ANKARA- Ekonomik ve siyasi kriz koşullarında işçi sınıfı ve emek örgütlerinin durumunun tartışıldığı ve Partizan’ın örgütleyicisi olduğu panel TÜM BEL-SEN Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Krizin işçi sınıfı ekseninde yarattığı etkilerle birlikte dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler tartışıldı.
Partizan’ın örgütlemiş olduğu panele İnşaat-İş yöneticisi, Maden Mühendisleri Odası yöneticisi ve Partizan temsilcisi sunumlarıyla katıldı.
İnşaat-İş temsilcisi Özkan Özkanlı sunumunda inşaat sektörünün Türkiye ekonomisi içerisindeki yerinin bu alanın hakim sınıflar cephesinden önemli bir rant alanı olduğunu vurguladı. Bununla birlikte çok ciddi emek sömürüsünün yaşandığı inşaat sektöründe işçi sınıfının örgütlenme sorunlarına ve ihtiyaçlarına sunumunda ağırlık verdi.
3. Havalimanı direniş deneyimlerininde aktarıldığı panelde inşaat alanının işçi sınıfının en güvencesiz olduğu alanlardan birisi olduğuna değinildi. Ayrıca işçi güvenliğinin olmadığı bu alanda işçi cinayetlerinin aldığı boyuta ve sektördeki daralmayla birlikte ortaya çıkan işsizlik sorunu da sunumda ve katılımcıların sorularıyla derinleştirdi.
Maden Mühendisleri Yönetim Kurulu üyesi Erşat Akyazılı katılımcıların sorularıyla interaktif olarak gerçekleştirdiği sunumunda “Meslek örgütleri nedir?”, “Nasıl işler görür?” sorularına ve tarihsel gelişim seyrine ilişkin önemli bilgiler verdi.
Meslek örgütlerinin sınıf mücadelesinden yerini de tartışan Akyazılı, odalar ve genel olarak meslek örgütlerine yönelik sistematik müdahalelere bu müdahalelerin amacına değindi. Meslek örgütlerinin demokratik niteliğine ve içinden geçilen süreç içerisinde siyasal gelişmelerinde etkisiyle gelinen son duruma vurgu yaptı. Meslek örgütlerinin genel çerçevesini Anayasanın 135. maddesinin belirlediğini ve bu anlamda devlete yarı bağlı bu örgütlenmelerin bağımsız örgütlenme olanaklarının sınırlılığını açarak yapılan son yasal değişikliklerle bunun önünün daha da açıldığını ifade etti. Meslek örgütlerini yapısından kaynaklı deve kuşuna benzeten Akyazılı meslek örgütlerini önümüzdeki süreçte bekleyen tehlikelere değindi.
Partizan temsilcisi sunumunda emperyalist kapitalist sistemin içinde bulunduğu krizi ve bu krizin sistemin niteliğinden kaynaklandığını kapitalizmin yapısal krizinin bir ürünü olarak Dünya ezilen halklarına yönelik saldırılarına değildi. Dünyada, bölgede ve ülkede yaşanan gelişmeleri bu kapsamda tarihsel bağlamından koparmadan tartışılmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Partizan temsilcisi faşist Türk devletinin emperyalist ağababalarının uşaklığında ve Kürt düşmanlığı ekseninde Rojava’da Kürt kazanımlarını yok etmek amacıyla giriştiği işgal gelişimine karşı devrimcilere ve Türkiye proletaryasına düşen görevlere değindi.
Krizin hakim sınıflar cephesinde yarattığı olanak ve çelişkilerin yanısıra içinden geçilen sürecin devrim lehine yarattığı olanaklara da özel vurgulardada bulundu.
Türkiye devrimine önderlik sorununun çözülmesi ilk ve elzem sorun olduğu bununda ancak bu eksende ortaya çıkan ideolojik politik sorunları çözümleyerek yapılabileceğini ifade etti.
Tüm dünyada dalgalanan sistem içi çözüm bayrağına karşı proleter devrimci görevlere sarılma sorumluluğuna ve Partizan’ın bu eksende konumlanışına değindi. Yenilik adına propaganda edilen burjuva ve küçük burjuva karşı devrimcilerin alması gereken tutuma vurgu yaptı.
Katılımcıların soru ve görüşleriyle aktif katılım gösterdiği panel örgütlenme ve saldırılara karşı etkin mücadelede sorumluluk almak gerektiği vurgulanarak sonlandırıldı.