[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
“Altı kişiydiler yaşamı komünarca bir tutkuyla sevdiler
Altı kişiydiler kardeş şafaklarda vuruşmaya gittiler
Altı kişiydiler tuzaklara tutunmuş utanmaz bir geceye girdiler
Adım gibi biliyorum, düşerlerken gelecekten söz etmeyi bildiler,
Düşleri gerçek olacaktı adanmış bilinçlerdeydiler
Altı kişiydiler, yaşam güzel olacak dercesine öldüler.
Altı kişiydiler!
Yok onlar ölmediler
Yürekli bir Partizan türküsü söylediler
Altı kişiydiler uslanmaz gülücükler ve sımsıcak selamlarla düştüler,
Ölüm haberleri içinden yarınları hazırlayan
Umut yüklü sestiler
Altı kişiydiler, bizi en direngen hüzünlere ittiler,
Altı kişiydiler, nöbeti usulcacık bize teslim ettiler.”
Altı kişiydiler… Taylan, Yusuf, Mahir, Yetiş, Samet, Haydar… En eskileriydi Taylan ve Yusuf. Birlikte zorlu yollar aşmış, pusulardan geçmiş, omuz omuza silah çatmışlardı. İlk bakışta çok zıt gibi görünseler de hep tamamladılar birbirlerini. Öyle ki biri olmasa diğeri eksik kalırdı…
İki yoldaş da öğrenci kökenliydi. Taylan (Mustafa Sarıca), kimya mühendisiydi ve bilgilerini her fırsatta gerilla koşullarında uygulama çabası içine girerdi. “Onca yıl okuduk bu bilgileri devrim için kullanmak gerek değil mi?” der, sabotaj teknikleri üzerine kafa yorardı. Taylan yoldaşın hayalleri, projeleri, planları hiç bitmezdi. Enerji tasarruflu kürek yapmaktan üslenim çalışmasında fiziksel güç kullanımını daha aza indirebilmek için teleferik yöntemi yapmaya kadar birçok projesi vardı. Kimisini gerçekleştirdi de… Stalin’in Kamo’ya söylediği gibi “partili birinin devrimin zaferi için her şeyi yapmaya hazır olması” gerektiğine inanır, bu yüzden de kendini çok yönlü geliştirmeye çalışırdı. Sık sık elinde kâğıt kalemle komutan yoldaşların yanına gider, kafasındaki eylem planlarını anlatırdı. Yoldaşlara sürekli soru sorar, bilmediği, yaşamadığı her şeyi öğrenmek ister, notlar alırdı. Bazen sorularıyla bunalttığı, öğrenilecek şeylerde abartıya kaçtığı olurdu.
-Yoldaş ben hep apartman dairesinde büyüdüm, halka yabancıyım, çocuk sevmeyi bile bilmiyorum. Köylere gittiğimde ben de sizin gibi çocuk sevmek istiyorum, bana da öğretir misiniz?
-Çocuk sevmek öyle öğretilecek bir şey değil Taylan yoldaş, kuralları yok, bunu not alarak öğrenemezsin, duygu işi bu, içinden geldiği gibi davran yeter.
Bu diyalog Taylan yoldaşı tanıyanlar için çok doğaldı. Bu yönleri espri konusu olsa da Taylan yoldaş, öğrenme ve bildiklerini öğretme çabasıyla gelişti, geliştikçe daha fazla sorumluluk aldı.
