[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Dinle “]
O gün ailelerle randevumuz vardı. Bütün hazırlıklarımızı ona göre yaptık. Randevu yerinin güvenliği için gerekli gözetlemeler yapıldı. Bir yoldaş yıllar sonra ilk defa ailesiyle görüşecekti. Onun heyecanı ve mutluluğu hepimize geçmişti. Dürbün atan nöbetçi yoldaş “geliyorlar” diye seslendiğinde hepimiz ayağa kalkmış uzaktan gelenlerin kimler olduğunu seçmeye çalışıyorduk. İçlerinde tanımadıklarımız da vardı. “Aileden birileridir” diye düşündük.
Kavuşma anı görülmeye değerdi. Gerilla alanları, birçok şey gibi duyguların da en yoğun yaşandığı yerlerdi gerçekten… Şu anda bir duygu ve mutluluk seliydi yaşanan. Kucaklaşmalar ve gözlerdeki mutluluk sözlerden daha fazlasını anlatıyordu şimdi.
Gözlerim gelenlerin içinde yüzünün nerdeyse her yeri dövmeli bir gence takıldı. Boynundaki 62 dövmesine bakılırsa aileden biri değildi. Gelenler gerillayı görmek, gerillalarla tanışmak, tartışmak isteyen gençler oluyordu çoğu zaman. Ben “Demek onlardan birisi” diye düşünürken o da hepimizi meraklı gözlerle inceliyordu. Tam bu sırada milis yoldaş Komutan yoldaşları bir kenara çekip o yoldaşın gerillaya katılmak istediğini, onun tanıdıkları bir yoldaş aracılığıyla kendilerine ulaştığını söyledi. Daha fazla beklemeye ikna edemedikleri için kendi derdini kendisi anlatsın diye bu randevuya onu da getirdiklerini söyledi.
Hep birlikte yemekler yendi, ailelerin merakla bekledikleri kara çaydanlıkta çaylar yapıldı. Ersin yoldaşın sabırsızlığı gözlerine yansıyordu. Çaylarımızı alıp yoldaşla konuşmak için biraz uzaklaştık. Ersin yoldaş aylarca bize ulaşmaya çalıştığını, gerillaya ulaşabilmek için günlerce Munzur vadisinde dolaştığını, kimi zaman ormanda kaldığını söyledi. “Ben savaşmak istiyorum yoldaş. Ben bir karar verdim ve artık o kirli yaşama tekrar dönemem. Ne olur beni geri göndermeyin” dedi.
İlk bakışta hal ve hareketlerine yansıyan dik başlılığı ve kabadayı hali bizi biraz endişelendirse de konuştukça, yaşadıklarını açık yüreklilikle ortaya koyuşunu gördükçe samimiyeti, düşmana olan kini ve savaşmak istemesi hepimizi etkiledi. Biz kendimizi, neden savaştığımızı, gerilla yaşamını, göğüs germesi gereken zorlukları vb. anlatarak bir süre yanımızda kalabileceğini o süre sonunda hem bizim hem de kendisinin yeniden bir değerlendirme yapmasının daha iyi olacağını söyledik.
Çocuklar gibi mutlu olduğu gözlerinden belliydi ama bunu göstermeye de çekiniyordu. Aileleri yolcu ettikten sonra Komutan yoldaş ona, noktada, arazide ve yürüyüş kolunda ilk başta dikkat etmesi gereken kuralları anlattı. Kendisi için bir isim önerisi olup olmadığını sordu. Gerillanın kendisi için bir özgürlük olacağını, bu yüzden de Azad ismini almak istediğini söyledi. Azad ismi, Alan Komutanlığı tarafından da uygun görüldükten sonra Ersin yoldaş, Azad olarak ilk uzun gerilla yürüyüşüne ve ilk askeri eğitimine başladı. Askerlik yaptığı için silah kullanmayı biliyor, silahları tanıyordu.
Geldiği yaşamda kimseye güven duyamamasının etkilerini zaman zaman yaşıyordu gerillada da. Birileri biraz uzakta bir şeyler konuşsa ya da gittiği köylerde bir köylü kendisine dikkatli bir şekilde baksa “benimle ilgili mi konuşuyorlar, beni gerillaya layık görmüyorlar mı acaba?” diye düşünüp içi içini yerdi ilk zamanlar. Dövmeli oluşunun hem yoldaşlarda hem de köylülerde kendisine önyargı ve güvensizlik oluşturacağından endişe ederdi her zaman. Bu durumu fark eden yoldaşlar onunla uzun uzun konuşur, burada yeni bir yaşama adım attığını, eski yaşamının da kötü bir öğretmen olarak kendisine birçok şey öğreteceğini anlatırdı.
