Hâkim sınıflar arasındaki dalaşın sıçramadığı yer, değmediği konu neredeyse yoktur. Bölge politikaları, Kürt sorunu, eğitim, ekonomi… Skala geniş ama kof… İbretlik, fıkralık “tartışmaların, söz düellolarının” yapıldığına beraberce şahit olduk, olmaya devam edeceğiz. Bu tartışmalarda trajikomik önermeler, denklemler ifade ediliyor. Birçoğu değersiz, bazıları dikkate değer…
Bunlardan biri; “Evrim Teorisi’nin müfredattan çıkarılması ‘tartışmalarında’ Evrim Teorisi’nin bilimsel olmadığı” önermesi… AKP sözcülerinin “yahu Evrim Teorisi, adı üzerinde teoridir… Yani kanıtlanmış, gerçek bir şey değil, dolayısıyla bilimsel değil” şeklinde kurdukları denklemdir. CHP de refleks bir muhalefetle, laik, bilimsel eğitimden ödün vermeye zinhar izin vermezmiş gibi konuyu gerçek mecradan uzaklaştırarak ve bunu da çaktırmadan yaparak “şeriat geliyor, hepimizi kesecekler!” zeminine çekmiştir. AKP ile CHP arasındaki bu tartışma yürüttükleri diğer tartışmalar gibi boştur. Evrimi, evrimin öğrenimdeki yerini tartışmak işlerine gelmeyeceği için, iktidar olma dalaşında halkı kendilerine yedekleyecek tarzda tartışıyorlar.
Evrim Teorisi’nin tartışıldığı zeminle ilgili olarak, Nobel Ödüllü bilim insanı Aziz Sancar’ın bir diyaloğunu da hatırlayalım. Aziz Sancar’a soruluyor; “Evrim Teorisi’ne inanıyor musun?” “Ben Allah’a inanıyorum” diyerek cevap veriyor. Bu cevabı üzerinden farklı tartışmalar başlayıp, sürünce, Aziz Sancar; “Evrim Teorisi, bir din değildir nasıl inanayım? Ama elbette Evrim Teorisi’ni kabul ediyorum” diyerek yaklaşımını özetliyor.
Aziz Sancar’ın yaklaşımını şöyle özetleyebiliriz: “Tanrı, doğayı yarattı, doğa kanunlarını belirledi ve süreç kendi akışında devam etti… Bu şekilde düşünen bilim insanları evrimi reddetmiyorlar. Evrimi, “yaradılış” anlamıyla bağdaştırıyorlar. Evrimi reddedenler, bilimin dışında yer alanlardır. Meseleye bilim içinden bakanlar, evrimin gerçeklik olduğunu bilirler onun bilimsel olduğunu teslim ederler.
PEKİ, BİZ BU KONUDA NE DÜŞÜNÜYORUZ?
Evrim Teorisi gerçektir, bu nedenle de bilimseldir. Evrim sürecinin, teori olarak tanımlanması onun kanıtlanmamış olmasından değildir. Bunun nedeni, evrimin “baştan sona” tamamlanmamış bir sürece dair bilgiler yığını olmasındandır. Salt insan türünün dahi bütün aşamaları, değişimin nedenleri ve kaynakları çözülebilmiş değildir. Bu konuda kanıtlar olduğu kadar hipotezler de söz konusudur. Bilim dünyası, “evrimin gerçekliğini” uzun zamandır tartışmıyor. Böyle bir tartışma, felsefe dünyasında yaşanabilir ancak. Bilim dünyası, “evrimin nasıl gerçekleştiğini” tartışıyor. Tamamlanmamış bilgiler bütününe, teori denmesi de bilim açısından normaldir. Evrimin gerçekliğini ispatlayan sayısız kanıt vardır. İnsan türüne ait fosiller sık sık haber oluyor, genel canlılar alemine dair fosiller ise elbette bundan çok daha fazlasıdır.