Yusuf (İlker Tezer), Taylan’ın aksine pratik konularda daha ağır hareket eder, kendini teori ve politikada göstermeye çalışırdı. Komsomolun “İhtiyarı”ydı. İstanbul’dan sonra İzmir’de üniversite gençliği içinde faaliyet yürütmüştü… Doğduğu topraklarda diline, kültürüne hâkim olduğu halkın içinde gerilla olmak Yusuf yoldaş için ayrı bir gurur kaynağıydı. Halkın dilinden anlar, çelişkilerinin çözümü için onlarla birlikte kafa yorar ve onları hakları için mücadele etmeye yönlendirirdi. 6 Mayıs 2016’da Geyiksuyu’nda Sinan ve Rıza yoldaşların ölümsüzleşmesi üzerine yoldaşlar bütün alanlarda kelimenin tam anlamıyla arazide düşman aramaya başlamıştı. 26 Mayıs’ta keşif sırasında Muharrem (Ferdi Tosun) yoldaşın düşmanı fark etmesiyle Taylan yoldaşın komutasında hemen sızma eylemi örgütlendi. Grup, Yusuf yoldaşın komutanlığında şiddetli dolu yağışı ve dondurucu soğuğa rağmen düşmanın yakınına kadar sızarak dört kayıp verdirmişti. 2018 baharında Mercan’da faaliyete çıkarken yoldaşlarına son sözü “yıldızım hiç sönmeyecek yoldaşlar” olmuştu… O şimdi Mercan yıldızı olarak yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Mahir ve Samet yoldaşlar aynı yıl katılmışlardı. Mahir (Mehmet Keleş) Amed’te Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Çelişkilerin en derin yaşandığı bölgelerden birinde devrimciliğe başlamıştı. Amed, zulmün de direnişin de iç içe yaşandığı bir bölgeydi. Mahir, savaşın tam orta yerinde yer almak gerektiğine inandı ve yüzünü Dersim dağlarına döndü. Henüz bir yıllık gerillayken kendini üslenim alanlarındaki saldırı gruplarına önermiş, Munzur yoldaşla birlikte operasyon gücüne vurarak iki askeri saf dışı bırakmışlardı. O eylem sonrasında yaralanan Mahir yoldaş, savaşın, pratiğin, değiştirici, yenileyici gücünün en bariz örneklerinden biridir.
Samet (Tanju Er) gerillanın özgün kişiliklerindendi. Çocuk saflığı ve ezilmişliğinin öfkesini birleştirerek katılmıştı gerillaya. Kuzeni Bakış’ın (Samet Tosun) gerilladan yaptığı çağrı onun kendini sorgulamasını sağlamış ve yüzünü Bakış’ın olduğu dağlara çevirmişti. İlk geldiğinde Gezi direnişinde ölümsüzleşen Berkin’in adını aldı. 2016 Kasım’ında Bakış, Aşkın ve Hakan yoldaşların düşmana hesap soran eylemi sonrasında ölümsüzleşmeleri onu derinden etkiledi. “Artık Bakış ve diğer yoldaşlar için de savaşacağım” diyerek gerilladaki yürüyüşüne Samet olarak devam etti… Emekçi yönleriyle gerillada sevilen bir yoldaştı. Samet yoldaş, Sarıgazi’de başlamıştı devrimciliğe. Gözü kulağı mahalledeki yoldaşlardan gelecek eylem haberlerinde olurdu hep. Bakış gibi O da Sarıgazi’nin “savaş bölgesi” olduğuna inanırdı. Duygularını çok keskin yaşadı. Düşmana olan kini yoldaşların kaybıyla daha da belirginleşti.
En yenileri Yetiş (Tarık Akın) ve Haydar (Zeynel Çakıl)’dı…
Yetiş’in çocukluğu Erzincan’da geçmişti. Köy yaşamını, köylüleri, dağları iyi bilirdi. Yeni bir gerilla olmasına rağmen onlarla hemen kaynaştı. Çobanlık yapmıştı Erzincan’ın dağlarında. Bu özelliği gerillada çok işine yaradı. Arazinin ayrıntılarını hemen çözmesiyle gerillanın hareketini kolaylaştırırdı. 2018 bahar faaliyetine hazırlanırken kendine aşırı güveni ve boş diye gittiği mağaradan ayının çıkmasıyla kendi deyimiyle “ayıya kafa tutmuş” ayının da kükremesiyle kayadan yuvarlanarak yaralanmıştı. Birkaç ay ayağını kullanamamak onun için de gerilla birliği için de çok zorlayıcı oldu. Çünkü baharda faaliyete Kanas’la çıkmayı hedefliyordu. Komutanlıktan kış boyu talep ettiği Kanas’ı almış, yapacağı eylemlerin planını kurmuştu kafasında. Gözlerinin çok keskin olduğunu söyleyerek “keskin nişancı” olduğunu kanıtlamak istiyordu. Grubun öncüsü olarak Yusuf yoldaşla birlikte pusuyu fark etmelerinde Yetiş yoldaşın bu özelliklerinin etkisi mutlaka olmuştur.
