[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Kapitalist-emperyalistlerin gerek birbirleri üzerinde gerekse de sömürge ve yarı sömürge ülkeler üzerinde kurmaya çalıştıkları hegemonya mücadelesi yeni kurulan ittifaklar, eski ittifakların kendi içlerinde yaptıkları dizayn çalışmaları ve bir dizi farklı yol ve yöntemle devam ediyor.
Acımasız ve vahşi rekabet üzerine kurulmuş bu sömürü ve yağma düzeninde ayakta kalmak için “güçlü” olmak gerekiyor. Engels’in Anti Duhring’de vurguladığı gibi, “…Yenik, gözünün yaşına bakılmadan elenir…” Kapitalizm kendinden olanı koruyup kollamak yerine, kendi yapısal durumunu daha fazla güçlendirmek, varlığını daha fazla uzatmak için önüne çıkan her şeyi yutan bir karadelik misali saldırmaktadır her yana. Bundan kaynaklı egemenler bu acımasız rekabet ortamında güç olabilmek için sürekli ittifaklar kurmaya çalışmakta, hegemonya durumunu bu ittifaklar üzerinden yapmaya çalışmaktadırlar.
Amerika Birleşik Devletleri uzun yıllar boyunca dünyanın jandarmalığını yapmayı başarmış, bugün hâlâ en büyük emperyalist güç olarak ittifak güçleri ve uşaklarıyla pastadan en fazla pay kapan emperyalist güç durumundadır. Kendi içinde zaman zaman çatlaklıklar yaşasa da ABD’ye karşı durabilen ve gelebilecek saldırılara karşı bir güç olma, birlikte durmak için kurulmuş olan Avrupa Birliği de önemli bir güç olarak bu oyunda başrole soyunmuş durumdadır.
Ancak son yılların hızlı büyüyen ekonomik ve askeri güçleri olarak dikkat çeken Rusya ve Çin’in başını çektiği ve önemli bir güç haline gelen bir takım başka oluşumlar da dikkat çekicidir. Şanghay İş Birliği Örgütü ekonomik ve askeri gücü, nüfus yoğunluğu ve bulunduğu bölge olarak önemli bir yer işgal ediyorken bundan daha gelişkin ve güçlü bir birlik olan BRICS, yeni üyelik başvuruları, ekonomik, askeri ve nüfus yoğunluğu bakımından, ABD’ye rakip olacak önemli bir birliktir.
BRICS VE TİCARETTE “DOLARSIZLAŞMA” ADIMLARI
BRICS terimi Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın ekonomilerini kastetmek için kullanılmaktadır. 2001 yılında 4 üyeyle anılan ve 2009 yılında resmi olarak kurulan bu birlik, daha sonra 2011 yılında Güney Afrika devletinin de katılmasıyla yoluna 5’li olarak devam ediyor. BRICS, bu ülkelerin İngilizce isimlerinin baş harflerinden oluşur (Brasil, Russia, India, China, South Africa)
Kendilerini gelişmekte olan pazarlar ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir iş birliği platformu oluşturmaya, küresel yönetimi iyileştirmeye ve nihai olarak “küresel bir ortak gelecek topluluğu” inşa etmeye odaklı bir birlik olarak ifade etmektedirler. Ticari ve ekonomik çıkarı önceleyen bu yapıda Rusya ile Çin lokomotif rolü üstlenmektedir. Bu güçlerin asıl amacının özellikle ABD hegemonyasına karşı kendisi için pazar oluşturmak ve ekonomiyi kaldıraç olarak kullanarak siyasi ittifak zemini yaratmak olduğunu söylemek hata olmayacaktır. Bu birliğin ekonomik-ticari eksene oturan yapısı henüz siyasi bir ittifak karakterine sahip değildir. Ancak ekonomik savaşımda işlevi güçlenen bir karakter kazanmaktadır. Bugün özellikle rezerv para tartışmasında ve mücadelesinde bu birliğin rolü dikkate değerdir.
Aslında daha kurulduğu günden bugüne yaptığı hamleler, ortaya koyduğu yönelim ve attığı adımlarla bir güç odağı olarak özellikle ABD emperyalizmini ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Demografik ve ekonomik açıdan elinde büyük bir güç bulunduran BRICS ülkeleri, gelecek yıllarda dünya ekonomik sistemine yön verecek önemli aktörlerdendir. BRICS ülkelerinin emperyalistler arası rekabet, pazar payı ve coğrafik olarak konumlanışları incelendiğinde, bu ülkelerin, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak hızlı bir ilerleme kaydettikleri ve bu hız ve istikrarla ilerlediklerinde, 2050 yılına kadar önemli bir hegemonik güç olacakları öngörülmektedir.
ABD’nin küresel hegemonyasına alternatifler geliştiren bir küresel yönetim mekanizması olarak BRICS, ilk resmi zirvesini 2009 yılında gerçekleştirmiştir. ABD’de 2008 yılının sonlarında patlak veren ekonomik krizin hemen ardından yapılan bu zirve dikkat çekiciydi. Bu zirvede ekonomik olarak gerileyen ABD’ye karşın, gelişip güçlenen “alternatif bir güç” olmanın mesajı da veriliyordu.