Bilimde; nesneler, süreçler yorumlanır, önce bunların nitelikleri, hareket yasaları hakkında hipotezler ileri sürülür; sonra bu hipotezlerden kaynaklanan veriler eşliğinde çıkarımlar gerçekleştirilir. Son olarak hipotezler doğrulanır ya da çürütülmezse “teoriden” bahsedilir. Yani hipotezin doğruluğu kabul edilir. Kuantum teorisi, hücre teorisi de böyledir. Hiçbir bilim insanı, bu teorilerin gerçekliğini tartışmaz. Bununla beraber, bu teorilerin uygulanması, gelişimi devam eder. Evrimde henüz bilinmeyen çok şey vardır ama aynı zamanda evrim teorisi gerçek olduğu için geliştirilebilmiş nice uygulama söz konusudur. Burada “teoriden” kastımız asla “tahmin” değildir. Teori burada; çok geniş bir alanda gelişmeyi açıklama, gelişmeye neden olma gücüne sahip ilkeler bütününü ifade eder.
Evrim Teorisi bu tartışmalar içinde bir öneme sahiptir. Bazı saptırmalara da dikkat çekerek bu sürece değinelim; Charles Darwin, Evrim Teorisi’ne yıllar süren incelemelerin sonucunda ulaşmıştır. Papazlık eğitimi görmüş biri olarak onun, canlıların bir kökenden türemiş olduğunu düşünmesi salt tahmin olarak değerlendirilemez. O, bazı özelliklerinden hareketle, kanıtları inceleyerek bu varsayımı geliştirdikten sonra yıllarca incelemelerini sürdürüyor. Hipotezini doğrulayan, geliştiren veriler buluyor. Evrime ait ilk fikirler Darwin’e ait değildir ama evrimi “teori” seviyesine yükselten Darwin’dir. Doğal seçilim yoluyla evrime dair teorisini geliştirirken, ondan ayrı olarak “Alfred Russel Wallace” bu ilkeyi geliştiriyor. Bu ilke ile beraber evrim bir “teori” olarak kurulmuş oluyor. Doğal seçilim yoluyla evrim ilkesinin Darwin’e ait olmadığını, buradan hareketle Darwin, Wallace’ın kendisinden ayrı olarak bu tezi geliştirdiğini inkar etmemiş, hatta verdiği konferanslarda onun adını anarak tezini okumuştur. Gene de şunu belirtelim; Darwin “doğal seçilim yoluyla evrim ilkesini” Wallace’a borçlu değildir. Sadece Wallace’ın, Darwin’den daha önce bu ilkeyi “ele aldığını” söyleyebiliriz. Bu iki bilim insanının da Evrim Teorisi’ne ciddi katkıları olduğunu vurgulamalıyız.
Türkiye’deki eğitim sisteminde, evrim neredeyse hiçbir zaman tam anlamıyla işlenmedi. Bilinen nedeni, evrimin dahi inançlarla; bu inançların canlılara, insana dair iddialarıyla bağdaşmamasıdır. Meseleye sadece “insanın varoluşu” merkezinden bakıldığında, evrimin eğitim konusu olmaması problem olarak görülmeyebilir. Oysa ne insanın varoluşunu kavramak bakımından ne de bütün bilim alanlarında ilerlemek bakımından evrim inkâr edilebilirdir. Bazı değerlendirmelerde; insanın varlığını, “evrimle” veya “yaradılışla” açıklamak bir tercih sorunu olarak yorumlanıyor. Bunun bilime yönelmek, bilimsel düşünmek, gerçekliği nesnel süreçte aramak, kavramak sorunu olduğu ihmal ediliyor. Bu türden fikirler tamamen reddedilmelidir.
Anti-bilimsel anlayışa karşı mücadelenin bir sistem, doğallığında sınıf mücadelesi içerdiği açıktır. Bilime saldıranlar geleceğimize dair devrimci olasılıklara saldırıyorlar. Evrim Teorisi, geleceğin devrimci ellerde gelişmesi için özel bir gereksinim olup böyle kavranıp savunulmalıdır.