Alevilerin kimliğine, inançlarına ve yaşayış biçimlerine yönelik saldırılar Dersim’den Maraş’a, Çorum’dan Sivas’a hafızamızın derinliklerinde yer almaktadır. Hesabı yarım kalan bu saldırılar hafızamızın bir köşesinde sanki daha dün yaşanmış gibi dururken, her geçtiğimiz gün üzerine yeni saldırılar yeni yöntemler eklenmektedir. Devlet bir taraftan Alevilerin ibadet yerlerini yıkarak inançlarını yasaklarken, diğer taraftan cemevlerinde bulunan üye ve yöneticileri gözaltı ve tutuklama terörü ile sindirmeyi hesaplamaktadır.
Maraş’ta yapılan katliam öncesi Alevilerin evleri tek tek işaretlenerek yaşadıkları yerler öncesinden tespit edilmişti. Son yıllarda ise yine birçok bölgede Aleviler’in evleri gece yarıları bilinen ancak “bilinmeyen” şahıslarca işaretlenerek Aleviler’e ikinci bir Maraş’ın çok yakın olduğu mesajı verildi. 1978’de Maraş’ta katliam gerçekleştiğinde iktidarda CHP varken bugün AKP yer almaktadır. Sözün kısası Osmanlı’dan günümüze yapılan ve yapmayı planladıkları bütün katliam ve asimilasyon politikalarının arkasında sadece isim değiştiren ancak özünü asla unutmayan bir devlet gerçeği durmaktadır. Günümüzde bu saldırılar Maraş’ın çok yakın olduğu mesajları, gözaltı-tutuklama terörü, baskı ve inkar şeklinde ve daha birçok örnek verebileceğimiz saldırılarla devam etmektedir.
Alevilere yönelik gerçekleşen saldırılara ilişkin Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ataşehir Şube Başkanı Hasan Gülüm’ün görüşlerine başvurduk. Yaptığımız söyleşide Gülüm, bütünlüklü saldırılara, toplumun ezilen tüm kesimlerinin ortak bir karşı koyuş tavrı ile mücadele etmesi gerektiğini ve kazanımın ancak o zaman mümkün olabileceğini ifade etti.
YD: Alevilerin TV kanalları kapatılıyor, üye ve yöneticileri gece yarısı yapılan ev baskınları ile gözaltına alınarak tutuklanıyor. Aleviler bu saldırıyı nasıl değerlendiriyor?
Hasan Gülüm: Aleviler yüzyıllardır inançları ve kimlikleri nedeniyle ötekilerden olan bütün kesimler gibi her türlü baskıyı ve zulmü yaşamış bir halktır. Bu baskıların en önemli ayağını ise devletin asimilasyon politikaları oluşturmakta ve bu politikalara dayalı olarak Alevilerin inançları inkar edilmekte. Bu saldırılardan bir diğeri de Alevilerin inanç yeri olan cemevlerinin inkâr edilmesi ve zorla camilere dönüştürülmesidir. Aleviler kendi ibadet yerlerini kurarak inançlarını ve var olduklarını yüksek sesle haykırdıkça tekçi zihniyet de saldırılarını o denli artırmaktadır.
Fiili olarak yapılan saldırılarla, yok sayma, inkâr ve katliamlarla yolundan döndüremedikleri Aleviler’i farklı müdahale yöntemleri geliştirerek engellemeye çalışıyorlar. Cemevi-cami projesi ise bu saldırının bir yanını oluşturmaktadır. Bugüne kadar Alevi inancının yok sayılmasına uygun olarak, katliamcı politikalar işe yaramayınca inancın asimilasyonla değiştirilmesi için cami-cemevi projesi hayata geçirilmeye çalışıldı. Bu, bir zamanlar Alevi köylerine zorla cami yaptırmanın başka bir versiyonu olarak karşımıza çıkarılıyor. Kısacası yıllardır Aleviler’i, imamların arkasında saf tutturamayan sistem Aleviler eliyle bunu yapmak istiyor. Ancak Aleviler bu saldırıları kabul etmediği gibi bunu yapmak isteyen sözde Alevi kurumlarını da reddediyor. Bugün bu asimilasyonu içerden yaratan Alevi kurumlarının olması, Alevilerin bu asimilasyonu doğrudan görmesini kısmi olarak engellemektedir. Bu nedenle televizyonları kapatılıp yöneticileri tutuklanınca görebildiği kadar tepki ortaya koyarak ses çıkartmaktadır. Alevi örgütlerinin ve cemevlerinin yapılan saldırılara yeteri kadar muhalif duruş sergilememesi, Aleviler’i kendini koruma duygusu içine itmektedir. Halk her ne kadar bu saldırının belli oranda bilincinde olsa da bu bilinci açığa çıkaracak olan bizleriz. Bizler var olan atıllığımızı ve sessizliğimizi korudukça çıkarılan ses de farkındalık da o denli cılız kalacaktır.
