anlatmaya başlamıştı. Yapılması gereken ve yapılmaması gereken şeyleri. (Raht-yelek-silah üstünde duracak şekilde nöbeti tam zamanında devralacaksın, ne erken ne geç değil, nöbette konuşulmaz, bir ses duyduğunda “kamo” çekeceksin vb.) O kadar çok kural vardı ki bunları aklında tutup uygulaması gerekiyordu ve bunlar sürekli hale gelince yaşamının bir parçası olup kaygılandırıyordu insanı unutulur diye. Birkaç ay daha beraber nöbet tuttular sonra ilk tek başına nöbete çıktığında hazır ve ilk günlerindeki gibi her sese kamo çekmiyor anlıyordu ne sesi olduğunu. Bir ayının ayak sesini ayırt etmiş, böceklerin gazeldeki sürünme seslerini iyice anlamıştı, doğaya ait olan seslerle ait olmayan sesleri ayırt edebiliyordu. Keşfe çıkmış, köye gitmiş, belli görevlere gitmiş, mutfakçılık yapmış, ekmek pişirmişti. Birçok şeyi yapmış ve yapmadığı diğer şeyleri de zamanla yapacaktı. Yani olunca yapılan ilk şeyler, ilk günler hiç unutulmaz. Bazen bunlar komik gelir insana, bazen de o ilk zorlanmalar gelir aklınıza ve sonradan bakınca kendinizi görürsünüz. Birçok şey yaşanır, hatalar yapılır düzeltilmeye çalışılır, başarılır, mutluluklar, hüzünler, zorlanmalar, sevinçler birçok şey sığdırılır kısa yaşamlara. Yeni biri geldiğinde onun zorlanmalarını görünce, yardım eder, kendi zorlanmalarınızı anlatırsınız, bununda geçeceğini yeter ki isteyip, çaba harcamak gerektiğini söylersiniz. Herkes hemen hemen aynı zorluğu yaşamayabilir, nasıl ki aynı koşullarda katınılmadığı gibi. Bazılarımız yük taşırken zorlanırız, bazılarımız yürürken ama değişmeyen şey zorlukların üstesinden gelme iradesini göstermektir.
Bu anlattıklarım birçoğunu, hemen hemen her yoldaş yaşamıştır. Taylan yoldaş da birebir aynısı olmasa da ben onun ilk katıldığı süreçleri, günleri bilmiyorum sadece anlatılanlar üzerinden bazı şeyleri biliyorum, Taylan yoldaş ise benim ilk süreçlerime tanık oldu. Epey süre faaliyet yürüttük, birbirimizi tanımaya yetecek, belli paylaşımlarda bulunacak kadar. Taylan yoldaş ilk süreçlerine oranla anlatılanlardan bildiğim kadarıyla, keyfiyetçilik vb. zaaflarda da epey bir aşama kaydetmişti. Gördüğüm birçok yoldaştan farklıydı, kendini anlamaya çalışıyor, yöneliyordu. Erkek egemen ideoloji derslerinde “içimizdeki erkeği öldürmeliyiz” deyip bir yoğunlaşma içerisine girmişti. Bazen alay konusu da olurdu bu davranışlarından kaynaklı. Aşırıya kaçtığı, sabırsız davrandığı olurdu o zamanda çoğu kişi taklidini yapardı. Genelde bir şey yapmak istediğinde onun için çaba harcar ve yanındaki yoldaşına yapabilirim yoldaş “ya da” “yapabilirsin” deyip hem kendine hem yanındakine güven vermeye çalışırdı. Taylan yoldaş yaptığı birçok işi titizlikle yapardı, bir depo yapılacaksa kazmaya başladığı aşamadan itibaren başlardı özenle yapmaya, önce şeklini güzel bir çıkarır yanındaki yoldaşa da anlatırdı. Depo derinleşmeye başladığında kökleri güzelce temizler, paketleme aşamasında malzemeleri güzelce temizler, malzemeleri güzelce koyar, naylonu özenle kapatırdı. Her işe yansırdı bu özelliği depo, mevzi, silah temizleme, yemek yaparken, sabotaj vb. Taylan yoldaş iyi bir sabotajcıydı, üniversite de öğrendiği şeylerle burada öğrendiği şeyleri birleştirmiş, pratiklerin içerisine girmişti. Sürekli yoğunlaşıp yeni bir şeyler yapmaya çalışıyor ya da var olanı daha iyi yapmaya çalışıyordu. Bu konuya ilgisi olan yoldaşlarla ilgileniyor öğretmeye çalışıyordu. İyi bir komutan, iyi bir militandı, pratik faaliyetlerde oradan oraya koşturur, eğer gidilmesi gerekiyorsa durmaz giderdi, bir tepeye çıkılması gerekirse çıkardı, köylere keşiflere, hat bulmak için birçok yolu denerdi. Bazen bu tempoya isyan edip duralım derdi yoldaş, sanki hep bir yere yetişecekmiş gibiydi, eğer şuan bunu yapmazsa o iş hep kalacak bitmeyecekmiş gibi bitirene kadar uğraşırdı…
(Devam Edecek)