Kağıttan kaplan (zhilaohu) terimi, Çin’de “göründüğü kadar güçlü olmayan”, “tehdit gibi görünen ama özünde etkisiz olan” anlamına gelir…
Çin’de 1949 yılında gerçekleşen sosyalist devrimin ve Çin Komünist Partisi’nin önderi Mao Zedung’un bugüne kadar aktarılan sözlerinin arasında “Emperyalizm ve bütün gericiler kağıttan kaplandır” sözü kuşkusuz en çok bilinenlerden.“Kağıttan kaplan” (zhilaohu) terimi, Çin’de “göründüğü kadar güçlü olmayan”, “tehdit gibi görünen ama özünde etkisiz olan” anlamına gelir.
Yazı ve konuşmalarında sık sık Çin’e ait mitolojik ve kültürel öğeler kullandığı bilinen Mao Zedung da, bu benzetmeyi 1956 yılında ABD’li gazeteci Anna Louise Strong ile yaptığı röportajda ABD emperyalizmini kastederek “Görünüşte çok güçlüdür ama gerçekte korkulacak bir şey değildir. O kâğıttan bir kaplandır. Dıştan bakıldığında kâğıttan yapılmıştır, rüzgara ve yağmura dayanıklı değildir. Ben onun kâğıttan kaplandan başka bir şey olmadığına inanıyorum” ifadelerini kullanmıştı.
Böylelikle Mao Zedung tarafından sosyalistlerin de belleklerine kazandırılan bu cümle, uzun yıllar boyunca emperyalistlerin yenilmez ve göründükleri kadar güçlü olmadıklarını vurgulamak için kullanıldı ve günümüzde de kullanılmaya devam ediliyor. ABD emperyalizmine karşı verilen mücadelede kimi zaman sosyalistler, kimi zaman kullanılan bu cümle, içerdiği anlamın yanında bir nevi “moral cümlesi” haline de gelmiş durumda. Günümüzde, Mao Zedung’un söz konusu cümleyi hangi bağlamda ve ne üzerine kurduğundan çok emperyalizme bir meydan okuma anlamında kullanılıyor ve açık konuşmak gerekirse, altını doldurmadan kurulan ve “emperyalizm zaten güçsüz” anlamına gelen bu cümle, bir yandan da içerisinde “kolaycılığın özgüvenli bir biçimini” barındırıyor.
MAO’YA SORULAN O SORU
Günümüzde nasıl bir motivasyonla kullanıldığının dışında, “Emperyalizm ve bütün gericiler kağıttan kaplandır” sözüne ilişkin bugüne kadar yapılan tartışmalar çoğunlukla “Emperyalizm gerçekten kağıttan kaplan mı?”, “Emperyalizm aslında güçsüzse neden sosyalistler yeniliyor?”, “Ya emperyalizm gerçek kaplansa?” soruları üzerinden ilerledi. Diğer bir deyişle, Mao Zedung’un bu sözü üzerinden “emperyalizm ve onun kuvveti, yenilmezliği” tartışıldı. Kabaca, bir taraf Mao Zedung’un bu sözünden hareketle emperyalizmin yenilmez olmadığını ve “bir gün” mutlaka yenileceği ezberleriyle zaferi “uzaktaki güzel günlere” havale ederken, diğer taraf ise emperyalizmin dünya çapında attığı adımların etkisi altında alanında kalarak onun “kağıttan” olamayacağını savundu durdu. Ancak meselenin özü bu kadar basit değil.
“Kağıttan kaplan” benzetmesi üzerinden yapılan emperyalizm tartışmalarında tarafların birbirlerine yönelttikleri argümanlar aslında bundan 60 sene önce bizzat Mao Zedung’a yöneltildi ve meselenin özü yine Mao Zedung tarafından yapılan bir konuşmada açıklandı. Çin Devrimi’nin önderi tarafından 1 Aralık 1958 yılında(söz konusu cümleyi kurmasından 2 yıl sonra) yapılan bir konuşmada, “emperyalizm ve bütün gericilerin gerçek kaplan olup olmadığı” sorusu da cevaplanıyor.
“YA KAĞITTAN DEĞİLSE?”
Yani, Mao’nun o dönem de tartışma yaratan o sözü yine Mao tarafından, kendisine“Ya gerçekse?” diye sorulması üzerine açıklanıyor. Mao’nun aşağıda tam metnini vereceğimiz konuşmasından anlaşılıyor ki, Mao’nun “kağıttan kaplan” benzetmesi ABD emperyalizminin ne kadar güçlü olduğu sorusundan çok daha fazlası. Mao aslında, benzetmesinde diyalektiğin en temel yasalarından birine, zıtların birliği konusuna değiniyor ve bu yüzden emperyalizmin “hem gerçek hem kağıttan kaplan” olduğunu ifade ediyor. Bu bağlamda, Mao’nun bu bilinmeyen konuşması diyalektiğe ve çelişmelere ilişkin öğretici dersler de barındırıyor.
