Halk Savaşı, yarı-sömürge yarı-feodal ülkelerde proletarya ve Komünist Partisi öncülüğünde geniş halk yığınlarının emperyalizme ve ülke egemenlerine karşı silahların yıkıcı ve yapıcı gücü eşliğinde siyasal iktidar savaşımıdır. Halk Savaşı, güçler dengesi, örgütlenme zemini, genişliği ve ülkenin emperyalizmle olan ilişkisinden kaynaklı uzun süreli bir savaş olarak ifade edilir. Bu savaşımın başından sonuna kadar esas olan mücadele biçimi silahlıdır ve illegaldir, barışçıl mücadele ve legal çalışma ise talidir. Komünist Partisi önderliğinde Halk Savaşı stratejisi şehirlerin kırlardan kuşatılması ilkesi doğrultusunda örgütlenir. Halk Savaşı’nın özünün toprak devrimine ve dolayısıyla köylülüğe dayanması; kırlarda emperyalizmin ve yerli uşaklarının hakimiyetinin daha zayıf olması nedeniyle kır-şehir diyalektiğinde esas olan kırlardır ve iktidarın, kırlardan şehirlere doğru parça parça alınması zorunludur. Komünist Parti’nin önderliğinde silahlı mücadelenin vazgeçilmez örgütlenmesi Halk Ordusu’dur. Halk Ordusu’nun omurgası ise gerilla örgütlenmesidir. Düşman güçlerinin nicel kuvvetliliği ve taktik üstünlüğü, devrimci güçlerin zayıflığı koşullarında Halk Ordusu’nun silahlı savaşımında gerilla mücadelesini esas kılar.
Halk Savaşı’nın esas öğesi dışında tali olan unsurlar da bu savaşın başarı ya da başarısızlığını etkileyen ve belirleyen niteliklerdedir. Kırların esas olması şehirlerin tali olması veya esas mücadele arenasının kırlık bölgeler olması şehirlerin ise tamamlayan olması anlamına gelir. Halk Savaşı stratejisi gerilla mücadelesini merkezine alarak legal ve barışçıl mücadelelerden yararlanma taktiği ile örgütlenir ve geliştirilir. Ancak burada tali unsurların esasın önüne geçmemesi önemlidir.
Gerilla mücadelesi, Halk Savaşı’nın ilk aşaması olan stratejik savunma aşamasında temel askeri-politik mücadele ve örgütlenme biçimidir. Stratejik denge ve saldırı aşamasında ise vazgeçilmez bir tamamlayandır. Ancak gerilla mücadelesi salt askeri bir yönelim olarak ortaya konmamalıdır. Gerilla mücadelesi, Halk Savaşı’nın, proletaryanın iktidar mücadelesinin teori ve stratejisine paralel olarak halk yığınlarının siyasal mücadelesinin en üst düzeydeki biçimidir. Gerilla mücadelesi; halkın üç silahından birisi olan Halk Ordusu’nun özgün ve çekirdek örgütlenme biçimidir. Görevi ise yine halkın üç silahından başat unsur olan partinin politik yönelimi ışığında geniş halk kesimlerini örgütlemek ve devrimci savaşa taşımaktır. Gerilla mücadelesine göre örgütlenme bir bütün olarak parti çalışmalarının buna uygun olarak örgütlenmesi ve yürütülmesini zorunlu kılar. Halk Savaşı ve onun güncel biçimi gerilla savaşının, Komünist Parti tarafından, kitleleri silahlı mücadeleye seferber etmek için örgütlenen özgün bir kitle çalışması da olduğu unutulmamalıdır. Başkan Mao’nun Halk Ordusu’na biçtiği misyon budur ve oldukça berraktır. Bu temelde Halk Ordusu’nun görevinin yüzde 80’ninin kitlelerin örgütlenmesi, yüzde 20’sinin ise askeri yönünü oluşturduğuna dair Başkan Mao’nun belirlemesi bakış açımızı daha da netleştirmelidir. Halk Ordusu ve özelde gerilla küçük muharebe ve çarpışmalar, ‘vur-kaç’ taktikleriyle kendi gücünü korumaya ve büyütmeye yönelirken aynı zamanda askeri pratiği ve yönelimiyle de kitlelere hitap eder. Temelde toprak devrimi olmak üzere gerilla bölgelerinde öne çıkan çelişkilere uygun olarak; kitleleri örgütlemeyi amaç edinir.
