[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
2023 yılına hak gasplarına, sömürüye, tehditlere ve sermayenin zorbalıklarına karşı mücadeleyi örgütleyerek başlayan MATA Otomotiv işçilerinin direnişi sürüyor. İstanbul Tuzla’da bulunan MATA Otomotiv’de, Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçiler temel yaşam gereksinimlerini karşılayabilecek ücret talebiyle iş yerinde iş yavaşlatma, durdurma eylemleri gerçekleştirmiş ve nihayetinde grev örgütlenmiştir. İşçilerin ek zam taleplerinin yanında ayyuka çıkardıkları diğer hak gaspları da grev ihtiyacının başlıca nedenlerini oluşturuyor. MATA Otomotiv’in yıllardır asgari ücrete sınırladığı ücretler ve bunun dışında ücret artışı yapmaması, fabrikada insani ihtiyaçların dahi engellenmesi, metal sektörünün insan hayatını etkileyen zımpara ve karbon tozu kullanımı sonrası duş alınabilecek yerin olmaması işçilerin başlıca sorunlarını oluşturuyor. Karbonun kanserojen bir madde olduğuna ve yurt dışında kullanımının bile yasak olmasına rağmen MATA Otomotiv’de bu maddeye yoğun şekilde maruz kaldıktan sonra temizlenemediklerini ifade eden işçiler, bu maddenin zararlı etkisini önleyecek ekipmanlarının olmadığına dikkat çekiyor. Yaşamlarını tehdit eden şartlara karşı tepki gösteren işçiler patronlar tarafından zımpara bölümüne, yani karbon tozuna doğrudan yoğun şekilde maruz kalacakları bölüme sürgün ediliyorlar. Tüm bu zorbalığa, tehdide ve hak gasplarına karşı işçiler işten kaçınma haklarını kullandıklarını söylüyorlar.
SÖMÜRÜ VE ZORBALIK KARŞISINDA GÜNBEGÜN ÖRÜLEN MÜCADELE
MATA Otomotiv, sınıflar arası çelişkilerin, hâkim sınıf tahakkümünün ve sömürü pratiklerinin timsallerinden biri olarak bugün karşımızda duruyor. İş güvenliğinin yok sayılmasına, mobbing, yaşamı tehdit eden koşullar karşısında işçiler vardiyalarında durumu alkışlayarak protesto etmeye başladı. Patronların yok saydığı talepler işçilerin direnişine köz, eylemliliklerine yeni boyutlar kattı. İşçilerin protestosu servislerden inerek veya binmeyerek, saatlik iş durdurmayı gün boyu işi durdurma pratiklerine dönüştü. Geri adım atmayan işçi sınıfı, mücadelesini sürdürme kararı almışken fabrikanın önü çevik kuvvet polisleri, özel güvenlik ve bodyguardlarla sarıldı. Devletin geciktirmeden uzattığı yardım eliyle patron tehditerini kaldığı yerden sürdürdü. Devlet ve patron birliği ile somutlaşan saldırılar günbegün şiddetini artırdı. Saldırılarla iradenin kırılması, kırılmasa da en azından zayıflamasını bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Yaşanılan hayal kırıklığı saldırıları pervasızlaştırırken, grevi ortaya çıkaran talepleri de fabrika içinden dışarıya, herkese görünür kıldı. Patron ve devlet zorbalığı altında grev çadırlarını kuran işçiler, saldırılara halaylarla, sloganlarla ve mücadeleyi yükseltme sözleriyle karşılık verdi. Buna karşın patron-devlet iş birliğiyle işçilerin fabrika etrafındaki tuvaletleri kullanmaları yasaklandı, kaldıkları alanın elektrikleri kesildi. Karanlık ve soğuk direniş ateşiyle bertaraf edildi ve işçiler dayanışma çağrılarını daha yüksek sesle yinelediler. Direnişin ikinci gününde, işçilerin direnişe davet çağrıları karşılık buldu. Birçok yeni işçi, devrimciler ve sendikalar direniş alanına ziyaret gerçekleştirdi. Temsilcilerin ve sendikanın görüşmeleri sonrasında Valfsan fabrikasının tuvaletleri ve çay ocağı işçilere açılırken işçiler geceyi dışarıda geçirdi. MATA’nın ve devletin işçilere yönelen saldırılarını protesto etmek için örgütlenen işçiler fabrika önünde bir eylem gerçekleştirerek kararlılıklarını gösterdi. Çadır kurumları direnişin ikinci gününde de sürdü. Gece vardiyası değişimi sırasında güvenlik amirinin işçi servisine binerek tehditler savurmasına o anda işçiler tarafından tepki gösterilerek engellendi. Bu engelleme karşısında polis barikatlarıyla işçilerin önüne geçildi. Barikatın arkasında amirin polislerce kaçırılmasıyla işçiler, hiçbir tehdidin gerçeğin önüne geçemeyeceğini gösterdi. Üçüncü gün, işçilerin kitlesel olarak katıldığı yürüyüşle başladı. Yürüyüş, serbest bölgede sonlanırken orada bekleyen diğer sendika üyeleri ile buluşma gerçekleşti. Hep bir ağızdan dayanışma ve mücadele sloganları atan kitle, meşale yakılması bahane edilerek polis tarafından engellenmeye çalışıldı. Polisin tüm girişimleri sonuçsuz bırakılarak işçiler yürüyüşlerini tamamladı.
