ANKARA- Aralarında Yeni Demokrat Kadın’ın da olduğu Ankara Kadın Platformu bugün Sakarya Caddesi’nde yaptığı basın açıklamasında cinsel saldırı sanığı Hasan Bilgili’nin serbest bırakılmasına tepki göstererek, “Olayın örtbas edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Cinsel saldırı mağduru Ç. basın açıklamasına gönderdiği mektubunda, “Ben kendi ayaklarımın üzerinde duracağım, savaşacağım ve kadınların sesi olacağım. Bana bu işkenceleri yaşatan insanların yaptıklarının yanına kâr kalmasını istemiyorum, suçluların en ağır cezayı almalarını istiyorum. Bu yüzden adalet istiyorum. Kendi haklı davamı savunup adaletin yerini bulması ve başka kadınların canının yanmaması için sonuna kadar mücadele edeceğim ve sonuna kadar güçlü duracağım vazgeçmeyeceğim bu mücadelemden.” ifadelerine yer verdi.
Platform tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
“3 Nisan 2019 gecesi Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Prof. Dr. Hasan Bilgili sahibi olduğu Vcom Hayvan Hastanesinde çalışan kadın veteriner hekime ortağı Serkan Durmaz ile birlikte tecavüz edip onu darp etmiş, damar yolu açarak hayvanlar için kullanılan bir uyusturucu madde vererek bayıltmış sonrasında ise onu Jinekolog Hüseyin Şenyurt’a götürerek vajinal temizlik yaptırmıştır. Kadının hastaneden aldığı raporla desteklediği şikayeti üzerine tutuklanan Hasan Bilgili, 2 ay gibi kısa bir süre sonra delillerin karartılması ve Adli Tıp Raporunun değiştirilmesi gibi usuli ayak oyunlarıyla savcı tarafından re’sen serbest bırakılmış, öte yandan tecavüze ortak olan Serkan Durmaz ve kadını şikayet etmekten caydırmaya çalışmakla birlikte delilleri karartan Hüseyin Şenyurt hakkında herhangi bir hukuki işlem başlatılmadığı gibi hala meslekten men edilmemiştir. Bugüne kadar hakkında taciz ve şiddet konularında dava, soruşturma ve haber bulunan Hasan Bilgili Ankara Üniversitesi yönetimi ve YÖK tarafından emeklilik dilekçesi kabul edilerek ödüllendirilirken Serkan Durmaz ve Hüseyin Şenyurt hala mesleklerine devam etmektedirler. Biz kadınlar, tacizi, tecavüzü, istismarı ve kadına yönelik şiddeti aklayan, koruyan ve tekrar üreten erkek egemen sisteme karşı kadın dayanışmasını büyüterek ses çıkarmaya devam edeceğiz ve bu olayın örtbas edilmesine izin vermeyeceğiz!
Bu yıl yaşanan Şule Çet cinayetiyle de gördüğümüz neoliberal patriyarkal düzende çalışan kadınların iş güvenliğinin olmadığıdır. Çalışma alanlarında kurulan hiyerarşik ilişkilerde taciz, tecavüz veya cinayete varan çeşitli olaylar çok sık yaşanmaktadır. Özellikle de ekonomik kriz döneminde çalışan kadınlar bu şiddete katlanmak zorunda bırakılmakta, işten ayrılması veya hakkını araması zorlaşmaktadır. İşverenler, kadın çalışanın sadece emeğini satın almadıklarını aynı zamanda bedenini de satın almış olduklarını düşünmektedir. Hasan Bilgili’nin çalışanı olan bir hekime tecavüz etmesi de bunun bir sonucudur.