YD: En son Erzincan’da bulunan üye ve yöneticileriniz gözaltı ve tutuklama saldırısına maruz bırakıldı. Bir taraftan günlerce gözaltında hiçbir gerekçe göstermeden tuttular, diğer taraftan ise dosyada gizlilik kararı olduğunu iddia ederek kamuoyuna hiçbir açıklama yapmadılar. Terörize edilerek yapılan bu ev baskınları ve tutuklamalar sizce de biat ettirme politikalarının bir parçası değil mi?
Hasan Gülüm: OHAL’in uygulanması, devamında KHK ile demokratik alanlarda bulunan insanların işinden edilmesi gibi tonla saldırı yöntemleri ile hak gaspları hayatımızı sardı. Her alanda demokrasi güçlerinin bileşenleri bu hukuksuz politikalar üzerinden işinden edildi ve tutuklandı. Aleviler’de diğer toplumsal kesimler gibi bu hukuksuzluktan payını almaktalar. Yöneticilerimiz ve üyelerimiz gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Tüm bunlar her alanda hayata geçirilmek istenilen biat kültürünün ürünleridir. Demokratik alanlarımızı bir bir yok etmek için kullanılan ürünler!.. En son Erzincan’da da bu yapılmak istenmektedir. Bu saldırıları her alanda yapılmak istenen dizayn etme adımı olarak ifade edebiliriz.
YD: Son olarak kamuoyunda Aleviler’e yönelik yapılan saldırılara karşı güçlü bir muhalefet oluşturulamadı. Sizce bu saldırılarla nasıl mücadele edilir?
Hasan Gülüm: Tekçi zihniyet tarafından saldırılar artarken Alevi hareketi bu sürece istenilen düzeyde cevap veremedi. İçerisinden geçtiğimiz siyasal süreçte, toplumsal kesimler üzerinde yaratılan baskı ve şiddetin ortaya çıkardığı sonuçlar Alevi örgütleri üzerinde de etkili oldu. OHAL ile başlayan farklı dönemde, tüm demokratik kuralların ortadan kaldırılması ile başlayan saldırılar her alanda etkili oldu. Alevilerin kurduğu televizyonlar, radyo programları, muhalif ve devrimci gazeteler kapatıldı, seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri görevlerinden alındı hukuksuzca tutuklandı. Birçok demokratik kurumun kapısına mühür vuruldu. Bu baskılar ezilen ve yok sayılan tüm kesimler gibi Alevilerin sokağa çıkmasının önüne set kurdu. Yani genel bir kırılma yaşandı. Aleviler de bu saldırılardan en çok etkilenen kesimlerden olarak payına düşeni almış oldu.
Tanımlama yaparken nasıl ki bu saldırıları birbirinden ayırt edemiyorsak, karşı koyuş ve bu saldırılarla mücadele etmedeki yol ve yöntemleri de pratikte birbirinden ayırmamak gerekir. Son sorunuzun cevabı Pir Sultan Abdal’ın “gelin canlar bir olalım” sözünde yer almaktadır. Pir Sultan’ın da ifade ettiği gibi birlik ve beraberlikle zalimin zulmünü yıkabiliriz. Onun için gelin canlar zalimin zulmüne karşı bir olalım…