İşte Mao’nun Türkiye’de bilinmeyen o konuşması:
(NOT: Mao’nun “Emperyalizmin ve bütün gericilerin gerçek kaplan olup olmadığı sorusu üzerine” başlıklı konuşmasına bugüne kadar herhangi Türkçe bir metinde rastlamadım. Söz konusu konuşma, Mao Zedung’un Seçme Eserler’inin dilimize çevrilmeyen cildinde yer alıyor ve -gözümden kaçan bir kaynak olmadıysa- ilk defa dilimize kazandırılıyor.)
EMPERYALİZMİN VE BÜTÜN GERİCİLERİN GERÇEK KAPLAN OLUP OLMADIĞI SORUSU ÜZERİNE
Mao Zedung – 1 Aralık 1958
Burada emperyalizmin ve tüm gericilerin gerçek kaplan olup olmadığı sorusunu cevaplamak istiyorum. Cevap, bir zamanlar gerçek kaplanlar oldukları ve kağıttan kaplanlara dönüştürüldüğü süreçtir. Değişim, dönüşüm anlamına gelir. Gerçek kaplanlar karşıtlarına, kağıttan kaplanlara dönüşmüştür. Bu, sadece sosyal olgular için değil, her şey için geçerlidir. Bu soruyu birkaç yıl önce cevaplandırmıştım: Düşmanı stratejik olarak hafife al ve taktiksel olarak dikkate al. Ama gerçek bir kaplan değilse neden onu dikkate alsın? Görünüşe göre etrafta meselenin özünü hala anlamayan insanlar var, bu yüzden biraz daha açıklama yapmalıyız.
Tıpkı dünyada ikili doğası olmayan tek bir şey bile olmadığı gibi (bu, karşıtların birliği yasasıdır), emperyalizm ve tüm gericilerin de ikili bir doğası vardır, onlar aynı zamanda gerçek ve kağıttan kaplandırlar. Geçmişte, devlet iktidarı kazanmadan önce ve hatta kazandıktan bir süre sonra, köle sahibi sınıf, feodal toprak sahibi sınıfı ve burjuvazi dinç, devrimci ve ilerici idi; onlar gerçek kaplanlardı.
Fakat zamanla, zıtları olan köle sınıfı, köylü sınıfı ve proletarya giderek güçlendi, onlara karşı daha da şiddetli mücadele etti ve bu egemen sınıflar adım adım tersine, gericilere, yani kağıttan kaplanlara dönüştüler. Ve sonunda, onlar halk tarafından devrildi, veya devrilecekler. Gerici, geri kalmış, çürüyen sınıflar, bu ikili doğayı, halkın onlara karşı nihai kararlı mücadelesi karşısında bile korudu. Bir yandan onlar hala gerçek kaplanlardı; on milyonlarca insanı yutmuşlardı. Halkın mücadelesi zorluk ve sıkıntı dolu zamanlar geçirdi ve bütün bu yol boyunca birçok bükülme ve dönüşler yaşandı.
Çin’deki emperyalizm, feodalizm ve bürokrat-kapitalizm egemenliğinin yıkımı, Çin halkına yüz yıldan fazlaya ve 1949’daki zaferden önce on milyonlarca insana mal oldu. Bakın! Onlar yaşayan, demirden, gerçek kaplanlar değiller miydi? Ama öte yandan, sonunda kağıttan, ölü, “soya peyniri” kaplanlar haline dönüştüler. Bunlar tarihsel gerçeklerdir. Bu gerçeklikleri duymamış ya da görmemiş midir insanlar? Binlerce ve on binlercesi var! Binlerce ve on binlerce! Dolayısıyla emperyalizm ve tüm gericiler, özünde, uzun vadeli ve stratejik bir bakış açısıyla, kağıttan kaplanlar olarak görülmelidir. Stratejik düşüncemizi bunun üzerine inşa etmeliyiz. Ama onlar aynı zamanda demirden, yaşayan, gerçek kaplanlardır, insanları yiyip bitirebilirler. Taktik düşüncemizi ise bunun üzerine inşa etmeliyiz.