Yaşanan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet olayları erkek egemen sistemin bir politikasıdır ve bu sistemin üstten örgütlediği erk zihniyet bugün yaşamın her alanında kendini güçlenerek dayatmaktadır.Şu anda da kadın düşmanı AKP iktidarı müftülük yasası, tecavüze uğrayan çocuğun tecavüzcüyle evlenmesini kolaylaştıran yasalar gibi çıkarmak istediği ya da çıkardığı yasa ve düzenlemelerle “mırıldanabilirsin”,”bir kereden bir şey olmaz” gibi söylemleriyle şiddeti, tacizi, tecavüzü meşrulaştırmakta, erkek yargı ise cezasız bırakmaktadır.Hasan Bilgili davasında da savcı Yeter Gümüş’ün tecavüze uğrayan kadına “ben de kadınım, senin başına gelenler niye benim başıma gelmiyor?” gibi tecavüzcüyü değil, kadını yargılayan ithamlarda bulunması daha sonra da savcıların çok nadir kullandığı bir yetkiyle Hasan Bilgili’yi re’sen tahliye etmesi erkek yargının sadece bir örneğidir. Savcı Yeter Gümüş, tecavüze uğradıktan sonra şikayetçi olan İspanyol kadın öğrenciye “o saatte bara gidip içki içersen başına her şey gelir” diyerek davaya takipsizlik kararı veren savcınında ta kendisidir. Bu olaylarla sınırlı olmayan bu söylemler yargıda taciz, tecavüz, kadına yönelik şiddet davalarında hakimlerin fail erkeğe iyi hal indirimleri vermeleri, namusunu koruduğu için serbest bırakmaları gibi tecavüzcüyü koruyan kararlarda da görülmektedir. Erkek yargı tecavüzcüleri serbest bırakırken yaşamlarını savunan kadınları en ağır cezalara çarptırmaktadır. Savcı Yeter Gümüş örneği, bize aynı zamanda bu erkek egemen sistem içerisinde var olmayan çalışan kadının erkin kurallarını içselleştirmesi gerektiğini aksi halde bunun cezasını gerek Şule Çet gerek bu vakada görüldüğü gibi maddi manevi bütünlüğünün bozulması ile ödeyeceğini göstermektedir. Bu sebeple, biz kadınlar bu erkek egemen sistemin içinde var olmaya çalışmaktansa, cinsiyet eşitliği temelli bir düzen için mücadele etmeye devam edeceğiz!
Bu davada Veteriner Serkan Durmaz, Jinekolog Hüseyin Şenyurt ve Hasan Bilgili’yi emekli eden Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş ve yönetimi, YÖK de tecavüzün suç ortaklarıdır.
Buradan bir kez daha duyuruyoruz, Hasan Bilgili davasında kadın arkadaşımız yalnız değildir! Onun sesine ses olmaya, tecavüzcü Hasan Bilgili tutuklanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz!
Sizinle tecavüze uğrayan kadın arkadaşımız Ç.’nin tüm kadınlara okumamız için gönderdiği mesajı paylaşmak isteriz:
“Öncelikle bana destek olan yanımda duran herkese çok teşekkür ederim. Yaşadığım olay gerçekten beni ve ailemi derinden sarstı. Ancak adaletin suçluyu serbest bırakması bizim için büyük bir yıkım oldu. Fakat şunu biliniz ki sonuna kadar mücadelem devam edecek. Ben kendi ayaklarımın üzerinde duracağım, savaşacağım ve kadınların sesi olacağım. Bana bu işkenceleri yaşatan insanların yaptıklarının yanına kâr kalmasını istemiyorum, suçluların en ağır cezayı almalarını istiyorum. Bu yüzden ADALET İSTİYORUM. Kendi haklı davamı savunup adaletin yerini bulması ve başka kadınların canının yanmaması için sonuna kadar mücadele edeceğim ve sonuna kadar güçlü duracağım vazgeçmeyeceğim bu mücadelemden. Bana destek olan herkese çok teşekkür ederim. Verilen destek sayesinde yalnız olmadığımı ve sizlerle beraber daha güçlü oldugumu hissetmek çok iyi geliyor bana.”