DERSİM – 2012’de Peri Vadisi’nde yapılmak istenen HES ve baraj projesine karşı yapılan eylem ve etkinlikler gerekçe gösterilerek, İlçe Seçim Kurulu tarafından adaylığı reddedilen Dersim Devrimci Güç Birliği’nin Nazımiye Belediye Başkan Adayı Özkan Arslan ile seçim sürecine dair sohbet ettik.
YENİ DEMOKRASİ- Devrimci Güç Birliği’nin Nazımiye adayı oldunuz ve adaylığınız reddedildi, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
ÖZKAN ARSLAN- Biz bu adaylık başvurusunu yaparken yasaklamaların geleceğini tahmin edebiliyorduk. Nazımiye özel olarak CHP’nin ve AKP’nin kazanmak istediği bir ilçe. Biliyorsunuz geçmişte AKP’nin su ve elektrik olmayan köylere çamaşır makinesi ve buzdolabı dağıtmasıyla gündem olmuştu. Bu açıdan egemen güçlerin hakimiyet kurmak istediği bir bölge. Bizler açısından da yıllardır verdiğimiz çevre mücadelesi ve Devrimci Güç Birliği’nin seçimleri kazanma ihtimalini göz önünde bulundurursak, bu ret kararının siyasi olduğu, hukuksal olmadığı apaçık ortadadır.
Biz adaylık başvurusu yapmadan önce mahkemeye “memnu hakların iadesi” (yasaklanmış hakların iadesi- seçme ve seçilme hakkı vb.) için mahkemeye başvurduk, mahkemenin cevabı bize “memnu haklar nedir?” oldu. Benim çevre mücadelesi nedeniyle aldığım hapis cezasının infaz süresi doldu. Ceza Kanunu’nda infaz süresini dolduran herkesin seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu belirtiliyor. Yani kendi mahkemeleri ve kendi yasaları bile birbiriyle çelişiyor. Bu engellemelere, bu çabalara rağmen Nazımiye Belediyesi’ni kazanmamızın önüne geçemeyecekler.
YD- Peri Direnişi olarak bilinen çevre mücadelesinde aldığınız hapis cezası nedeniyle adaylığınız reddedildi. Geçmişte de sermaye-devlet işbirliği ile saldırılara uğramıştınız. Bu ret kararının da o saldırıların bir devamı olduğunu biliyoruz. Bize biraz o direniş sürecini ve Dersim’in doğasına, kültürüne yönelik farklı şekillerde süren saldırılardan bahsedebilir misiniz?
ARSLAN- Dersim coğrafyası yüzyıllara varan bir süredir baskı, asimilasyon ve imha saldırılarıyla karşı karşıya. İnsanlarımız sürekli olarak bu topraklardan zor yoluyla göç ettirildi, topraklarından koparıldı. 38’den 80’e, 90’lara bir sürgün politikası uygulandı. Biz son olarak barajları da üçüncü bir sürgün ve göç ettirme politikası olarak görüyoruz. Üçüncü sürgünden kastımız da insanların doğasını ve toprağını kuşatarak yok etme, göç ettirme politikasıdır. Bu topraklardan insanlar her sürüldüğünde geri döndü, toprağına ve köklerine sarıldı. Bu çevre tahribatlarıyla, madenlerle, kalekollarla, orman yakmalarla, barajlarla, HES’lerle insanların bu yaşam alanları da kuşatıldı. Yani insanların geri dönmesinin, topraklarına yerleşmesinin önüne setler kuruldu.
Bizim burada verdiğimiz mücadele de hem ülkede hem de uluslararası alanda militan bir çevre mücadelesidir. Köylünün bizzat kendi toprağına, yaşam alanına sahip çıkma mücadelesidir. Bu mücadelede biliyorsunuz ki kendi topraklarımıza girişlerimiz yasaklandı, köylüler gözaltına alındı, tutuklandı. Belki de ilk defa yıllar sonra Dersim’de köylüler sırf yaşam alanlarına sahip çıktıkları için bu saldırılarla karşılaştılar. Biz aday olurken de bu saldırılara karşı bir duruşun simgesi olarak aday olduk. Bizim aday oluşumuz, Dersim doğasına dönük saldırılara, Dersim halkının uğradığı asimilasyon politikalara, insanların örgütlenmesinin önündeki setlere karşı bir adaylıktır aslında.