Haydar, devrimcilikte, gerillada, Mercan bölgesinde yeniydi. Kardeşi Rosa’nın gerillaya katılımı onu devrimcilere, çocukluğundan bildiği gerillalara daha da yakınlaştırmıştı. “Çözüm Süreci”nin bittiği, düşmanın saldırılarını artırdığı, savaşmaya cüret edenlerin bedel ödeyip bedel ödettiği bir dönemde karar vermişti savaşmaya. Geldiğinde “küçük kız kardeşi”nin kendi komutanı olması, bazen zorlasa da onu (Rosa abisinin hatalarına karşı tavizsiz davranırdı) Rosa yoldaşın gerilla birliği içinde sözü dinlenen, saygı duyulan bir komutan olmasından gurur duyardı. Mercan bölgesine gideli daha birkaç hafta olmuştu. Ama bölgeyi öğrenmekte zorluk çekmedi. Mercan’a giderken Rosa’ya bıraktığı kısa notun satır aralarına yüklemişti söylemek isteyip de bir türlü ifade edemediklerini… “Merhaba yoldaşlar, Özledik sizi. Hepinizi ayrı ayrı selamlıyorum. Kendinize dikkat edin. İyi bakın. Aklınız buradadır, bizim de orada. Mücadeleyle kalın…”
Savaşmaya cüret etmişseniz kayıplar vermeniz kaçınılmazdır…
2018 yılıydı… 5 Ağustos’u 6 Ağustos’a bağlayan gece, yolları Mercan dağlarında birleşen Altı Partizan, savaşmaya cüret edenlerin direniş destanına bir halka daha ekledi.
Düşman aylardır gerillaları pusuya düşürmek için hazırlık yapıyordu. Bölgedeki köylülere, çobanlara baskı yapıyor, yoldaşlar hakkında bilgi almaya çalışıyor, köylüler aracılığıyla gerillayı tehdit ediyordu. Yoldaşlar da düşmanın hareket tarzını çözmeye çalışıyor, geçebileceği yerlere keşif yaparak eylem planları hazırlıyordu.
5 Ağustos gecesi altı yoldaş, yollarına kurulu tuzaktan habersiz çıktı yola. O bölgedeki son görevleriydi. Grubun komutanı Taylan, yardımcısı Yusuf yoldaştı. Yusuf ve Yetiş yoldaşlar öncüydü. Yaylaya yaklaştıklarında sessizlik dikkatlerini çekmişti. Düşman çemberinin içine girdiklerini fark ettiklerinde çok geçti artık. Yusuf yoldaş ilk hamleyi yaparken tereddüt etmedi. Silah seslerinin karanlığı parçalamasıyla hemen mevzilendi diğer yoldaşlar da. Bu aşamadan sonra tek bir göreve kilitlendiler. Silah sesleriyle gelen talimat alınmıştı. Düşmana sıktıkları mermiler bu talimatın yerine getirilişinin işaretiydi… 6 Ağustos sabahına kadar sürdü çatışma. Düşman bu çatışmada kendi kayıplarına dair herhangi bir bilgi vermedi daha öncekilerde olduğu gibi. Ama arazi resimleri, sonradan cenazelere yapılan işkenceler, çatışmanın sonucuna dair de ipuçları veriyordu…
Altı kişiydiler… Silahlarını yoldaşlarına devrederken yürekli bir Partizan türküsüydü son sözleri…