Demokratik Halk İktidarı yolunda kendimizi çelikleştirmek, geliştirmek ve yeni mevziler kazanmak amacındayız. Bunu da “fırtınalı mücadeleler ve şiddetli eleştiri ortamı içinde” (Mao) başaracağız. İdeolojik, politik ve örgütsel hattımızın kendini yenileyebilmesi, gelişene müdahale etme gücünü kazanması ve yeni mevzilere doğru yol alabilmesi siyasal üretim içinde olmakla mümkündür. Bu üretim sürecinde doğruları hâkim kılmak, yanlışları atmak veya onlardan ders çıkarmak için eleştirel olmak gerekir.
Peki nedir eleştirel olmak? Söylenilende, düşünülende, yapılanda kısaca yaşanılanda sorgulayıcı olmak, doğruları ayağa kaldırmak, eksikleri doldurmak, hataları ve zaafları atmaktır. Eleştirinin bu amaçlarına ulaşabilmesi için açık, samimi ve dürüst olmak ilk gerekliliklerden biridir. Bir diğer gereklilik de hataları, yanlışları doğuran çeşitli sebepleri de hesaba katmaktır. Hiçbirimiz hatasız veya yanlışsız değiliz. Kendimizi hatasız ve yanlışsız görmek bizi en başından idealizmin sınırlarına hapseder. Hatalarımız, hastalıklarımız yaşadığımız ortamın koşullarından da kopuk değildir aksine büyük oranda bunlardan beslenir. Bütün bunları görerek, hatalarımızı bizi eğiten araçlar haline dönüştürebiliriz. Çünkü hatalar bir yanıyla aleyhimize çalışırken, bir yanıyla da bizlerin lehinde çalışırlar. Hatalarımızı doğrulara, gerçeklere ulaşmanın bir basamağı olarak değerlendirebilirsek bunları kendi lehimizde çalıştırmış oluruz. Bunu bahsettiğimiz eleştirel bakış açısına sahip olmakla başarırız. Çünkü biz komünistler halkın, partinin ve devrimin çıkarlarıyla örtüşmeyen hiçbir düşünceyle beraber yaşamak yanlısı değiliz ve olamayız.
Eleştirinin beraberinde özeleştirinin gerekliliğini de görememek aşırı derecede ilerlemiş, zihinsel körlüğün ifadesidir. Hep başkalarını eleştirmek, kendi hata ve zaaflarının farkında olmamak ve kendini eleştirmemek bir bütün olarak eleştirel olmanın ne kadar bilince çıkarıldığının göstergesidir. Zaten kendine karşı bu dürüstlüğü gösteremeyen bir kişi, başkalarını eleştirirken de samimiyet ve dürüstlükten yoksundur. Böyle bir eleştirinin de özü karalamak, suçlamak, çamur atmaktır; bu da burjuvazinin yöntemidir.
Amacımız doğrultusunda, doğru düşünce ve yaşam tarzıyla şekillenmek gibi bir kaygımız varsa -ki bu bizim temel kaygımızdır- kendi hastalıklarımıza karşı daha da acımasız olmalıyız. Özeleştirel olmak cesaretin, dürüstlüğün ve samimiyetin ifadesi olduğu gibi siyasal kavrayışında gelişkinliğini gösterir. Başkan Mao’nun dediği gibi “süpürmezsek tozlanır, yıkamazsak kirlenir.”
Eleştiri-özeleştiri kişisel ve kolektif gelişmenin motorudur ama bu önemli silah aşağıda sıralayacağımız birtakım gerekliliklerle birlikte kullanılması halinde daha etkili olabilir.
İlk olarak eleştiri-özeleştirinin gerçekleri yakalamaya, yanlışlardan arınmaya hizmet edebilmesi için bu yöntemi MLM anlayışla ele almak gerektiğini, aksi durumda yapıcı, geliştirici olamayacağını bilmek zorundayız. Bu silahımızı pratiğimiz içinde doğru bir anlayışla kullanmazsak silahımız geri teper.
İkincisi: Eleştirilerimiz somut gerçeklere dayanmalıdır. Öznel, keyfi yargılar ve eleştirinin bayağılaştırılması önlenerek somut gerçeklerden hareket edilmelidir. Yoksa nesnel olmayan eleştirilerle doğru olmayan sonuçlara çıkarız.
