HABER MERKEZİ- Ankara’da 25 Mayıs günü “Doğumunun 70. Katledilişinin 46. Yıldönümünde Bu Çelik Aldığı Suyu Unutmadı, Unutmayacak!” şiarıyla ÖDP Genel Merkezi’nde bir panel gerçekleştirildi. Panelde Alınteri, HDP, SMF ve Partizan adına yapılan konuşmalar ardından katılımcılarla birlikte çeşitli tartışmalar gerçekleştirildi.
Panelde Kaypakkaya ve Mayıs şehitleri şahsında gerçekleştirilen saygı duruşunun ardından Alınteri adına ilk konuşma yapıldı. ’68 Hareketi, ’71 devrimci kopuşu ve bu kopuş içerisinde İbrahim’i farklı kılan özelliklere değinen Alınteri temsilcisi bugün yeni bir devrimci kopuşa ihtiyaç olduğuna vurgu yaptı. Neo-liberalizm dönemiyle değişen dengelerin iyi görülemediğini belirten temsilci, bugünkü kopuşun işçilerle buluşabilen bir özneyle yapılabileceğini belirtti. Haki Karer ve Dörtler’in direnişi üzerinden hapishanelerdeki direnişe, Kürt halkına uygulanan teröre ve A. Öcalan’a dönük tecrite değinen Alınteri temsilci, dönemin ruhunu anlayan, yeni bir ruh, yeni bir atılım gerektiğini vurguladı.
HDP (Halkların Demokratik Partisi) adına yapılan konuşmada Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’in mücadelesine yer verilirken Kaypakkaya’nın özgün bir devrimci önder olduğu, ülkemizde Mao Zedung düşüncesinin temsilcisi olduğu vurgulandı. Kaypakkaya’nın düzeniçi sınırları kabul etmeyen, halk savaşını esas alan, Türkiye’deki halkları örgütleyen, sadece teorik olarak söyleyen değil pratikte de parti, ordu ve cephe anlayışıyla örgütlenen bir devrimci olduğunu belirten temsilci daha sonra Haki Karer’i anlatarak Kaypakkaya ve Karer’in benzerliklerine ve önderlik vasıflarına vurgu yaptı. Konuşmasında Diyarbakır 5 Nolu Zindanı’ndaki direnişe ve bu direnişin Kürt ulusal hareketinin gelişimindeki önemine yer veren HDP temsilcisi, günümüzdeki faşist saldırılara, tecrit ve baskı politikalarına karşı mücadelenin önemine değindi.
Alınteri ve HDP adına yapılan konuşmaların ardından panel serbest kürsüyle devam etti. Söz alan bir katılımcı tarafından yine Diyarbakır Zindanı’ndaki uygulamalara değinilirken 12 Eylül’ün ardından Türkiye devrimci hareketinin vizyon kaybı yaşadığı, iktidar bilincinin kırıldığı belirtildi. ‘90’larda Kürt hareketiyle bu vizyonun tekrar dirildiği ancak özellikle 2000’lerdeki zindan saldırısı ve neo-liberal saldırılarla bu vizyonun tekrar kırıldığı vurgulandı.
Verilen aranın ardından panelin ikinci oturumunda ilk sözü SMF (Sosyalist Meclisler Federasyonu) temsilcisi aldı. Kaypakkaya’nın sadece işkencede direnişiyle anılmasının onu siyasal olarak gölgelediğini belirten SMF temsilcisi, birlikte mücadele koşullarının geliştirilmesindeki eksikliklere değindi. Aradan geçen elli yılda hiçbir şey değişmemiş gibi hareket edilemeyeceğini belirten temsilci, politik olarak yeni şeylerin söylenmesi gerektiğinden söz etti.
Panelde son olarak Partizan adına bir konuşma gerçekleştirildi. Konuşmasında Kaypakkaya’nın devlet, Kemalizm, ulusal sorun, parlamento, devrim stratejisi ve KP anlayışı gibi temel görüşlerine yer veren Partizan temsilcisi onun tahlilci niteliğine, işçi ve köylü eylemleriyle iç içe teorik ve pratik tutumuna değindi. Bugün herkesin kendine göre bir Kaypakkaya tanımlaması yaptığını, Kaypakkaya’yı bütünlüklü olarak savunmak gerektiğini, özellikle de onu BPKD ve Maoizm’den kopararak tartışmanın yanlışlığını vurgulayan temsilci, Kaypakkaya’nın görüşlerinin bugünkü politik gelişmeler üzerinden tartışılmasının önemini belirtti. Özellikle günümüzde devletin ve hakim kliklerin niteliği, faşizm, demokrasi, hukuk ve seçimler nezdinde ciddi bir teorik bulanıklığın yaratıldığını, reformist ve liberal görüşlerin öne çıktığını belirten Partizan temsilcisi, bunun ideolojik bir probleme denk düştüğüne ve öncelikle teorik-ideolojik olarak bir netleşme ihtiyacına vurgu yaptı. Kitlelerin geriliği tartışmasının arkasına gizlenerek sistem içi politikaların hakim kılınmaya çalışıldığını, söz konusu geriliğin oluşumunda izlenen seçim politikalarının etkili olduğunu vurgulayan temsilci, birçok hareket nezdinde devrimci ve sol söylemlere karşın bugün CHP’ye yedeklenme noktasına gelindiğini belirtti. Partizan temsilcisi son olarak, yeni ve yenilenme adına söylenenler, eğer devrimcileri ve halkı reformist ve sistem içi kulvarlara sürüklüyorsa bunların hiç de yeni olmadığı, burjuvazinin eskimiş silahları olduğunu belirtti.
İkinci oturumun ardından tekrar serbest kürsüyle devam eden panel kitleler, devrimci politika ve seçimler gibi konu başlıkları etrafında yoğun tartışmalarla son buldu.