Köyünden daha çocuk yaştayken göç etmek zorunda kalıp gittikleri Elâzığ ortamında, sürekli ezilmenin, aşağılanmanın karşısında yaşadığı isyan kabadayılığa evrilmişti Ersin’de. Her şeye, herkese isyan ediyor, ezilmemek için ezmeyi çözüm olarak görüyordu. Bu süreçte madde bağımlısı haline gelmişti. Baş eğmezliği ve dik başlılığı nedeniyle “Komo” olarak nam salmıştı Elazığ’da. Ama bu cesur, dik başlı, “teke tek dövüşte yenilmeyen” Komo kendinde olan eksiği fark ettiğinde, yaşamın anlamını, yaşadıklarını, yaşattıklarını daha derin sorgulamaya gitti.
Dürüst insan olmak, haksızlıklara karşı çıkmak, onun için sonuna kadar mücadele etmek istiyordu. Ama yöntemi yanlıştı. Bunu bireysel olarak yapamayacağını anladığında Azad olmak için Komo’yu öldürmek ve yeni bir insan olarak hayata başlamak gerektiğini tüm hücrelerinde hissetti.
Bazen yukarı sıçrayabilmek için dibe vurmak gerekirdi. Ersin en dipteydi ve yukarı çıkmaya çalışıyordu. Yaşadıklarının sorumlusunun tek tek kişiler olmadığını kendi pratiğinde defalarca görmüş ve bu sisteme başkaldırmaya yemin etmişti.
Hiçbir şey birdenbire yok olmazdı. Ersin’de de değişim sancılı oluyordu. O ana kadar başına buyruk ve çevresindeki insanlara hükmetmeye alışık, lümpen yaşamı, gerillada örgüt disipliniyle, askeri disiplinle karşı karşıya geldiğinde zorlanıyordu. Çelişkiyi çok derin yaşıyordu. Yaşadığı küçük zorluklar ilk anda onu umutsuzluğa sürükledi. Ancak bir süre sonra daha kararlı bir şekilde yoldaşlarının içindeki yerini aldı. 2015 yılı Ekim ayında Mercan Şahverdi’de Hakan Çakır (Yurdal), Cengiz İçli (Ünal) ve Özgüç Yalçın (Sefkan) yoldaşların ölümsüzleşmesi, onun düşmana olan kinini daha da büyüttü. Bundan sonra Hakan ismini alarak onu kendi mücadelesinde yaşatmak istediğini söyledi Komutan yoldaşlara. Ersin yoldaş, Komo’dan tam kopuşu ancak o süreçte yaşadı. Hakan olarak mücadelesini bir üst seviyeye taşıdı. Düşmanın gerillaya yönelik imha saldırılarını yoğunlaştırdığı bir süreçti. Hakan yoldaş da nerede bir eylem olsa kendisini saldırı grubuna önerirdi hep. “Yaşadıklarımın, yaşattıklarımın kefaretini ödüyorum burada yoldaşlar” diyerek geçmiş yaşamının pişmanlıklarını dile getirirdi sürekli. Köylülerle konuşmayı, onlara haklı davamızı anlatabilmeyi çok istiyordu. Bunu yapabilen yoldaşlara ayrı bir saygı duyardı. Hakan bilinçlendikçe, bilincini yoldaşlarına, kitlelere taşıdıkça daha da güçlendi. Bu güç onda geldiği çevreyi de değiştirebileceğine olan güveni artırdı. Elazığ’da elinin, dilinin ulaşabildiği her yere ulaşmaya çalıştı. Arkadaşlarını gerillayla görüşmeye çağırıp onlara içinde bulundukları ortamı anlayacakları dilden anlattı yoldaşlarıyla birlikte. Kendisi değişebiliyorsa onların da değişebileceğini söyledi onlara. Yoldaşlarının da yardımıyla birçok arkadaşını uyuşturucudan, yoz yaşamdan kurtarmıştı. Yaşadığı zorluklar karşısında hiç pes etmemeyi öğrendi. Aksine zorlukların üstüne gitti. Yoldaşlarına ve onu yaşama daha sıkı bağlayan örgütüne sımsıkı sarılmış, savaşma gerekçelerini her geçen gün daha da güçlendirmişti. Eylemlerde yıllardır içinde biriktirdiği kinini konuşturuyordu silahıyla.
En son eylemini yine bir saldırı grubundayken gerçekleştirdi. 2016 yılının 24 Kasım’ında, Aliboğazı’nda yaşanan hava saldırısıyla 9 yoldaşının ölümsüzleşmesinin ardından başlayan operasyonun son gününde, düşmanın kendisini en güçlü hissettiği ve zafer naraları attığı bir anda son eylemini gerçekleştirdi. Düşmanın bütün teknik, teknolojik üstünlüğüne rağmen ölümsüzleşen yoldaşlarının intikamını almak için Aşkın (Hasan Karakoç) ve Bakış (Samet Tosun) yoldaşlarla birlikte düşmanın bir koluna eylem düzenlemişlerdi. 28 Kasım 2016’da gerçekleşen bu eylemde iki asker öldü iki asker de yaralandı. Eylemde son mermisine kadar savaşan Ersin Erel (Hakan), Hasan Karakoç (Aşkın) ve Samet Tosun (Bakış) yoldaşlar ölümsüzleşti.