HABER MERKEZİ- Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) 1 Mayıs öncesi açıklama yayınlayarak “1 Mayıs’ta kitlesel ve militan bir şekilde alanlarda, meydanlarda buluşmaya, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.” diyerek 1 Mayıs’ta mücadeleye çağırdı.
AGEB’in açıklamasının tamamı şöyle:
EMPERYALİST KAPİTALİST SİSTEM SAVAŞTIR, İŞGALDİR, GERİCİLİKTİR, YOKSULLUKTUR, ZORUNLU GÖÇTÜR. BU GERİCİ VE ÇÜRÜMÜŞ SİSTEME KARŞI, İŞÇİ SINIFININ BİRLİK VE MÜCADELE GÜNÜ 1 MAYIS’TA ALANLARA, MÜCADELEYE!
Emperyalist kapitalist sistem çürüyen ve çürüdükçe insanlığı daha fazla geleceksizliğe, açlığa, yoksulluğa, savaşlara, zorunlu göçlere mahkûm eden, faşizmi ve her türden gericiliği besleyip büyüten, doğaya ve insana düşmandır. Sistemin çürümesi derinleştikçe burjuvazi işçi sınıfı ve ezilenleri daha fazla insanlık dışı koşullarda yaşamaya mahkûm etmektedir. Emperyalist kapitalist sistem aynı zamanda devamlılık içeren yapısal krizler demektir. Bu yapısal krizlerin “çözüm süreçleri” bir taraftan işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki yükü sistemli olarak artırma üzerine kurulurken aynı zamanda siyasal alanda gericiliğin dozunun artmasını, yönetsel mekanizmaların daha fazla gücü merkezde toplayan, devletin kolluk güçlerinin etki ve yetkilerini genişletilmesini zorunlu kılar. Artan yoksulluk ve temel insani ihtiyaçlara erişmede yaşanan zorluklar kitlelerin var olana yönelik tepkilerinin birikmesine ve zamanla da sistemin işleyişine yönelik patlamalara dönüştüğü ve dönüşeceği için egemen sınıflar kendilerini koruyacak önlemler geliştirmeye yönelirler. Demokratik hakların ve yaşam koşullarının geniş kitleler tarafından görece kabul edilebilir düzeyde olduğu emperyalist sistemin merkez ülkelerinde devletlerin silahlı güçlerine daha fazla kaynak ayırmaları, daha fazla yetki vermeleri ve onları daha fazla görünür kılmaları bu gerçekliğin sonuçlarıdır.
Emperyalist kapitalist sistem aynı zamanda işgaller ve haksız savaşlarla kendisini var eder. Bir taraftan sermayenin doymak bilmez iştahı ve yayılma zorunluluğu, diğer taraftan da kapitalist ekonominin temel direklerinden askeri sınai kompleksin-savaş sanayiinin ihtiyaçları savaşlar çıkarmayı gerekli kılar. Ortaya çıkan sonuç ise, yakılıp yıkılan ülkeler, yaşamlarını yitiren, sakat kalan, milyonlarcası mültecileşmiş yoksullar, birbirine düşman edilen halklar ve palazlandırılan ırkçılık…
2022 yılı 1 Mayıs’ına dünyanın birçok yerinde devam eden savaşlara ek olarak emperyalistler arası kapışmanın bir parçası olan ve emperyalistler arası dalaşı daha da fazla harlayan Rus emperyalizminin Ukrayna işgali koşullarında giriyoruz. Görünür gerekçe olarak Ukrayna’da ciddi bir etkinlik kuran ve açıktan Nazi sembolleri ile kendilerini tanımlayan faşistlerin 2014’ten itibaren artan saldırıları üzerinden şekillenen Rus emperyalizminin Ukrayna işgali, gerçekte, ABD-AB merkezli emperyalist blok ile Rus emperyalizmi arasında derinleşen çelişkilerin patlak verdiği bir savaştır. İşgalin başlangıcından günümüze yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki emperyalist kapitalist sistem zorlandığı her noktada silahları devreye sokmakta tereddüt etmemekte ve sistemin asli unsurları olan gerici faşist güçleri palazlandırmakta, onlara meşruiyet alanları yaratmakta bir an olsun tereddüt etmemektedirler. ABD ve AB emperyalistleri Ukrayna devleti ve faşist çeteleri her türden silah ve askeri malzeme ile destekleyerek kendileri adına savaşı devam ettirmelerini sağlarken aynı zamanda Rus emperyalizminin saldırganlığını gerekçe göstererek NATO’ya dahil olmayan ülkeleri de NATO üyesi yapma noktasında adımlar atmaktadırlar. Bu durum aynı zamanda muazzam bir silahlanma yarışının da tetiklenmesini getirmiştir. Alman devleti bu savaşı gerekçe göstererek savunma harcamalarını 100 milyar Euro’ya yükselteceklerini duyurdu. Yine aynı süreçte AB dışişleri ve savunma bakanlarının Brüksel’de yaptıkları toplantıda önümüzdeki beş ile on yıl arasında AB’nin küresel bir güvenlik gücüne dönüşmesi için “AB Stratejik Pusulası”nın ilk taslağı üzerinde anlaşma sağlanarak silahlanma ve askeri rekabetin daha fazla öne çıkacağının sinyalleri de verilmiş oldu.