DOĞRU SİYASET VE YEREL ÖRGÜTLENME
Var olan gerçekliğimizde kitlelerin geri bilinç düzeyi ve gerillaya olan ‘olumsuz’ bakış açısı ise sadece görüntüden ibarettir. Kitlelerin, düşmanın son yıllardaki teknolojik gelişimleri ve hava araçları sonucu artan kayıpları gerekçe göstererek gerilla mücadelesinin artık yürütülemeyeceğine dair geri yaklaşımı esasta düşmanın ideolojik bir saldırısıdır. Komünist Partisi ve onun önderliğinde savaşan Halk Ordusu kitlelerin yaşam alanlarına ve onların sorunlarına inemediği, bu sorunları örgütleyemediği sürece kitleler sistemin gerillaya yönelik ideolojik saldırılarından etkilenecektir. Gerilla, doğru bir siyasal çalışma ve örgütlenme çalışması yürütemediği sürece kitlelerin üzerinde bir etki gücü yaratamayacaktır. Meselemiz tam da kitle gerçekliğinin neresinde durduğumuz ve buna yönelik müdahalemiz olarak algılanmalıdır. Açıktır ki yürütülen faaliyet sonucu oluşan kitle tabanını doğru tarzda örgütleyememek, doğru temelde siyasal iktidar mücadelesine kanalize edememek bir süre sonra düşmanın da saldırılarıyla birlikte, bu kitle tabanının kaybolmasına; karşı durmasa bile destek vermemesine neden olmaktadır.
Önemli bir nokta da gerillanın faaliyet bölgesini kapsayan ancak bizzat giremediği şehirlerdeki örgütlenme çalışmasıdır. Buralarda parti örgütlülüklerinin inşa edilmesi ve kitle çalışmasının önemi kavranmalıdır. Parti faaliyetinin ya da gerilla çalışmasının bölgedeki şehirlerde etki gücünü oluşturmak en az köylük bölgeler kadar önemlidir. Kızıl siyasi iktidar perspektifinin de kaçınılmaz bir görevidir. Burada yaşayan kitlenin yaşam koşulları ve çelişkileri köylük bölgelerden bağımsız değildir. Ancak görece farklılıklar içermektedir.
Bu bölgelerde örgütlenme tarzı olarak yerel parti faaliyetinin çalışmaları oldukça önemlidir. Gerillanın yönelimi ve çalışmaları, buralardaki kitle çalışmasıyla beslenecek ve partinin bölgeye dair siyasal yönelimini genişletecektir. Aynı şekilde gerillanın manevra alanını ve politik etkinliğini artıracak, iktidar mücadelesine daha etkin seferber olmasını sağlayacaktır. Buralarda aynı şekilde parti politikaları sadece silahlı mücadeleye endekslenen ya da sadece gerillanın çalışmalarını ve ihtiyaçlarına endekslenen bir tarzda ele alınmamalı, barışçıl ve legal yöntemlerin uygulanma zemini göz ardı edilmemelidir. Kitle örgütlerinin varlığı ve oluşma zemini köylük bölgelere göre şehirlerde daha fazladır. Bu avantajlı durumdan faydalanmak, kitleleri buralarda örgütlemeye çalışmak ve merkezi yönelime uygun olarak seferber etmek gerekmektedir. Gerillanın çalışma alanları olması itibariyle doğru bir yönelim ve çalışma, buralarda parti politikalarının etkinliğini kaçınılmaz kılacaktır. Örgütlenme ve siyasal bilinç kazandırmanın silahlı mücadeleden bağımsız ele alınamayacağı, hatta silahlı mücadele olmaksızın buralardaki çalışma ve örgütlenmelerin kendi içerisinde kısırlaşacağı ve gerileyeceği unutulmamalıdır. İbrahim yoldaşın “… öte yandan bizim eleştirilerimizden satır satır aldıkları cümleleri, bize karşı savunmaya kalkan bu yavuz hırsızlar, bizi de ‘silahlar patladı mı bütün halk kendiliğinden teşkilatlanacak’ demiş olmakla suçluyorlar. Böyle bir şey hiçbir zaman, hiçbir yerde savunulmamıştır. Sadece, silahlı mücadelenin kitlelerin bilinçlenmesinde, barışçı propaganda ve eğitim çalışmasında çok daha etkili olacağı savunulmuştur.” belirlemesi bu tespitin özeti niteliğindedir.
