[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
2022 yılı hâkim sınıflar ile işçi sınıfı arasındaki çelişkilerin derinleştiği, sömürü çarkının sağır edici gürültüsüyle başladı. Kovid-19 pandemisiyle kılıf uydurulan hak gaspları, işten çıkarmalar ve pandeminin yarattığı yeni sömürü alanları 2022’de de büyüyerek devam etti. Kapitalist sistemin gizleyemediği resesyon durumu dünya genelinde işçi sınıfı ve emekçilerin emeğine pervasızca saldırıları beraberinde getirdi. Bu saldırılar gıda ve tarım alanında da derinleşerek köylüler nezdinde de yıkıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Egemenlerin Rusya-Ukrayna savaşı ile üstünü örtmeye çalıştığı kapitalist üretimdeki durgunluk gıda ve enerji krizi denilerek örtülmeye çalışıldı. Yarı sömürgelerdeki ekonomik-siyasi kriz emperyalistlerin onlar üzerindeki sömürü politikalarını ve tahakkümü artırmalarına hizmet etti. Çelişkilerin iki sınıf -proletarya ve burjuvazi- için de uzlaşmaz noktalara ulaşmasıyla, sınıflar arası mücadele de çetinleşti. 2022 yılı işçi-emekçi sınıfların sömürü ve baskılara karşı haklarını korumak amacıyla sergilediği direniş ve buna karşılık egemen sınıfların yeni saldırılarını hayata geçirmek istediği bir mücadele arenasına dönüştü.
Türkiye 2022’ye, yılın ilk saatlerinden itibaren birbirini izleyen zam furyaları ile başladı. Emekçiler yeni yılı, elektriğe yüzde 50 ila yüzde 132 oranında, doğal gaza ise yüzde 25 ila yüzde 50 oranında gelen zamlarla karşıladı. Üretim maliyetlerinin artması komprador burjuvazinin işçi-emekçiler üzerindeki tahakkümünü artırmış ve en temel hakların gasp edildiği ve emekçiler aleyhine, her şeyin daha da geri noktalara itildiği bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Zincir marketlerin ısınma haklarını elinden aldığı işçilerin duyurdukları gerçekler ve zamlara karşı ses çıkaran esnafların gözaltına alınması yılın gidişatını da baştan belli etti. Ancak egemenler, saldırılarının karşısında işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle ve grev pratikleriyle karşılaştı. 3 Ocak’ta metal işçileri düşük ücret dayatmalarını kabul etmeyerek yüz bine yakın kitleyle Kocaeli’nde buluştu. Onları Mersin Tarsus’ta pazarcı 200 kadının iş bırakma eylemi izledi. İşten çıkarmaların yoğunlaştığı süreç, fabrikalar önündeki direniş çadırlarının da sayısını artırdı. OPPO’da işten atılar işçiler, haklarını alana dek fabrika önünden ayrılmayacaklarını belirterek kararlı bekleyişlerini sürdürdü. Eylemler Türkiye’nin dört bir yanındaki emekçilerin emek mücadelesiyle sürdü. 1 Ocak’ta yürürlüğe giren ve tütün ticaretini tekelleştiren kararnameyle birlikte Malatya’da tütün işçileri “Tütünüme, Emeğime Dokunma” diyerek sokaklara çıktı. İşçi sınıfının mücadelesi karşısında patronların onursuzca saldırıları da sürdü. Bir inşaat işçisinin patronun arabasının kirlenmemesi için bagajda yolculuğa zorlanması işçi sınıfının mücadelesinin haklılığını bir kez daha gösterdi. Farplas’ta da patronun yıllık 50 TL’lik zam yapması işçilerin iş durdurma eylemine takıldı. Grevin kaçınılmaz bir hal almasıyla direnişe geçen Farplas işçisi gözaltı ve saldırılarla susturulmaya çalıştı. 200 Farplas işçisinin gözaltına alınması direnişi dindirmek bir yana daha da körükledi. Fabrikada ve sokakta, patronun ve devletin saldırıları altında ezilen işçi sınıfının geleceksizleştirilmek istenen yarınlarına tanıklık ettik. Muğla’da zabıtaların baskısına maruz kalan kömür işçisi kendi bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi. 2022’de işçi sınıfına biçilen intiharları yıl boyu omuzlarımızda taşıdık. 15 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi çocuğun intiharı ise belki de omuzlarımızdaki en ağır yük ve öfkeydi. Hak gasplarının üretimin ve emeğin olduğu her yerde kendini göstermesiyle birlikte ülkenin her yanında emeğin farklı kollarındaki işçiler seslerini göğe taşıdı. Seslerden diğeri de Divriği’de 600 demir maden işçisinin mücadelesinde yükseldi. Antep’te ise araçları yolda mahsur bırakan kar yağışını fırsat bilerek 16 saat aç karnına çalıştırılan işçiler evlerine yürüyerek dönmek zorunda bırakıldı.