Adaylığımın yasaklanmasında buradaki doğayı katleden, talan eden şirketlerin de bir payı olduğunu düşünüyoruz. Biz, Dersim halkının bu yerel yönetimin öznesi olması, doğasına, kültürüne ve değerlerine sahip çıkması özelliklerini içerisinde barındıran bir yerel yönetim anlayışına sahibiz. Bu yüzden bu engellemelerle karşılaşacağımızın farkındaydık, köylüler bile, biz seçime gireceğiz dediğimizde, “bunlar sizi engellerler” diyorlardı. Sonuçta devlet bildiğimiz devlet, yasaklar da, kayyum da atar, önemli olan bizim halkla beraber neler yapabileceğimiz, ne kadar halkın içinde olabileceğimizdir.
YD- Dersim Devrimci Güç Birliği yeni bir adayla seçimlere girecek. Siz de bu çalışmalarda yer almayı sürdüreceksiniz. Sizin aday olma sürecinizde belli projeleriniz vardı Nazımiye’ye ve Dersim’e dair. Bu projeleri biraz anlatabilir misiniz?
ARSLAN- Biz bu seçimlere kişi olarak değil bir anlayış olarak girdik. Yeni Demokratik Yerel Yönetimler anlayışını benimsiyoruz, sahipleniyoruz. Yani hangi kişinin girdiğinin pek bir önemi yok benim açımdan. Biz aynı çalışmayla, aynı programla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz burada belli kişilerin yöneteceği belediyecilikten ziyade, belediyenin halk meclisleriyle, halkla beraber yönetildiği bir belediyecilik anlayışı sunuyoruz. İnsanların dil, kültür, çevre anlamında duyarlılık kazandığı, insanların topraklarını geri döndüğü, kooperatifçilik anlayışının geliştirildiği, kadınlara dair özel atölyelerin yer alacağı bir yerel yönetim sunuyoruz. Nazımiye Aleviler açısından kutsal bir bölge, çok sayıda inanç merkezi var. İnsanların inanç merkezlerine ulaşımının kolaylaştırılması, inanç turizmiyle esnafın gelir sağlaması gibi reformsal projeler vaat eden bir anlayışı benimsiyoruz. Tabi ki bu yerel seçimlerle bir kurtuluş, vaat etmiyoruz. Bu çabamız Nazımiye’yi Nazımiye halkıyla beraber yönetebilme çabamızdır. Yani biz seçimle, sandıkla bir başarının elde edilebileceğini düşünmüyoruz. Ufak kazanımlar olarak görüyoruz.
Bugün önümüzde bir kayyum gerçekliği var yani seçimlerden bir “başarı” ile çıksak bile alınan tek bir kararla kayyum atanabilir, belediyeler gasp edilebilir. Önemli olanın bu kayyum saldırısı ile vücut bulan saldırı dalgasına nasıl karşı koyacağımız, halkla birlikte neler yapabileceğimiz, halkı ne kadar örgütleyebileceğimizdir.
Biz tüm bu saldırılara rağmen Nazımiye’de belediyeyi kazanacağımızı düşünüyoruz. Burada belirleyici olanın kitle faaliyeti olduğu aşikardır. Yani kazanamasak bile halk kitleleriyle buluşmuş olacağız, dertlerini dinlemiş, kendi derdimizi, programımızı anlatmış olacağız.
YD-. Son olarak yoğun saldırı dalgası altında gerçekleşecek olan Dersim yerel seçimlerine dair neler söylemek istersiniz?
ARSLAN- Dersim çok yoğun bir saldırı süreci geçiriyor. Aslında eskilerin deyimiyle bir “elek” süreci. Hasattan sonra harmanda buğdaylar eleğe konurdu, tok olanlar üstte kalırdı zayıf olanlar elekten düşerdi, yani böyle bir süreç. Sistem eleği sallıyor zayıf olanlar düşüyor. Bu süreçler insanca bir düzen kurmak için mücadele edenlerin sürecidir tam da bu zaman. Böylesi bir süreçle gerçekleşiyor bu seçimler, bir yandan Kürt halkının belediyeleri gasp edilmiş, bir yandan da devrimcilerin bir iddiası var. Burada da devrimci, demokratlar bir araya gelerek Devrimci Güç Birliği’ni kurdu. Tüm bu eksikliklere ve aksaklıklara rağmen bir çalışma yürüyor. Devrimci Güç Birliği seçimleri kazanmak için çalışacaktır fakat seçimlerin bir ölüm-kalım mücadelesi olmadığı bilinciyle çalışmak gerekiyor. Biz halkımızın bir kez daha devrimcilerin yanında yer alacağını düşünüyoruz. Bizler bu çalışmaları birer deneyim olarak ele alacağız. Bu süreci halkla birlikte karşılamak, göğüslemek istiyoruz. Başta Dersim halkını olmak üzere tüm halkımızın desteğini bekliyoruz.