Anti Emperyalist Lig, Aksa Tufanı’nın birinci yılına girerken artan Siyonist saldırganlığa karşı Filistin Ulusal Direnişiyle uluslararası dayanışma çağrısı yaptı.
Anti Emperyalist Lig (AEL) tarafından yapılan açıklamada 7 Ekim’den 21 Ekim’e kadar, 12 ve 13 Ekim’de iki uluslararası eylem günü de dahil olmak üzere Filistin’e destek için uluslararası bir kampanya çağrısında bulunuldu.
AEL yaptığı açıklamada “Anti emperyalistler olarak yaşadığımız ülkelerde bu işgal ve katliamı destekleyen ve besleyen kaynakları hedef almak için çalışmalıyız.” diyerek aktif eylemler örgütleme çağrısı yaptı.
“Filistin Bizim Davamızdır! Birlikte Kazanacağız!” başlıklı açıklamanın tamamı şu şekilde:
7 Ekim ve Filistin ulusal kurtuluş güçlerinin Siyonist işgale karşı bir yıldır sürdürdüğü kahramanca mücadele ile sadece İsrail soykırımı değil, emperyalistler de büyük bir prestij kaybına uğramış, “sarsılmaz güç” efsanesi ağır yara almıştır. Başta ABD olmak üzere uluslararası dev tekellerin ve emperyalistlerin kanatları altında İsrail devletine bir kez daha “tarihin itici gücünün halk ve sadece halk olduğu” “acı dersi” verildi. Teknolojik imkanlarla savaşı kazanacaklarını sananlar, tarihin her dönemecinde davaları uğruna ölmekten çekinmeyen örgütlü kitleler karşısında büyük yenilgiler yaşamışlardır. İsrail Devleti 7 Ekim’de yaşadığı büyük şokun ardından soykırım dahil her türlü katliam ve suçu işleyerek sonuç almaya çalışsa da hiçbir sonuç elde edememiş, iç dengeleri sarsılmış, ülke içinde büyük bir muhalefet birikmiş, askeri ve teknolojik büyüklük ve yenilmezlik balonu patlamıştır.
Sömürgeci ve Siyonist İsrail devletinin yenilmezlik imajı, El Aksa Tufanı ve Filistin’in ulusal kurtuluşu için devam eden ve güçlenen silahlı direniş cephesi ile paramparça olmuştur. Oslo Anlaşmalarının dayattığı teslimiyetin ötesinde, Siyonist yayılmacılığın “normalleştiği” ve Filistin davasının “bittiğinin” düşünüldüğü bir noktada yeni bir başlangıçtı. El Aksa Tufanı pek çok yerleşik anlayışı yıktı ve Filistin hakkında uzun süredir kanıksanmış olan statükoyu paramparça etti. Filistin’in izolasyonu da dahil olmak üzere “normalleşme” süreci sona erdi.
Filistin Ulusal Kurtuluş Güçleri’nin işgal karşıtı mücadelesi, güçlü olanın zayıf ama halka dayanan örgütlü bir hareket karşısında yenilgiye uğrama ihtimalini göstermiştir. Bu olasılık tüm devrimci ve ulusal direniş hareketleri için öğretici bir derinliğe sahiptir. İsrail, büyük maddi-askeri desteğe sahip devasa bir askeri ve teknolojik güçtür; ancak sınıf mücadelesinin şanlı tarihi, haklı davaları uğruna mücadelelerinde kararlı olanların, bu uğurda örgütlenenlerin, ezilen halklarla doğru bağlar kurup onları mücadelenin bir parçası haline getirenlerin, tüm imkansızlıklara rağmen, büyük imkânlara sahip güçleri yendiklerini defalarca kanıtlamıştır. Filistin davasının dünyanın dört bir yanındaki işçiler ve halklarla güçlü bağlara sahip olduğu, emperyalist propagandanın yalanlarını reddeden ve polisin baskı ve zulmüne direnen dünyanın neredeyse tüm ülkelerindeki kitlesel dayanışma hareketiyle kanıtlandı ve kanıtlanmaya devam ediyor.