Bu durum, doğaya karşı mücadelenin yanı sıra sınıf düşmanlarına karşı da geçerlidir. Hem tarımsal kalkınma için 12 yıllık 40 maddelik program, hem de 1956’da yayınladığımız bilimin gelişmesi için 12 yıllık program, Marksizmin karşıtların birliği kavramından, yani evrenin ve şeylerin gelişiminin ikili doğası kavramından, her şeyin bir süreç içinde sürekli olarak kendini gösterdiği ve istisnasız her sürecin ikili bir doğası olduğu kavramından ileri gelmektedir. Bir yandan, bu mücadeleleri halletmesi kolay, endişelenecek bir şey olmadan ele almalıyız ve kesinlikle başarıya ulaşmalı, galip gelmeliyiz. Öte yandan ise, onları ciddiye almalıyız. Halletmesi kolay değil, oldukça problemlidirler, rastgele tedavi edilemezler, sıkı çalışma ve çetin bir mücadele vermeksizin zafere ulaşamayız.
Korku ve korkusuzluk, karşıtların birliği yasasına girer. Bu dünyada, kesinlikle korkusuz bir insan, tek bir endişe olmadan kaygısız yaşayan bir tür diye bir şey yoktur. Endişe, insana doğumundan itibaren eşlik eder. Öğrenciler sınavları, çocuklar ebeveynleri için endişelenirler. Bunun yanı sıra, “Doğada beklenmedik fırtınalar ve öngörülemeyen iniş çıkışlar vardır” sözleriyle ifade edildiği gibi, insanı 41 derecelik bir ateşle yatırabilecek çok sayıda bela, enfeksiyon ve hastalıklar bulunmaktadır. Sınıf mücadelesinde karşılaştığımız zorluklar ve doğaya karşı verdiğimiz mücadeleler de sayıca çok daha fazladır. Ancak, korkaklar ve oportünist beyefendiler hariç, proletarya ve komünistler başta olmak üzere çoğu insan meselelere iyimserlikle ve bir yandan küçümseyerek yaklaşır! Önce zorluklar. Ve ancak o zaman her şeyi dikkate alarak her şeyden, her çalışmadan, bilimsel araştırmadan, her şeyin çelişkili yönlerini analiz ederek doğa ve toplumun hareket yasalarını anlayabilirler.
Ancak bundan sonra, yüzleştiğimiz sorunları başarılı bir şekilde çözmek için bu yasaları kavramak ve nispeten özgürleşmek mümkün olacaktır. Böylelikle, çelişmelerle başa çıkmak ve görevlerimizi yerine getirmeye ilişkin zorluklar kolaylaşabilir. Böylelikle, gerçek kaplanlar kağıttan kaplanlara, devrimin düşük seyri daha yüksek bir düzleme, demokratik devrim sosyalist devrime, sosyalist mülkiyet biçimi bütün insanların sahiplendiği komünist mülkiyet biçimine, yıllık birkaç milyon ton çelik üretimi on milyonlarca hatta yüz milyonlarca ton çelik üretimine, mou (Çin’de kullanılan bir yüzey ölçüm birimi) başına birkaç yüz chang (G.Doğu Asya’da kullanılan bir ağırlık birimi / catty, 680 gram) olan tahıl üretimi birkaç hatta on binlerce chang tahıl üretimine dönüşebilir.
Yoldaşlar, bu dönüşümleri tamamlamak bizim görevimizdir. Yoldaşlar, olasılık ve gerçeklik iki şeydir ve bunlar tek bir birliğin iki karşıtıdır. Sahte olasılık ve gerçek olasılık da yine iki şey ve tek bir birliğin iki karşıt parçasıdır. Kafalarımızı hem soğuk hem de sıcak tutmalıyız, ki bu da tek bir birliğin iki karşıtlığıdır. Yükselen coşku, sıcak kafalılık (ç.n heyecan) ve bilimsel analiz soğuk kafalılık (ç.n sakinlik) anlamına gelir. Ülkemizdeki bazı insanlar şu anda biraz fazla sıcak kafalı. Bir soğuma dönemine izin verecek ruh hali içerisinde değiller, analiz yapmak ve herkesin heyecanlanması için istekli değiller.
Yoldaşlar, böyle bir tutum liderlik pozisyonundaki insanlar için iyi değildir, hata yapıp düşebilirler. Bu kişiler başlarını soğumaya bırakmalılar. Bazıları ise soğuk kafalılığı sıcak kafalılığa tercih ediyorlar. Onlar devam eden şeylerden hoşlanmıyorlar ve ayak uyduramıyorlar. “Bekle ve gör” tavrı alanlar ve karşıtlarıyla bu tavra göre hesaplaşmak isteyenler de bu kategoriye aittir. Bu insanlarla ilgili olarak ise, onların kafalarını yavaş yavaş daha sıcak hale getirmeliyiz.
Çeviri: Erkin Öncan