Üçüncüsü: Eleştirinin veya özeleştirinin hedefine ulaşması, söz konusu durumu doğuran koşulları, faktörleri irdelemek ve bunun üzerinden sonuca gitmekle olur. Bu koşul ve faktörlerin doğru ve yeterli kavranması sonucu geliştirilen bir eleştiri, sorunun nedeni ve kaynağının görülmesine imkân sunacağı için, güçlü bir özeleştirinin de koşullarını yaratmış olur. Eleştirirken olduğu gibi özeleştiri verirken de sorunu kavramış olmak tayin edicidir. Bu yapılmadığında eleştiri şikâyet ve sızlanmaya, özeleştiri günah çıkartmaya dönüşür.
Dördüncüsü: Hata veya zaafı olan yoldaşlarımızı hor görmemeli, aksine başarısızlıklarımızı başarılarımızın anası olarak görmemiz ve bu yönlü çaba harcamamızın gerekliliğini vurgulamalıyız.
Beşincisi: Yoldaşlarımızın yanlışlarına karşı kesinlikle liberal olmamalı, yanlışını açık bir şekilde söylemeliyiz. Yoksa kırmamak, üzmemek adına ona esas kötülüğü yaparız.
Altıncısı: Özeleştiride birtakım kaygılarla -yanlış anlaşılmak, geri değerlendirilmek vb.- hareket edilmemelidir. Yanlışlara karşı net ve dürüst olmamak, yanlışları düzeltmeyeceği gibi bu yanlışların bizlerle daha uzun bir süre yaşamasına ve bizim üzerimizde etkili olmasına neden olur. Yine bu kaygılardan hareketle misillemelere girmek de bir o kadar yanlıştır.
Yedincisi: Eleştirilere karşı tahammüllü olunmalı, eleştirilerin bizlerin yararına söylendiği bilinmelidir. Eleştiriye karşı tahammüllü olmak kişisel, siyasal derinliğin ve olgunluğun, kibirlilik ise siyasal ve kişisel sığlığın, basitliğin ifadesidir.
Sekizincisi: Hatalara, yanlışlara, zaaflara karşı kesinlikle kayıtsız kalmamalı, her türlü yanlışın gelişmesine fırsat verilmeden engellenmelidir. Kişiler yaptıkları yanlışların farkında olmayabilir. Eğer kişinin yanlışlarını görürsek, biz bunu ona anlatmalı, yardımcı olmalıyız. Önemsememek veya “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” anlayışına sahip olmamalı, üretimin ve değişimin etkeni olmalıyız.
Dokuzuncusu: Eleştiri zamanında ve yerinde yapılmalıdır. İş işten geçtikten sonra ve olur olmaz her yerde yapılan eleştirinin yapıcılığı da olmaz. İşleyiş dahilinde ve açık eleştiri düsturumuz; yüz yüze veya komite içerisinde yapmak yerine kişinin arkasında ve adeta megafonla yapılan eleştiri tarzı düşmanımızdır. Açık eleştiri partide birlik ve güvene, arkadan yapılan dedikodu tarzı güvensizliğe, birliğin zedelenmesine hizmet eder.
Onuncusu: Eleştiri-özeleştirimiz kesinlikle sözde kalmamalıdır. Bu bizde görülen en büyük hastalıklardan biridir. Hep “doğruyu yapmalıyız” deriz ancak doğruları bir türlü hayata geçiremeyiz. Eleştiri-öz eleştiriler sözde kaldığı sürece ne kadar doğru olursa olsun hiçbir hükmü olmaz. Bu nedenle eleştiri-özeleştiri sonrası somut adımlar atmalıyız.
Bu sayılanlar, her türlü ilişkilerimizde; üstlerimizle astlarımızla, diğer devrimci örgütlerle, sempatizanlarımızla olan ilişkilerimizde geçerli olmalı, aile, akraba ilişkilerimizde de bunu hayata geçirmeli ve örnek olmalıyız. Tersi durumda; eleştiri-özeleştiriyi devrimci mücadelemiz içinde MLM bilinç doğrultusunda içselleştirmezsek her türlü hatanın sınırsız gelişimini de engelleyemeyiz. Bu durumda her türlü hastalıktan muzdarip bir şekilde halktan, devrimden, partiden ve insani gerçekliklerimizden kopuş kaçınılmaz olur.