Küçücük bir bölgede bir yıldır süren savaşta İsrail devleti bırakın zafere ulaşmayı, Filistin Direniş Güçlerinin elindeki savaş esirlerine bile ulaşamamıştır. El Aksa Tufanı, revizyonist ve reformistlerin barış, demokrasi, silahsızlanma ve uzlaşma adına ortaya attıkları pejmürde teorileri de yerle bir etmiştir. Soykırımcı İsrail Devletini ve onun emperyalist destekçilerini durduracak olan Filistin Direniş Güçlerinin silahlı kuvvetleri, direniş güçlerinin birleşik ordularıdır. Bu nedenle, yerinden edilen ve tahliye edilen herkesin geri dönme hakkı da dahil olmak üzere Filistin’in tam kurtuluşu için haklı ve doğru talebi desteklemek gerekir. Siyonist zindanlarda kötü muamele ve işkence gören, siyasi tutuklu olarak yasal haklarından mahrum bırakılan binlerce Filistinli tutuklunun tam demokratik hakları için haklı talebi yükseltin: Tüm siyasi tutukluların derhal serbest bırakılması için! Bugün Filistin halkı bir kez daha uluslararası anti emperyalist harekete, ulusal kurtuluş mücadelesinin Proleter Dünya Devriminin önemli bir parçası olduğu ve bu nedenle proleter güçlerin Yeni Demokratik Devrim yolunda ulusal kurtuluş mücadelesini geliştirmek için öncü rolünü geliştirmesi gerektiği konusunda güçlü bir örnek vermektedir.
Siyonist İsrail Devleti, emperyalizmden bahsedilmeden tanımlanamaz. ABD-emperyalist temsilcisi Joe Biden şöyle demiştir: “Eğer İsrail var olmasaydı, ABD bir İsrail icat etmek zorunda kalacaktı. İsrail, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak için Orta Doğu’da sahip olduğu en büyük güçtür.” İsrail bir devletten öte, emperyalizmin Orta Doğu bölgesine sapladığı “kanlı bir hançer” ve sömürücülerin vahşi uygulamalarını somutlaştıran ve bundan gurur duyan bir kötülük timsalidir. Devlet düzeyinde emperyalist saldırganlığın sembolüdür. Sadece bu bile İsrail’in “Yahudilerin Devleti” olduğu yönündeki Siyonist yalanların maskesini düşürmektedir. Tam tersine İsrail, İsrail’dekiler de dahil olmak üzere ezilen halklara karşı “Emperyalistlerin Devleti”dir. İsrail Devleti soykırımcı bir devlettir.
Emperyalist sistemin krizinin derinleştiği anlar, emperyalistler arasındaki çelişkileri derinleştirmekte ve ezilen uluslara ve halklara karşı saldırı savaşlarının genişletilmesini zorunlu kılmaktadır. Filistin halkının tek gerçek dostu, yasaklara ve baskılara rağmen dünyanın her köşesinde anti Siyonist ve anti emperyalist bir ruhla sokakları dolduran milyonlarca insandan oluşan kitlelerdir. Filistin’in tecridini ve Siyonizm’in katliamını meşrulaştıran gerici tahakküme karşı, hesapsızca Filistin’in yanında duran, her yerde duvarlara “Yaşasın Özgür Filistin” nakışını işleyen, Filistin’in sembollerini bayraklaştıran halkın bağımsız eylemleridir.
Tüm emperyalizme karşı kazanmaya mahkûm olduğumuz yeni bir sürecin içindeyiz. Emperyalizm tarihin çöplüğüne atılmayı bekleyen iflas etmiş bir ekonomik ve siyasi sistemdir. Halklar bu devasa çöp yığınını kaldıracak güçlü kollara sahiptir. Örgütlenmek, silahlanmak ve iktidar mücadelelerine tereddütsüz katılmak temel görevimizdir. Filistin ulusal direnişiyle tam bir dayanışma içinde olmalı, onda somutlaşan her devrimci özelliği tereddütsüz vurgulamalı, benimsemeli ve savunmalıyız. Bu sadece dayanışma olmayacaktır. Aynı zamanda İsrail Siyonizmi’nin bölgesel ve uluslararası tüm uzantılarına ve iş birlikçilerine karşı ülkelerimizde aktif, açık bir mücadele yürütmeliyiz. İsrail birçok devlet ve birçok uluslararası tekel tarafından farklı şekillerde desteklenmekte ya da beslenmektedir. Anti emperyalistler olarak yaşadığımız ülkelerde bu işgal ve katliamı destekleyen ve besleyen kaynakları hedef almak için çalışmalıyız. Bunu ancak halkların sonunda kazanacak gücüne inanarak ve onun rehberliğinde yapabiliriz.
Anti Emperyalist Lig Koordinasyon Komitesi olarak tüm devrimci, anti emperyalist, işgal karşıtı güçleri Filistin Ulusal Kurtuluş Mücadelesini desteklemeye ve bedeli ne olursa olsun direnişin bir parçası olmaya çağırıyoruz. Emperyalist sistemin koçbaşlarından biri olan İsrail Siyonizmi’ne karşı ezilen Filistin halkının mücadelesini sahiplenmeli, direnişi güçlendirmeli ve dayanışmamızı somut eylemlerle göstermeliyiz. Bu nedenle 7 Ekim’den 21 Ekim’e kadar, 12 ve 13 Ekim’de iki uluslararası eylem günü de dahil olmak üzere Filistin’e destek için uluslararası bir kampanya çağrısında bulunuyoruz.