Savaşın esas halkası diğer tali halkaları belirleyen, yönlendiren ve şekillendiren bir niteliğe sahiptir. Bu anlamda gerilla mücadelesi, şehirlerdeki örgütlenmelerin niteliğini; savaşa göre şekillenmesini belirleyen ve etkileyen bir misyona sahiptir. Sağlıklı ele alınmayan ve yürütülmeyen bir gerilla savaşımında, şehirlerde patlatılacak silahların da yürütülen savaşıma layık bir etki gücü göstermesi beklenemez, beklenmemelidir. Tali alanlarda yürütülecek mücadele ne kadar doğru bir politik temelde ele alınırsa alınsın, ne kadar sağlam örgütlenmeler yaratırsa yaratsın, gerilla savaşından bağımsız ele alındığında iktidar yürüyüşünde aksamalara, sendelemelere yol açacak ve Halk Savaşı’nın emrettiği şekillenişe sokulamayacaktır. Bu anlamda Halk Savaşı’na göre şekillenme, sadece alanın kendi özgünlükleriyle yapacağı bir çalışma olmaktan çıkmaktadır. Esas halkaya sıkıca bağlanan bir hale bürünmektedir.
HALK SAVAŞI’NA GÖRE ŞEKİLLENME VE KOMSOMOL
Proletarya Partisi, “1 Kongre Çizgisinde; Proleter Devrimciliği Kuşan, Tasfiyeciliğe Medyan Oku, Gerilla Savaşını Yükselt” şiarıyla gerçekleştirdiği birinci kongresi ile Halk Savaşı’nın omurgasını oluşturan gerilla savaşını yükseltme yönelimini net bir biçimde ifade etmiştir. Partinin bu görevi yerine getirmek için örgütlenmelerini yaratması, çalışmalarını örmesi kaçınılmaz bir görevdir. Bu temelde Komsomol’un bugün için çalışma alanlarının şehirler yani tali alanlar olduğunu düşündüğümüzde şehirlerde yığılmış halk gençliğini Halk Savaşı’na kanalize etme görevi de Komsomol’un üzerine düşmektedir. Bu anlamda Komsomol, Halk Savaşı’na göre şekillenmek için politik iktidar bilincine uygun olarak “Militan Devrimci Gençlik Hareketi” yaratma perspektifini önüne koymuştur. Komsomol, kitleleri siyasal düzeylerine, örgütlü düzeylerine, mücadele pratiklerindeki deneyim ve birikimlerine göre, düşmanın konumlanışı ve gücüne göre çeşitli şekillerde ve biçimlerde basitten karmaşığa doğru silahlı mücadeleye seferber etme göreviyle hareket etmelidir. Özellikle de gençlik kitleleri açısından bu çok daha önemlidir. Çünkü genç kitleler karakteristik özelliklerinden kaynaklı daha çabuk pratiğe geçerler ve daha militan bir duruş içerisindedirler. Refleksleri daha fazla gelişmiştir. Daha net ifadeyle eylem, gençliğin kimliğidir. Bu hareketli yapısı ve duruşu nedeniyle gençliğin savaşımda her zaman en ön saflarda çarpıştığını, savaş olgusunda özneleşmenin de omurgasını oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Bugün için halk gençliğinin savaşa göre şekillendirilmesi hak alma, kazanma, özneleşme bilincindeki gelişimle olacaktır. Gençliğin mücadele pratiğine damgasını vuran, bugün siyasal taleplerden çok daha geri düzeydeki ekonomik, demokratik ve akademik taleplerdir. Devrimci hareketi kuşatan reformizm, düzeniçilik ve tasfiyeciliğin de bu durumu beslediğini söylemek gerekir. Bu bağlamda gençlik örgütlenip harekete geçirilirken bu gerçeklik dikkate alınmalıdır. Buna uygun bir şekillenme içerisine sokulmalıdır. Ve yine bu sorunlar etrafında silahlı biçimler ele alınmalı ve kullanılmalıdır. Yani geri talep ve istekleri doğrultusunda gençlik kitlelerine açılırken siyasal mücadeleye katacak, politik iktidar bilinciyle onları esas düşmana yöneltecek ve onlara doğru yol ve yöntemi propaganda edecek bir çalışmaya girilmelidir.
Önemli bir diğer nokta da kitlelerin devrimci çıkışlarını sağlama perspektifine sahip olup olmamaktır. Özellikle devrimci çıkışı, militan duruşu kime atfettiğimiz önemlidir. Hangi koşulda olursa olsun militan duruş ve devrimci çıkış noktasında kitle ve öncü arasındaki diyalektik ilişkiyi kavrayışımız Halk Savaşı’nı ele alışımızı da bize gösterecektir. Komsomolcular her türlü kitle hareketinde kendisini öncü bir misyonla donatmalıdır. Ve bunun gerektirdiği görevleri yerine getirmelidir. Kitlenin sınırlı ve dar tepkilerini en geniş seviyeye çıkaracak bir plan dahilinde ve militanlıkla hareket edilmelidir. Kitleleri doğru hedeflere ve amaçlara yönlendirecek taktik ustalığa sahip olunmalıdır. Kitlenin gerçekliğini doğru ele alabilmeli ve ona uygun bir düzeyde hareket ve yönelim belirlenmelidir. Ancak bunun da ötesinde militan duruş ve hareket dar ve sınırlı bir militan çevreye asla atfedilmemelidir. Herhangi bir çelişki çerçevesinde çelişkiyi bizzat yaşayan ve gören en geniş kitle bu görevle donatılmalıdır.
