HABER MERKEZİ- 24 Ağustos’ta Suriyeli Abdulkerim ve beraberindeki 45 kişilik mülteci grubu, Meriç Nehri kenarında bir grup asker tarafından nehre atıldı. Rütbeli askerin emriyle mülteciler, beşer kişilik gruplar halinde nehre atıldı. 5 kişinin hayatını kaybettiği olayda birçok mülteci kayboldu.
‘DOSYADA İLERLEME YOK’
Duvar’da yer alan habere göre, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), hayatta kalan altı mülteciyle görüştü, dördünün vekaletini alarak suç duyurusunda bulundu. Ortada bir dosya var ama aradan geçen iki aya rağmen herhangi bir ilerleme yok. ÖHD İstanbul Şubesi’nden Ahmet Baran Çelik, 4 Eylül’de yayınlanan haberimizde “Olayı açığa çıkarmak isteyen bir savcı için çok kolay bir dosya” ifadelerini kullanmıştı. Bu cümle, o günkü geçerliliğini hala koruyor. Avukat Çelik, dosyada bir ilerleme olmaması nedeniyle dosyanın üstünün kapatılmasından ya da sürümcemede kalmasından endişeli. Bu endişesinin gerekçelerini de “Türkiye’de kolluk güçlerinin karıştığı suçlarda ya da bu tarz ağır dosyalarda cezasızlık politikası olağan bir şey. Birçok suçta çoğunlukla kolluk gücü tespiti yapılmayıp, yargılanmama ya da yargılansa da bir şekilde aklanmaya çalıştığını biliyoruz. Çok iyi örnekler geçmişte sunulmadığı için bu açıdan hafızamız kötü” şeklinde açıklıyor.
‘ZAMANA BIRAKILACAK BİR DOSYA DEĞİL’
Çelik, 10 Eylül’de olayın bizzat mağduru dört mülteci ile 10 Eylül’de savcılık ile görüştüklerini, aynı gün iki kişinin ifadesinin alındığını belirtiyor. Ancak diğer iki kişinin ifadesinin henüz alınmadığına dikkat çeken Çelik, olayda yer almış başka mağdurların da bulunması için de bir çalışma yapılması gerektiğini ifade ediyor. Şüphelilerin tespitinin ve teşhisinin yapılmasının öneminden bahsederek “Cinayet, insanlığa karşı suç, öldürmeye teşebbüs var. Yani bayağı ağır ve hacimli bir dosya. Savcılıkla yaptığımız görüşmede tespit ve teşhis talep ettik. Çünkü bu çok ağır bir suç. Bir an önce harekete geçilip aydınlatılması gerekiyor. Prosedüre ya da zamana bırakılacak bir dosya değil” diyor. “Müvekkillerim olaya karışan askerleri gördüklerinde teşhis edebileceklerini ifadelerinde belirtti. Burada yapılacak işlem, yer tespiti ve sonrasında kişilerin tespiti ve teşhisi… Bu çok zor bir olay değil. Fotoğraf üzerinden de yapılabilir. O tarihte görevli olan askerlerin hazır edilmesiyle de teşhis yapılabilir” diyen Çelik, iki ay geçmesine rağmen bu yönde bir adım atılmamasının dosyayla ilgili şüpheleri de beraberine getirdiğini söylüyor.
‘MÜLTECİLER TRAVMA YAŞIYOR’
Dosyanın uzun sürmesinin dosyanın selameti açısından çok tehlikeli olduğunu vurgulayan Çelik, bunu şöyle açıklıyor: “Olaya dahil olan askerler başka yerlere gidebilir. Komutan olarak bahsedilen kişi rütbeli biri. Erler, zaten altı ay sonra terhis oluyor. Hatta bazıları terhis bile olmuş olabilir bu süreçte. Kaçmış da olabilirler. Zira suç kabul edilir ve tespit edilirse ağırlaştırılmış müebbet cezası verilecek.” Yaşadıkları olay sonrası mültecilerin psikolojik durumunu şöyle özetliyor Çelik: Gözle görülür psikolojik bir sorun ve travma söz konusu. TİHV’in bu konuda destek sağlayacağını da sözlerine ekliyor. Çelik’in bir diğer endişesi de sürecin uzamasıyla hali hazırda psikolojileri bozuk olan mültecilerin korku ve kaygılarının daha da artması. Bu nedenle mültecilerin başka bir ülkeye iltica edebileceğini ya da ülkelerine geri dönebileceğini belirtiyor.
ÖHD, önümüzdeki günlerde kayıp mültecilerin aileleri ve olayın mağdurlarıyla bir basın açıklaması yapıp bu durumu tekrar gündeme getirmeyi planlıyor.