[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Almanya’da çiftçi eylemleri, deyim yerindeyse ülkeyi ayağa kaldırdı. On binlerce çiftçi hükümetin tarım politikalarına karşı protesto düzenledi. Fransa’dan hatırladığımız çiftçi isyanı, Almanya’da da vuku buldu. Alman hükümeti “trafiği aksattılar” söylemi ile çiftçilerin eylemini saptırmaya çalıştı. Yine Nazi artığı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin eylemlerde yer alması çiftçi isyanının politik içeriğini boşaltmaya yönelik bir adım olarak kayıtlara geçti. Bu manipülasyon ve yıpratma çabalarına rağmen binlerce çiftçi Berlin’e traktörlerle gelerek iddiaları, kitlesel bir buluşma ile bozguna uğrattı.
EKONOMİDE DARBOĞAZ MI?
Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Partiden (FDP) oluşan koalisyon hükümetinin, tarımda sübvansiyonları kaldırma planına karşı çiftçiler ülke genelinde eylemler düzenledi. Bu sübvansiyonlar neleri içeriyordu? Tarımda kullanılan dizele (yakıta) uygulanan vergi indiriminin aşamalı olarak kaldırılması ve tarımsal üretim desteklerinin 2024 bütçesinden azaltılmasıydı. Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, sübvansiyonların kesilmesini şöyle açıkladı: “Federal bütçeden daha fazla yardım sözü veremem. Ukrayna’daki savaşla birlikte Avrupa’da barış ve özgürlük bir kez daha tehdit altında, bu nedenle eskiden olduğu gibi güvenliğimize bir kez daha yatırım yapmak zorundayız.” Şüphesiz Lindner bir gerçeğe işaret ediyor. Bu gerçeklik, emperyalist ekonomilerin krizi aşma adına halkın geniş kesimlerinin haklarını tırpanlama ve sömürü politikalarını genişletme zorunluluğudur. “İklim krizi”, “karbon emisyonunu azaltma” politikalarının bir sonucu olarak AB ülkelerinde tarımsal destekler geri çekilmeye ya da azaltılmaya başladı. Fransa, Polonya, Almanya, Romanya, Hollanda, İspanya ve diğer doğu Avrupa ülkelerinde çiftçiler aylardır eylem düzenliyor. Özellikle Avrupa’ya dışarıdan taşınan ucuz tahıla karşı çıkılıyor. Ülke içinde tahıl fiyatlarında düşüşler yaşanması, tarımsal üretimin sıkışmasının başka bir nedeni olarak karşımıza çıkıyor. İşgal koşullarından faydalanmak isteyen Batılı emperyalistlerin Ukrayna’dan ucuza tahıl alımı iç piyasanın dengesini çiftçi aleyhine bozuyor. Hatırlayalım, tahıl krizinin olduğu dönemde Rusya’nın iddiası tahılın yoksul ülkelere değil, Avrupa’ya taşındığıydı. Bu iddiaların bir karşılığını Avrupalı çiftçilerin ayaklanmasında görüyoruz. Özellikle Batılı emperyalistlerin sömürü alanı olan Doğu Avrupa ülkeleri bu ucuz tahıldan ciddi bir şekilde etkilenmişti. Emperyalist mali sermayenin Avrupa’daki tarım politikalarının bir sonucu olarak bugün çiftçilerin ayaklanmasına şaşırmamalı!
Almanya’daki çiftçiler tarımsal sübvansiyonların üretim için gerekli olduğunu belirtiyor. Bavyeralı bir çiftçi olan Ralf Huber bunu şöyle aktarıyor: “Benimki gibi bir çiftlik, yaklaşık 10 bin Euro kaybeder. İşletmelerimiz için bu bir felaket.” Sanayi üretimine bağlı olarak gelişen tarımsal üretimdeki bu hamleler üretimi etkileyecek mi sorusu gündeme gelebilir. Kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Üreticilerin kârlılık oranlarında düşüşler yaşanacaktır. Tarımsal giderlerdeki artış üretim krizini beraberinde getirecektir. Bu da üretimde sıkışmanın önünü açacaktır. Almanya’daki bu politikalar Hollanda ve Fransa’da çiftliklerin kapatılması ve çiftlik sayısının azaltılması yönlü girişimlerden ayrı bir yerde durmuyor. AB ülkelerindeki çiftçi isyanları benzer içeriklere sahip.
TOPLUMSAL KRİZLER ÇAĞINDAYIZ
Emperyalist ülkelerin dünya halklarına dayattığı sömürü politikaları günden güne artıyor. Toplumsal hak gaspları en geniş kesimlere kadar yayılmış durumda. “Sosyal demokrasi” demogojisi giderek sönümleniyor ya da unutuluyor. Baskıcı politikaların varlığı her geçen gün artarak devam ediyor. Çiftçi, emekli haklarını sınırlandıran, ucuz iş gücü olarak kullanılan göçmenleri hedefleyen saldırgan politikaların, işçi ve emekçilere yönelik sömürünün artışına şahit oluyoruz. Emperyalizm koşullarında çürümüş kapitalizmin ürettiği toplumsal krizler yoğunlaşarak ve yayılarak büyüyor. Bu krizlerin yol açtığı isyanları önlemek için baskıcı politikaların artacağı aşikârdır. Almanya’da çiftçilerin isyanı, lojistik alanında çalışan işçilerle birleşti. Makinistler ise 3 ay içerisinde 4. grevine hazırlanıyor. Dünya’nın geri kalanına anlatılanların aksine Avrupa’da gül bahçesi yok! Bu da karşımıza emperyalist politikalara karşı mücadeleyi ve dolayısıyla dünya halklarının emperyalizme karşı birleştirme, bunun için de komünistlerin birliğini güçlendirme görevini dayatmaktadır.