“ÖRGÜTLENİRKEN SAVAŞMAK, SAVAŞIRKEN ÖRGÜTLENMEK, ÖRGÜTLERKEN SAVAŞMAK, SAVAŞIRKEN ÖRGÜTLEMEK”
Halk Savaşı, proletaryanın bir iktidar stratejisi olarak, yıkan ve aynı zamanda da yeniyi inşa eden bir siyasal savaşımdır. İktidar mücadelesinin her aşamasında verdiğimiz her savaşım bu yıkma ve inşa etme pratiğini yerine getirmelidir. Yani yürütülen savaşın bir ayağı sömürücü iktidarın güç odaklarını ve siyasal, ideolojik, kültürel tahakkümünü parçalamayı hedeflerken aynı zamanda kendi hakimiyet alanlarını oluşturmalı, proleter ideoloji ve kültürü yaygınlaştırmalı ve yeni iktidarın nüvelerini yaratma perspektifiyle hareket etmelidir. Hak alma mücadelesi içerisinde devrimci istek ve taleplerin en üst düzeye çıkarıldığı ve bunun mücadelesinin verildiği araçlar yaratmak ve buna paralel halk gençliği içerisinde ideolojik, politik, kültürel anlamda demokratik halk iktidarına uygun bir şekillenme ve pratiği hayata geçirmek yeniyi kurmanın önemli bir aracı olmalıdır. Bu anlamda Komünist Partisi ve Komsomol önderliğindeki devrimin dolaylı araçları, geniş kitlelerin Demokratik Halk Devrimi perspektifiyle donanmasını, basitten karmaşığa doğru iktidar alanlarının oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.
Kitle çalışmasında ya da kitleyi şekillendirmede önemli bir diğer nokta da kitleleri gerilla savaşına uygun bir şekillenişle örgütlemektir. Halk Savaşı’nın bugünkü esas biçimi gerilla mücadelesi; kitleleri bu göreve seferber etmek için olmazsa olmazlardan birisidir. Kitlelerin gerilla savaşına göre şekillendirilmesi sadece kuru bir ajitasyon ve propagandayla gerçekleşmeyecektir. Kitlenin yüzünü buraya dönmesi, devrimci mücadelenin şah damarının burası olduğunu kavraması ile gerçekleşebilir. Her örgütlülüğün bu savaşımı tamamlayacak ve yanıt olacak bir şekillenişe girmesi ile gerçekleşecektir. Bu ise en özlü ifadesini, Proletarya Partisi’nin 1. Kongresinde ortaya koyduğu belirlemelerde bulmaktadır: “Partimiz savaşa göre şekillenme politikasını tüm faaliyetlerinde esasa oturtacaktır. Tüm çalışmalar ve yönelim savaşı besleyecek ve onu güçlendiren şekilde ele alınacaktır. Kuşkusuz halk savaşının geliştirilmesi demek bulunduğumuz her alanda en yaratıcı ve zengin devrimci çizginin ve politikanın uygulanması, geniş kitlelerin bu temelde de örgütlenmesi ve seferber edilmesi demektir. Bu aynı zamanda zora dayalı mücadelenin araçlarının da etkin şekilde kullanılması ve çelişkiler karşısında yaratıcı bir şekilde uygulanmasıdır. Örgütlenirken savaşmak, savaşırken örgütlenmek, örgütlerken savaşmak, savaşırken örgütlemek. Geniş kesimleri örgütlemek savaşı yeniden üreteceği gibi gerilla mücadelesine dayalı savaş çizgisi aynı zamanda tüm örgütlenmelerin kendini yeniden üretmesi anlamına gelmektedir. Bu toplumsal yapımızın yarattığı bir gerçekliktir. Partinin kumandasında ve önderliğindeki silahların eleştirel gücü, ezilen halk yığınlarının zihnine vuran prangaları parçalayacağı gibi örgütlenme ve mücadele azmini artıracak, Mao yoldaşın deyimiyle ‘tüm kirimizden ve pasımızdan bizi arındıracak’tır. Bu tarihsel dönemeçte, tasfiyeciliğin ve reformizmin cirit attığı koşullarda kuşkusuz parti çizgisinde gerilla savaşını yükselterek, savaşçı bir örgütlenme yaratarak tutunmak ve eşiği bu irade ile geçmek, önderleşmek ve komünizm düşü için daha güçlü ve etkili yürüyüş kolu oluşturmak için mahkum olduğumuz bir durumdur. Partimiz bu mahkumiyeti kavramış durumdadır, yakından uzağa doğru kitleleri ikna ederek, örgütlenerek bu kavrayışı yaygınlaştıracak ve iktidar perspektifiyle mücadelesine ivme katacaktır.”