HÂKİM SINIF KURNAZLIKLARI TUTMADI İŞÇİLER SINIFINDAN YANA TAVIR ALDI
Patron-devlet birliğinin saldırı ve tehditlerini bertaraf eden işçi sınıfına karşı egemenler çaresizlik içinde boğulma irkilmesiyle pratiklerinde değişikliğe gitmek zorunda kaldı. Dün, sürgüne gönderdikleri, ölümle yüzleştirdikleri ve tehditler savurduğu işçilere gülücükler saçan patronlar ellerinde çeyrek altınlarla çalışmayı sürdüren işçilere sığındı. Patronun birliği bölme, direnişten uzaklaştırma politikaları da işçiler tarafından bertaraf edildi. Patronun çeyrek altınla satın almaya çalıştığı emek karşısında bazı işçiler işi bırakarak direnen arkadaşlarına katıldı. İşçilerin mücadelesinin altında çırpınanlar, çırpınmaya devam ettiler. Buna karşın işçilerin dayanışma ağları sağlamlaşırken, farklı fabrikalardan işçiler dayanışma ve mücadeleyi büyütme ziyaretleri gerçekleştiriyordu.
EGEMENLERİN VAZGEÇİLMEZİ FAŞİZM
Patronlar “altın” aldatmacasının istenen sonucu vermemesi üzerine, “bildiğinden şaşma” politikasına geri dönerek, altını bırakıp ellerine sopayı geri aldılar. Direnişin yedinci gününde, iş yerinin önüne çevik kuvvet yığıldı. Özel mülkiyetin işgal edilmesini öne süren patron ve devleti, direnişteki işçilerin alana alınmamasını tembihledi. İşçiler, çadırlarını serbest bölgelere kurarak direnişleri sürdürdü. Tartışmalar sürerken, patron ile valinin ortaklığı ayyuka çıktı. Patron, valilik izniyle alanı boşaltmış ve işçileri devletinin de desteğiyle “işgalci” ilan etmişti. Kaynarca Salonunda değerlendirmede bulunmak için salonu hınca hınç dolduran işçiler ise patronlara ve devlete tüm saldırı ve tehditler karşısında daha da kitleselleşerek cevap oldular.
Kitlesel buluşmanın ardından, işçilere mesaj olarak işten atıldıkları bildirildi. İşten atılmanın kılıfı da yine patronlar tarafından acemice ve acelece belirlenmişti: sanal medya paylaşımları. Fiili saldırılar sonrasında işten atılmaların yaşanılması işçilerin mücadelesinde de yeni bir haklılık yarattı. Direniş için bir gerekçeye daha sahip olan işçiler kazanım için mücadelelerini sürdürme kararı aldılar. Bu hamlesi de elinde patlayan patron son bir mesaj daha gönderdi: İş yeri belirli bir süre kapalı kalacak, üretim yurt dışında sürecek. Fabrikanın kapatılmasından dolayı işçilerin bir kez daha karşı karşıya kalacakları hak gaspları için ise direnişteki işçilere herhangi bir açıklama yapılmazken çalışmaya devam eden işçilere hak kaybınız olmayacak açıklaması yapıldı. İşçiler ise üretimin yurt dışında yapılacağını, patronun beceriksiz yeni bir hamlesi olarak gördüler ve yeniden eylem kararı aldılar. Elinde hamlesi tükenen, haksızlığının neden olduğu sıkışmışlığı yaşayan patronlar, kendilerini tekrar faşizmin rahatlığına bıraktı. Egemenlerin saldırıları tekrar hız kazanmışken, her saldırı karşısında daha güçlü bir sınıf dayanışmasını buluyordu. İşçi servisleri, çevre fabrikalar direnişteki işçilere kornalara basarak, zılgıtlarla ve alkışlarla yanlarında olduklarını gösteriyordu. Dokuzuncu günün sabahında, direniş alanına gelen işçiler, eşyalarını -çadır, battaniye, kişisel eşyalar vs.- patronlar tarafından dışarıya atılmış ve dağıtılmış olarak buldu. Çok geçmeden işçiler işten atma saldırısıyla karşılaştı.
Patron-devlet iş birliğini yıkacak olan işçilerin birliği ve direnişi yükselirken, bu yükselişte ivme olma sorumluluğunu kuşanalım. MATA Otomotiv’in sömürü, tehdit ve zorbalıklarının karşısında çelişkileri derinleştirerek nihai olarak kazanacak sınıfın çıkarlarını çizgimiz doğrultusunda zafer taşlarıyla örelim!