Öte taraftan, Rus emperyalizminin saldırganlığı gerekçe gösterilerek anti-komünist kışkırtma yaşanmaktadır. Ukrayna’daki Neo-Naziler beslenip büyütülmekte, Rus tarihine ait olan her şey düşmanlaştırılmaktadır. En başta da sosyalizme ait simgeler ve değerler hedef haline getirilmektedir. Neo-Nazilere yönelik destek artık ırkçılığın ve faşizmin daha fazla alan bulmasını sağlayacaktır. Faşist partilerin daha fazla palazlanmasını sağlayacak bir politik iklim söz konusudur.
Burjuvazi tarafından bilinçli ve sistemli olarak geliştirilen politikaların sonucu olarak ırkçılık ve milliyetçilik Avrupa’nın dört bir yanında yükseltilmekte, faşist partiler öne çıkarılmakta, işçi ve emekçilerin demokratik hak ve özgürlüklerine yönelik saldırılar arttırılmakta, göçmen işçi ve emekçilerle, yerli işçi ve emekçiler arasında suni bir çatışma ortamı yaratılmaya çalışılmaktadır.
Gelinen aşamada emperyalist kapitalist ülkelerde yoksulluk ve temel insani ihtiyaçlara erişimde sıkıntılar giderek artmaktadır. 2020 yılında Covid-19 pandemisiyle ekonomik kriz daha açık hale gelmiş ve tırmanmıştır. 2021 yılının ikinci yarısında ise, dünyanın birçok yerinde, özel ve yoğun olarak da Avrupa coğrafyasında açığa çıkan enerji sorunu ve doğalgaz, petrol, elektrik vb. gibi temel enerji kaynaklarında astronomik ve hızlı fiyat artışları nedeniyle, işçi ve emekçi kesimler yoksullaşmaya, daha yoğun sorunlar yaşamaya başladı. Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapanan birçok küçük ve orta ölçekli işletmenin kapanması nedeniyle, ciddi bir işsizlik açığa çıkmış oldu. Önce pandemi şimdi ise Ukrayna’da devam eden savaş gerekçe gösterilerek temel ihtiyaç malzemelerine ciddi zamlar yapılmışken işçi ve emekçilerin maaşlarında ise komik artışlar gerçekleşmektedir. Yoksullaşma ve temel ihtiyaç malzemelerine ulaşımın güçleşmesi kitlelerin önümüzdeki süreçlerde sokağa dönük hareketlerine dönüşmesi kaçınılmazdır.
İşçi sınıfının Uluslararası Birlik ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs’ı bir yandan, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısı diğer yandan da artan hayat pahalılığı, geliştirilen ırkçılık ve devletlerin kolluk güçlerine daha fazla alan açarak gelişecek öfkeyi ve ortaya çıkacak tepkileri bastırmaya dönük düzenlemeleri eşliğinde karşılamaktayız. Covid-19 pandemisi bahanesiyle işçi sınıfı ve emekçilerin hak arayışı kısıtlanmış ve yer yer kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle saldırılar yoğunlaşmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen, devrimciler sokakları terk etmeyerek emperyalist-kapitalistlerin işçi ve emekçilerden yana olmayan, burjuvaziden yana olan politikalarını teşhir etmekten geri durmadılar.
2022 1 Mayıs’ına doğru giderken, dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilerin hak arama, örgütlenme ve mücadele çıtasının yükselişe geçtiğini görmekteyiz. Her türlü demokratik etkinliğe saldıran Türkiye’den İtalya’ya, Sri Lanka’dan Hindistan’a, Filipinler’den Brezilya’ya birçok ülkede işçi sınıfının kararlı, mücadeleci pratiği egemen sistemleri ciddi anlamda korkutmaktadır.
Tam da böylesi bir ortamda, ekonomik, siyasal, sosyal hak ve özgürlüklerimiz için daha da kararlı ve örgütlü bir şekilde mücadeleyi büyütmeli, alanları, sokakları krizi yaratan sömürücü, gerici güçlere karşı mücadelenin arenası haline getirmeliyiz.
Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği olarak, egemen sınıfların korkularını daha da büyütmek için 1 Mayıs’ta kitlesel ve militan bir şekilde alanlarda, meydanlarda buluşmaya, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Yaşasın 1 Mayıs!
Bijî Yek Gulan!
AVRUPA GÖÇMEN EMEKÇİLER BİRLİĞİ (AGEB)
Verband der Werktätigen MigrantInnen in Europa
Union des travailleurs immigrants en Europe
Union of Migrant Workers in Europe
27 Nisan 2022