Bunun yanında iktidar mücadelesinde gerillanın yaşayacağı tıkanmalar olabilir, olacaktır da. Burada önemle kavranması gereken yönlerden birisi bu tıkanıklık karşısında Komsomol’un duruşu ve ele alışıdır. Gerilla mücadelesinin sorunlarına yönelik kafa yoruşumuz ve bu sorunlar karşısındaki çözüm üretme gücümüz önemlidir. Örgütümüzün halk savaşını kavrayış düzeyi ve bu noktadaki bilinci bu ihtiyacın karşılanmasını belirleyecektir. Bu anlamda halk savaşı, gerilla mücadelesi, tali mücadele biçimleri gibi noktalarda geniş bir kavrayışa ve teorik zemine sahip olmamız zorunluluktur. Gerillanın kendisini geliştirmesi ve düşman karşısındaki varlığını güçlü bir duruşa çevirmesi, “sudaki balık” olması yani kitleler içindeki gücü ve örgütlülüğüyle gerçekleşecektir. Yüzümüzü savaşın merkezine çevirme anlayışımızın bir gereği de gerillanın yaşama ve gelişme koşulu olan bu ihtiyacı üzerimize düşen kadarıyla başarmaktır. Çalışmalarımızda, örgütlenme perspektifimizde, hedef kitlemizde bu ihtiyacı giderecek bir yönelime girmek olmalıdır.
Burada değinilmesi gereken başka bir nokta da gerilla savaşına göre şekillenmeyi sadece kırda savaşçı olmaya indirgeyen hatalı bakış açısıdır. Özellikle geçmişte bu yönlü ele alışlar bizi oldukça kısırlaştırmış, Halk Savaşı anlayışını ya da gençliğin ortaya konulan yönelime göre nasıl şekillenmesi gerektiği yönlü kavrayışı güdükleştirmiş, sığlaştırmıştır. Gerilla mücadelesinin gelişimi için savaşçı adayları yetiştirmek, onları gerilla savaşına hazırlamak ve yönlendirmek her alanın olduğu gibi Komsomol’un da görevidir. Ancak bu görev merkezi yönelimin esas yönü değildir. Her örgütlülüğün olduğu gibi gençliğin de merkezi görevi kendi çalışma alanlarında militan bir kitle hareketi yaratmaktır. Savaşa göre şekillenmek ve savaşın insan ihtiyacına yanıt olmak ancak bu görev yerine getirildiği oranda başarılacaktır.
Demokratik Halk Devrimi’nin ve Halk Savaşı stratejisinin bir gereği olarak ortaya konmuş, politik iktidar bilinciyle donanmış bir Militan Devrimci Gençlik Hareketi hedefi oldukça önemlidir. Bu hareketin somut ifadesi ise yeni demokratik özdeki devrimci gençlik mücadelesidir. Bu hareket, örgütsüz durumdaki geniş gençlik yığınlarını iktidar perspektifiyle donatmayı ve onları savaşa seferber etmeyi amaçlamaktadır. Bu hareketin yaratılması ve geliştirilmesi, uzun süreli halk savaşına uygun bir şekillenişle mümkündür. Bu aynı zamanda halk savaşı stratejimizin gençlik alanında ete kemiğe büründüğü ve halk savaşının gençlik kitlelerine gösterdiği yörüngenin de adıdır. Ancak bu hareketin kitleselliği görecelidir. Her dönemin objektif ve sübjektif durumuna paralel bir kitlesellik söz konusudur. Bu hareketin yaratılması, Halk Savaşı’nın, her aşamasında merkezi görev olarak ele alınmasına bağlıdır. Kitlelerin sorun ve taleplerine göre, Halk Savaşı anlayışımıza uygun bir çıkış ve hedefi olmak zorundadır. Ve bu temelde basitten karmaşığa doğru gelişen, niteliğini arttıran bir süreç izlemelidir.