[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]
Son aylarda geniş halk yığınlarının gündemini sağlık alanında yaşanan sorunlar meşgul ediyor. Sağlık-Sen’in ‘‘Temmuz Ayı Sağlıkta Şiddet Raporu’’na göre 30 sağlıkta şiddet olayında; 20 doktor, 14 güvenlik görevlisi, 10 hemşire, 7 acil tıp teknisyeni, 1 ebe ve 8 diğer sağlık çalışanının mağdur olduğu ve 1 doktorun ise hayatını kaybettiği bildirildi. AKP’nin ilk dönemlerinde vaatlerini yoğunlaştırdığı ve propaganda aracı haline getirdiği sağlık alanı, sağlık sistemine dair geniş halk yığınlarında ‘‘olumlu’’ bir izlenim yaratmıştı. Ancak vaatlerin yerine getirilmemesi bir yana 2022 yılı itibariyle enflasyon ve krizin daha yakıcı bir biçimde hissedilmesi sağlık alanında sorunları artırmış ve daha yıkıcı sonuçlara yol açmıştır. Yaşamsal fonksiyonların devamı için öncelikli görülen ameliyatları da kapsayan ileri tarihli randevular, zaruri ekipmanların eksikliğinden dolayı gerçekleştirilemeyen operasyonlar, sağlık çalışanlarına yönelik artan baskının ve güvenli çalışma ortamı sağlanmamasının neden olduğu sağlık çalışanı göçü ve bunun akabinde çalışana düşen iş yükünün artması gibi sorunlar her gün daha da katlanarak sürmeye devam etmektedir. Devlet hastanelerinden ziyade özel hastane sayısındaki artış sağlık alanında sermayenin rolü artırmıştır. Tüm bu konulara dair Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan ile birlikte bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yeni Demokrasi: Son bir yılda Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) göre binin üzerinde doktor “iyi hal” belgesi alarak yurt dışına çıktı. Çıkma sebeplerinin başında da kötü çalışma koşulları geliyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan: Hekimlerin yurt dışına gidişinin artması Türkiye’de genel olarak tüm insanların, tüm gençlerin yurt dışına gitme eğiliminden çok farklı değil bence. Hekim olmayanlara da sorulduğu zaman gençlerin çok büyük kısmının yurt dışına çıkma eğilimi olduğunu görmekteyiz. Tüm gençleri etkileyen işsizlik, geleceğe güvensizlik, politik ortamın boğuculuğu ve bu konularda barışçıl tepki, muhalefet göstermenin bile çok yüksek maliyeti ortak nedenlerdendir. Yani gençlerimizin kendilerini gerçekleştirebilmelerinin önündeki büyük engeller, ana nedendir.
Hekim adaylarına ve hekimlere gelince burada sağlık ortamındaki çalışma koşullarını ana neden olarak görüyorum. Özellikle devlet hastanelerinde uzmanların ve eğitim hastanelerinde genç/asistan hekimlerin üzerine binen büyük bir iş yükü var. Hekim emeğinin değersizleştirilmesine yol açan politikalar, sağlıkta uygulanan piyasalaşmış politikalar nedeniyle başvuru, ilaç ve tetkiklerin gerekli-gereksiz aşırı kullanımının önünü açan, kışkırtılmış talepten kaynaklanan ve halkta başka bir “sağlık kültürü” oluşumuna yol açan süreçler sorunların temelinde yatmaktadır. Normalde aile hekimliği sisteminde hastanelere başvuru sevk zinciri ile olması gerekirken bunu “sağlık popülizmi” nedeni ile uygulamayıp, birinci basamak hekimleri “değersiz’’ kılmıştır. Öte yandan hastaneleri randevu alamazsa acilleri dolduran bir hasta yüküne yol açan uygulamalar çok sorunlu olarak devam etmektedir. Bununla birlikte hiçbir çalışma ve emek karşılığı olmayan rant politikaları, merkezi ve yerel kamu kaynaklarının yağmalanmasına yol açan uygulamalar ile kolaydan zengin olan sınıfların ekonomik kazançları ile karşılaştırıldığında çok gerilerde kalan, genel olarak hekim emeğinin gelir düşüklüğü de önemli bir nedendir. Gelir dağılımındaki aşırı bozukluk sonucu aşırı zenginleşip tüketen kesimlerin koyduğu “toplumsal iyi yaşam standartları”na bu maaşlar ile ulaşmak hekimler için artık uzak!