Pazarlardan daha fazla pay almak ve hegemonik bir güç olarak ABD ve diğer emperyalistlere karşı daha çok söz hakkı isteyen BRICS ülkeleri, kendi alternatif kurumlarını yaratarak rakiplerine adeta meydan okuyorlar. Ekonomik alanda başlayan kurumsallaşma, Dünya Bankasına karşı New Development Bank, Uluslararası Para Fonuna karşı ise Contingent Reserve Arrangement’in kurulması ile sonuçlanmıştır. Bu adımlar emperyalistler arası dalaşı gösteren ciddiyettedir. BRICS’in genişlemesinin altını çizen, ‘BRICS bankası’ olarak da bilinen Yeni Kalkınma Bankası (NDB), Bangladeş, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Uruguay’ın katılımıyla istikrarlı bir şekilde genişliyor. Suudi Arabistan’ın da NDB’ye katılmak için görüşmelerde bulunduğu bildiriliyor.
BRICS ülkeleri bununla kalacak gibi görünmüyor. Geçtiğimiz günlerde Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva son derecede ilginç ve sıra dışı bir proje, bir öneri ortaya attı ve BRICS üyesi ülkelerin kendi ortak para birimlerini kullanmaları çağrısında bulundu. BRICS ortak para biriminin üye ülkelere ABD dolarına bağımlı olmadan iş yapma ve müzakere konusunda daha özgür olma imkânı vereceğini vurgulayan Lula’nın bu sözleri yeni bir tartışma yarattı.
Bu adımlar “rezerv para” yani herkes tarafından kabul edilen para tartışmalarını da beraberinde getirdi. Latin Amerika ülkelerinden Brezilya ve Arjantin ticarette dolara bir alternatif yaratmaya yönelik önemli bir adım attılar. İki ülkenin liderleri, “Sür” adıyla planlanan ortak bir para birimini yürürlüğe koyarak önce iki ülke arasında, ardından tüm Latin Amerika’da ticaretin ortak bir para birimiyle yürütülmesi konusunda çalışmalar yürüttüklerini duyurdu.
Diğer yandan Rusya, Ukrayna savaşının ardından Batılı ülkelere doğal gazını ruble cinsinden ödeme karşılığında satmaya başlarken Çin’le yaptığı anlaşma kapsamında gaz için ödemeleri yine ruble ve yuan cinsinden alıyor.
Çin, halihazırda kapsamlı yaptırımların uygulandığı İran’dan aldığı petrol için yuan cinsinden ödeme yapıyor.
Rusya ile Hindistan arasında başta petrol olmak üzere karşılıklı ticareti ağırlıklı olarak ruble ve rupi üzerinden gerçekleştirebilmek için müzakereler aktif şekilde devam ediyor. IMF verilerine göre, döviz rezervlerinde doların payı 1999’dan 2021 sonuna kadar 11 puan geriledi. Bu ABD açısından kabul edilemez ve aynı zamanda da tehlike çanlarının çaldığı bir süreç olarak değerlendirilmektedir.
Genişleme eğilimindeki BRICS diğer ülkelerin dikkatini çekiyor.
Yıllık toplantılarını 2009’dan bu yana düzenli olarak yapan BRICS ülkeleri, 2023 yılı zirvesini 22-24 Ağustos tarihlerinde, Güney Afrika’nın en büyük kenti Johannesburg’ta düzenlenmeyi planlanıyor. Bu yıl yapılacak toplantıya damgasını vuran tartışma, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında yakalama kararı bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu toplantıya katılıp katılmayacağı oldu.
Bu toplantı öncesi BRICS üyesi ülkelerin dışişleri bakanları 1-2 Haziran’da bir araya geldiler. Toplantıda, bölgesel ve küresel konuların yanı sıra, BRICS’e yeni üye kabulü, sürdürülebilir kalkınma, karşılıklı hızlandırılmış büyüme, kapsayıcı çok taraflılık ve güvenlik konuları ele alındı. BRICS’e şu ana kadar resmi olarak 19 ülke üyelik başvurusunda bulundu. Bunların kaçının üyeliğinin kabul edileceğini bilemeyiz; ancak ABD emperyalizmine karşı oluşturulan BRICS ülkeler grubu, dünya nüfusunun yüzde 40’ına ev sahipliği yapıyor ve üyelerin toplam gayrisafi yurt içi hasılası, dünya hasılasının 4’te 1’inden fazlasını oluşturuyor. Bu ezilen dünya emekçileri için olmasa da diğer gerici ülkeler için bir alternatif olarak görülüyor.
Neticede BRICS denilen oluşum ABD ve diğer emperyalist güçlerle olan hegemonya dalaşında yükselen bir güç olarak görünüyor, ancak dünya emekçi kesimleri açısından bir alternatif değil, aksine baskının, sömürünün, yağmanın el değiştirerek artması anlamına geliyor. Emperyalist ve gerici devletlerin birlikleri alternatifimiz olamaz.