Pandemi ile başlayan ancak “vicdan” kılıfıyla geçiştirilen sağlık alanındaki hak gaspları, Erdoğan’ın “giderlerse gitsinler” çıkışıyla birlikte uzlaşmaz hale geldi. Bunun ardından birçok sağlık emekçisi istifa ederken birçoğu da çözümü yurtdışına göç etmekte buldu. Sağlıkta şiddeti körükleyen devlet politikaları ve egemenlerin şiddeti besleyen üslubuyla sorun içinden çıkılmaz bir hal aldı. Sağlık emekçilerinin ilk protestosu 27 Ocak’ta Beyaz Nöbet ile başladı. Sağlıkta yaratılan ihlallerle birlikte eczacılar da ülke genelinde iş bırakma kararı alarak seslerini duyurmaya çalıştı. Mesleki alanlarda emekçilere yönelen sömürü politikalarının bir diğer durağı da öğretmenlik oldu. “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun kabul edilmesiyle başlayan eylemler devletin orantısız saldırılarıyla karşılaştı; onlarca öğretmen işkenceyle gözaltına alındı.
Emperyalist şirketlerin Türkiye’deki sömürü pratiğinin somut örneği olarak gördüğümüz Akkuyu Nükleer Santrali’ndeki ihlaller, gasplar ve cinayetler 2022’de gündemimizden eksik olmadı. Akkuyu’da maaş alamayan işçiler iş bırakarak durumu protesto etti. Rus emperyalistlerin ve yerli iş birlikçilerinin Akkuyu işçisine yönelen saldırıları ise büyüyerek devam etti. Giriş kartları iptal edilen işçilerin şantiye alanına girişi bir gecede yasaklanırken binlerce işçi de işten atıldı. Emek sömürüsünün yoğunlaştığı bir diğer alan çorap işçileriydi. Alpin, Şimşek, Berr, Öztaş ve onlarca çorap fabrikasında binlerce çorap işçisi fiili bir grevle iş bırakarak eyleme geçti. Devlet ve patron iş birliği ile bazı yerlerde işçilerin karşısına özel polis ekipleri gönderildi. Son dönemde pandemiyle nükseden ve tüketim alışkanlığı olarak popülerleşen kargo, kurye gibi meslek grubu, emekçileri cinayete varan sömürü koşullarıyla 2022’de öne çıkan alanlardan bir diğeriydi. Yemeksepeti, Getir, Migros Depo gibi kargo şirketi emekçileri kitlesel eylemler gerçekleştirdi. Migros Depo işçilerine yönelen saldırılarda 150’den fazla işçi gözaltına alındı.
2022, TÜİK’in gerçek dışı enflasyon saptamasıyla şekillenen ve emekçinin lehine hiçbir karşılığı bulunmayan zam oranlarıyla geçti. Alım gücünün görülmedik oranlarda erimesiyle her geçen gün daha da alt seviyelere inen asgari ücret, işçilerin ücretlerinden alınan gelir vergisindeki artışlar ve EYT sorunu, 2022’ye damga vuran başlıklar olmayı sürdürdü. İşçi ve emekçileri yok sayan ekonomi politikalarına karşı örgütlenmenin önüne geçmeye çalışan egemenler, sendikalı işçileri işten atarak sendikalaşmaya karşı tehditlerini sürdürdü. Birçok kentte belediye işçileri sendikalı olduğu için işten atıldı. Avcılar, Kadıköy, Bakırköy, Pendik, Antalya, İzmir, İBB ve birçok belediyede çalışan işçiler işten atmalara ve TİS dayatmalarına karşı grev ve eylemleriyle öne çıktı.
Patronların ekonomik istikrarsızlığı ve krizi bahane ederek “küçülmeye” gittiği ancak özünde işçilerin haklarının üstüne yatarak kendi refahını sağlamasıyla binlerce işçinin tazminatsız işten atıldığını gördük. ETF de işte böyle bir hak gaspının sonucu olarak öncülüğünü kadınların yaptığı direnişle 2022’deki işçi sınıfı mücadelesine adını yazdırdı. Yılın son günlerine yaklaştığımızda, 2022’nin ilk kitlesel eylemini gerçekleştiren metal işçilerinin bu sefer greve çıkmalarının devlet tarafından yasaklandığını gördük. Tüm yasaklamalara rağmen eylemlerini gerçekleştiren metal, maden, çorap, kurye, Migros, tarım işçileri ve daha nicelerinin mücadeledeki kararlılığıyla 2023’te de direniş mevzilerinin boş kalmayacağı görülüyor. 2022’nin bize gösterdiği işçi sınıfının, sendikal bürokrasinin de önemli bir başlığı oluşturduğu üzerindeki her türden baskı ve prangayı parçalayabilmek için verdiği ön mücadelelerdi. Öyleyse 2023’te bu yoldan yürünmeli; işçi sınıfı ve emekçilerin kendilerine reva görülen bu ağır koşullardan çıkış arayışına ön ayak olunmalıdır.