YD: YKS sınavının ardından üniversiteye yerleşim sonuçlarında tıp fakültesinin sıralama puanlarında 10 bine varan gerilemeler yaşandı. Üniversitelerdeki nitelik kaybı bu durumu etkilemiş midir?
Zeki Kılıçaslan: Evet, üniversitelerdeki sayıları hiçbir kritere dayanmadan çok fazla artırılmış bulanan tıp fakültelerinin eğitiminde önemli gerilemelere yol açmıştır. Yukarıda bahsettiğimiz sağlık ortamındaki sorunlar bu gerilemeden sorumlu olabilir.
YD: Yüksek enflasyon oranları yaşam koşullarını ciddi bir biçimde etkiliyor. Uzman hekim statüsündeki doktorların koşullardan kaynaklı yurt dışına çıktığı, ek eğitimlere başvurduğu ve devlet hastanelerinden uzaklaştığı söyleniyor. Bu koşullar hastanelerde kadro eksikliğine sebep oluyor mu?
Zeki Kılıçaslan: Genel olarak uzman hekimlerin kamudan uzaklaşma eğilimi var. Gitme imkânı veya isteği olanlar yurt dışını zorlarken diğerleri göreceli olarak daha “iyi” koşullarda çalışma umudu ile özel sektöre geçmektedir. Bu kamudaki hekim sayısında belli bir azalmaya yol açmaktadır. Fakat ekonomik kriz ortamında yurttaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşması olmayan hastanelerin ücretlerini veya SGK ile anlaşması olan hastanelerin giderek artan fark ödemelerini karşılayamaz duruma geldiği için kamuya başvuru artmış durumda. Bu iki durum birleşince randevu alma sorunları ortaya çıkmaktadır.
YD: Son olarak ne söylemek istersiniz?
Zeki Kılıçaslan: AKP iktidarı kendisinden önceki iktidarlar döneminde Dünya Bankası tarafından Türkiye’ye dikte edilen sağlıkta piyasalaşma ve özelleşme politikalarını uyguladı. AKP öncesi dönemdeki kamuda yaşanan hekime, teknolojiye, ilaca ulaşma sorunları ve kamu sağlık kurumlarındaki kötü olan fiziki koşulların düzeltilmesi genel olarak halkta sağlık hizmetlerinden memnuniyet artışına yol açtı. Bence olumlu bir şekilde Genel Sağlık Sigortası ile SGK’nın büyük ölçüde tekel oluşturması ilaç ve teknolojik tanı araçlarının fiyatlarının kamu için aşağı çekilmesini sağladı. Kalitesi tartışmalı olsa da hekime ve ilaca ulaşma kolaylığı halk tarafından iyi karşılandı. Fakat piyasalaşma ve özelleştirmenin hızlanması ile sağlık kurumları tarafından kışkırtılmış “sağlık” talebinin yükselişi yukarıda bahsedilen sağlık ortamındaki kötü gidişe ve sonunda halka da yansıyan sorunlara yol açtı. Uygulanan politikalarla bir yandan gerçek hasta olan yurttaşlar gerekli zamanda kamuda sağlık hizmetlerine ulaşamamakta, öte yandan kâr amaçlı olarak gerçekte bir sağlık sorununa sahip olmayan yurttaşlara yapılan gereksiz uygulamalar ve “tedavilerle” SGK kaynakları tüketilmektedir. Sağlığın büyük ölçüde sosyo-ekonomik ve çevre koşulları tarafından belirlendiği bilinciyle her sektörde sağlığı gözeten politika yaklaşımıyla koruyucu hekimliği önceleyen, birinci basamak hizmetlere dayanan ve kaliteli acil hizmetleri ihtiyacı olan herkese en kısa zamanda ulaştıran bir sağlık politikası uygulanmalıdır.
YD: Zaman ayırdığınız ve sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz.