Dünya halklarının baş belası olan ve saldırganlığının dozunu asla düşürmeyen ABD’de sular durulmak bilmiyor. Emekçi kesimler açısından gelenin gideni arattığı bir pozisyonda duran emperyalist haydut ABD, bir önceki başkanı Trump’ın uygulamalarıyla tartışılır bir pozisyona gelirken, Trump’ın seçim yenilgisini hazmedememesi ve saldırgan tutumu nedeniyle yaşanan iç çatışma; daha doğru bir ifadeyle egemen sınıflar arasındaki klik çatışmaları ayyuka çıktı.
Hepimizin yakinen tanıklık ettiği, dünyanın birçok yerinde bizzat darbeler planlayan, mevcut yönetimlerin değişmesi için parlamento binaları bastıran, komplolar vs. akla gelebilecek her türlü hileyi yapan ABD’de, kimsenin “beklemediği” bir şekilde, ABD tarihinde ikinci kez Kongre Binası basıldı ve çıkan olaylarda 4 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı.
Yeniden gündemde olmanın sebebi, 6 Ocak günü ABD Kongresi’nin, 3 Kasım 2020 tarihinde yapılan ve seçimleri kazanan demokratların adayı Biden ve ekibini onaylama toplantısının yapıldığı esnada, Trump ve destekçileri önceden planladığı (her ne kadar inkar edilse de) bir protesto eylemi gerçekleşti ve devamında Kongre Binası işgal edildi.
Dünyanın dört bir yanından canlı yayınlarla izlenen bu işgal nedeniyle, seçimlerden sonra sürekli “mızıkçılık” yapan, “seçimlerde hile var”, “Beyaz Saray’ı terk etmem” gibi açıklamalarla dikkat çeken ve işgal günü attığı tivitlerle göstericileri yönlendiren Trump’a karşı tepkiler artınca, eylemin amacına ulaştığı, göstericilerin geri çekilmesi gerektiği yönlü açıklamalarla durumu yumuşatmaya çalıştı Trump. Ancak iş işten geçmişti artık, işgal vardı ve ölüler vardı günün sonunda. ABD Temsilciler Meclisi de Başkan Donald Trump’ın “ayaklanmayı teşvik” gerekçesiyle azledilmesi yönünde karar verdi. Trump, ABD tarihinde Temsilciler Meclisi tarafından azledilmesi yönünde ikinci kez karar alınan başkan oldu.
Darbe mi, demokrasinin kullanımı mı? “Terör” faaliyeti mi? tartışmaları bir yandan sürerken, diğer taraftan ABD’deki egemen klikler arasındaki çatışmanın boyutu bu baskınla kristalize olmuştur. Tatlı vergi muafiyetleri, krize karşı saldırgan ve pervasız yaklaşımı ile tekelci burjuvazinin bir kısmının açık desteğini alan Trump-Pence ittifakı, kongre baskını sonrası parçalanmış, tekelci burjuvazi yaşananların faturasını Trump’a keserek sorunu hafifletme yolu bulmuştur. Klikler arası mücadelede geçici olacağı anlaşılan bir uzlaşma hattı belirlenmiştir. Baskın hep bir ağızdan kınanmış, Trump’ın işin ucunu kaçırdığı noktasında hemfikirlik sağlanmıştır. Burjuvazi imajına leke düşürecek, güven kaybettirecek bir sürecin içinde olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Bu durum işlerin onlar açısından iyi gitmediğini göstermektedir.
Yaşanan tablo sadece bir imaj kaybetme, Trump deliliği olarak değerlendirilemez. Zira emperyalist tekellerin temsilcileri yaşadıkları politik krizin gerginliğini son raddeye kadar taşımıştır. En uç noktaya kadar gerginliği vardırmaktan, imajları zedelense de çekinmemişlerdir. Ancak her çatışma ve gerginliğin kontrolü kaybetme olasılığı, kriz tırmanırken hesaplara dahil edilmeye bilir. Nihayetinde Kongre önünde polisin tüm hoşgörüyle izin verdiği protesto, aynı hoşgörünün Kongre Binası’na girilmesine karşı “çaresizleşerek” devam etmiş krizin tırmandırılması siyaseti, yeni bir krizi tetikleyerek zirveye ulaşmıştır. Bu tablo kliklerin aynı zamanda bir birine ayar vermesine de içkindir. Cumhuriyetçiler baskını “değerlere saldırı” olarak kınarken Demokratların kendilerini daha fazla gözetmesi gerektiği mesajını vermeyi başarmıştır. Demokratlar ise bu durumu bir avantaja çevirerek var olan gerici sistemin meşruiyetini pekiştirecek ve bunun temel direği olduğu noktasında bir adım daha ileri adım atma peşindedir.
Bu gelişmelerde “ırkçı-gerici-faşizan” saiklerle kongreye yapılan baskını, “iç terör”le mücadele konseptine çevrilmesi beklenmektedir. Zira bu gerici güruh bir yönelimin, özellikle egemen sınıfların gerici saldırılarının zeminin yaratılması için garnitür olarak kullanılacaktır. Ekonomik ve politik krizin devam edeceği, dış politikada daha saldırgan bir konumlanışın Biden ile örgütlenmesinin ihtiyaç olarak çıktığı koşullarda, toplumsal muhalefet dinamiklerinin ileriye atılması durumuna karşı “terör” kapsamının yeniden düzenlenmesi ABD emperyalizmi için oldukça işlevli olacaktır. Zira ABD egemen sınıfları ilerici ve haklı birçok yapıyı, hareketi ve toplumsal tepkiyi de şiddetle ilişkisi bağlamında “kongre baskıncılarıyla” eşitledikleri unutulmamalıdır. Bu bağlamda yaşanan kongre baskınının ABD emperyalizmini içerde ve dışarda daha saldırganlaştırmaya ciddi bir olanak sağladığı açıktır.
Dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olan ABD, özellikle pandemi döneminde ciddi ekonomik sorunlar yaşamaya başladı. ABD ekonomisi, koronavirüs salgınının etkisiyle 2020 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 32,9 daralarak rekor seviyede küçüldü. Uzmanlar bu düşüşün 1947’den bu yana görülen en sert düşüş olarak kayıtlara geçtiğini söylüyor.
Yeni seçilen Biden yönetiminin ilk icraat olarak pandemiyle mücadeleyi seçmesi tesadüfi değildir aslında. Ekonomideki kriz, yükselen işsizlik, hayat pahalılığı, alınan sert güvenlik önlemleri ve bütün bunlarla beraber halkın yükselen öfkesi… Korkular ve kaygılar egemen sınıfların önceliklerini değiştirmek zorunda bırakıyor.
ABD’nin ekonomik olarak yaşadığı kriz sadece kendi sınırlarında kalmamaktadır. Emperyalistler arası rekabette, Çin’in ekonomik alanda yükselişi ve ABD’yi dışında tutarak yapılan ekonomik anlaşmalar da, ABD egemen sınıflarını kaygılandırmaktadır.
15 Kasım 2020’de Çin’in de aralarında bulunduğu Asya-Pasifik bölgesi olarak adlandırılan bölgedeki 15 ülke, Vietnam’ın ev sahipliğini yaptığı ASEAN Zirvesi’nde dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olarak adlandırılan bir anlaşma imzaladılar.
Öte yandan, bir diğer serbest ticaret anlaşması da 30 Aralık’ta Avrupa Birliği (AB) ile Çin arasında imzalandı. AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAİ) olarak adlandırılan bu anlaşmayla, iki taraf birbirinin pazarına erişim sağlayabilecek.
Bu iki anlaşma ciddi anlamda ABD’yi rahatsız ve tedirgin etmektedir. Tek güç olma hedefiyle hareket eden ABD’nin işi bu anlaşmalardan sonra daha da zorlaşacak gibi görülmektedir.
Ekonomik anlamdaki bu kriz, doğallığında beraberinde siyasal krizi de getirmektedir. Geçmişten beri hemen her kapitalist ülkede olduğu gibi, ABD’de de klikler arasında mücadele vardı. Ancak bugün kâr oranlarında yaşanan düşüş, bir kliğin temsilcisi olan Trump ve ekibinin kötü yönetimi işleri içinden çıkılmaz bir boyuta taşıdı. Tablo klikler arası mücadelenin keskinleşmesi ve boyutlanması oldu.
Emperyalist-kapitalist sistemi mezara gömecek olan klikler dalaşı değil, işçi sınıfının ve ezilenlerin mücadelesidir. ABD’den Arjantin’e, Fransa’dan Nikaragua’ya dünyanın dört bir yanında ayağa kalkan işçi sınıfı ve ezilenlerin hareketi egemenlerin korkulu rüyası olmaya başladı. Bu korkularını daha fazla büyütmek için örgütlenmeye, örgütlü bir şekilde karşı koymaya ihtiyaç vardır.