[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]
İngiltere’de kara ve demiryolu işçileri, postacılar, hemşireler, otobüs şoförleri peş peşe greve gidiyor. Bu grevlere öğretmenler, liman işçileri, gazeteciler, kamu emekçileri, ceza avukatları, havalimanı çalışanları, üniversite, havacılık işçileri de katılarak hem destek sunuyor hem de önümüzdeki günlerde onlar da greve çıkma sinyalleri veriyor.
Bir süredir ciddi bir ekonomik kriz yaşayan, bu ekonomik krizin iyi yönetilememesi ve içinden çıkılmaz bir hal alması nedeniyle patlak veren siyasi kriz nedeniyle birkaç ay içinde 3 kez hükümet değiştirmek zorunda kalan İngiltere’de sular durulmuyor.
İngiliz emperyalist tekellerini ciddi bir çıkmaza sokan grev dalgası ülkenin dört bir yanına yayılmış durumda. Değişik iş kollarında peş peşe yapılan grevlere katılım olabildiğince yüksek olurken mevcut hükümet, daha doğru bir ifadeyle iktidar erki bir bütün olarak bu grevleri engellemenin yollarını aramaya başladı. Tehditlerle, polis baskısı ve saldırılarıyla, oyalama taktikleriyle, sarı sendikalar üzerinden sürecin dinamizmini minimalize etme çabalarıyla sonuç almaya çalışan İngiltere devleti, bir girdabın içinde debelenip durmaktadır.
GREV DALGASI NASIL BAŞLADI?
İngiltere’de diğer birçok Avrupalı emperyalist ülkede olduğu gibi son yılların en yüksek enflasyon oranları görülmektedir. Kasım ayı itibariyle yüzde 10,7 (Ekim ayında yüzde 11,1 olan rakam, kasım ayında yüzde 0,4 oranında düşerek yüzde 10,7 oldu. Ancak ekonomistler bu rakamın yeniden yükseleceğini düşünmekteler) ile son 40 yılın en yüksek düzeyinde ve grevlerin en önemli nedenlerinden biri de hükümet tarafından yapılan ücret artışı tekliflerinin mevcut zam artışının gerisinde kalmasıdır.
Örneğin demir yolu operatörü Network Rail, çalışanlara 2022 yılı için yüzde 5, gelecek yıl için yüzde 4 zam teklifinde bulunmuştu. İngiltere’nin en büyük demir yolu sendikası RMT Network Rail’in teklifini enflasyonun altında olduğu gerekçesiyle reddetmişti.
Yine Hemşireler Sendikası’nın yüzde 19 ücret zammı talebine karşı hükümet tarafından önerilen ücret artışı yüzde 4-5 civarında.
Hayat pahalılığının had safhaya çıktığı koşullarda, yapılan zamların yarısını bile bulmayan ücret artırma isteğine karşı, on binlerce kişinin katıldığı ve ciddi etki yaratan grevler yapılmaya devam ediyor. Önümüzdeki gün ve haftalarda da bu grev dalgasının sürmesi beklenmektedir. Bunlar içinde planlanan birkaçı şu şekildedir. PCS sendikası ile örgütlü binlerce kamu çalışanı “Noel döneminde” 23 Aralık’tan itibaren 8 günlük grev hareketine katılacaklarını açıkladı. Birmingham, Cardiff, Gatwick, Heathrow ve Manchester havalimanında çalışan sınır güvenlik görevlileri de bu gruba dahil. Yine PCS sendikasıyla örgütlü ehliyet sınavı müfettişleri 13 Aralık-16 Ocak tarihleri arasında greve çıkacaklarını açıkladılar. Grevin hangi günlerde gerçekleşeceği henüz kesinleşmedi. Heathrow havalimanında Menzies’e bağlı yer görevlileri 16 Aralık’ta başlayacak, 72 saat sürecek grev hareketine katılacak. Bunun dışında birçok sektörde var olan memnuniyetsizliğin greve, eyleme dönüşeceği söylenmektedir.
HÜKÜMETİN SALDIRI PLANLARI
Dalga dalga İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’ya yayılan grevleri ve diğer protesto eylemlerini bastırmak için hükümet harekete geçmiş durumda. Hükümet, artan grevler sürecinde bazı hizmetlerin sürdürülmesi için askerlerin ve memurların devreye sokulması gibi önlemlerin tartışılacağı Acil Durum Komitesi’ni toplantıya çağırdı. Aslında önlem denilen şeyler çok açık bir şekilde var olan hareketi bastırmaya yönelik adımlar.
İngiltere Başbakanı Sunak, parlamentoda milletvekillerine yaptığı konuşmada, “Sendika liderleri makul olmayan bir şekilde davranmaya devam ederse, o zaman İngiliz halkının yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korumak için harekete geçmek benim görevim” dedi. Hükümetin acil durum komitesine (COBRA) başkanlık eden Kabine Bakan Yardımcısı Oliver Dowden, sendikalardan “zarar veren” grevleri iptal etmelerini istedi.
Hükümetin yeni bir yasa üzerinde çalıştığı ve bunun yakında yürürlüğe gireceği bilgisi basına yansımış durumda. Yeni yasayla hükümetin, istediğinde grevleri engelleyecek veya işçilerin greve çıkma koşullarının zorlaştırılmasını sağlayacak seçenekler üzerinde çalıştığı da sızan bilgiler arasında. Başbakanın “sert önlemler alacağız” ve “İngiliz halkının yaşamını koruyacağız” söylemleri aslında bu yasa tartışmasıyla uyumlu bir şekilde ilerliyor. Hangi İngiliz halkının çıkarlarını koruyacak Başbakan ve hükümeti? Elbette İngiliz burjuvazisini, tekellerini, kapitalistlerini. İşçi sınıfı ve ezilen milyonlarca kesim, çıkarları korunacak kesim içinde yer almıyor. Aksine işçi sınıfı ve emekçi kesimlerin gelişen haklı ve meşru mücadelesine karşı küçük bir azınlığın korunmaya çalışılmasının paniği ve gayretiyle hareket edilmektedir.
Bunun yanında yine grevlerin etkisini kırmak için de hükümet, havalimanlarında greve çıkacak sınır güvenlik memurları ile ambulans görevlilerinin grevi sırasında askerlerin görev yapabileceğini açıkladı. Grev kırıcılarla grevin etkisini kırmayı hedefleyen hükümet, diğer yandan sendikalara da çağrıda bulunarak müzakere masasına dönmelerini istiyor.
Aslında sarı sendikaların bu süreci daha ileri taşımak gibi bir dertlerinin olmadığı, müzakere masasına dünden hazır oldukları bilinen bir gerçeklik.
İngiltere tarihinin en kitlesel grevini yapan Hemşireler Sendikası (RCN) başkanı Pat Çullen, sağlık bakanının ücretler konusunda kendileriyle “ciddi” bir müzakereye yanaşması halinde, yapmayı düşündükleri grevi durdurabileceklerini açıklamıştı. Diğer sarı sendikaların yaklaşımı da bundan farklı değil aslında. Grevlere karşı hükümet yetkilileri ve patronlar sürekli bir araya gelip ortak bir duruş sergilerken, sendika temsilcilerinin bir araya gelerek süreci birlikte ilerletmemesi, genel grevlerle hayatı durduran, sistemi darmaduman eden bir pratiğin içine girmemesi düşündürücüdür. Uzun bir süredir yapılan grevlere katılım, evet olumludur. Bu parçalı grevler bile hükümeti ciddi anlamda sarsmaktadır; ancak bunların toplamda yetmediği, var olan dinamik gücü daha ileri bir aşamaya taşıyamadığı açıktır.
Gelişmeler İngiltere’de devrimci ve komünist çizginin önderliğine duyulan ihtiyacı daha fazla belirgin kılmaktadır. Zira sarı sendikaların, tarih boyunca, dünyanın birçok yerindeki pratikleri ortadadır ve İngiltere’de de bir süre sonra bilinen masa başı pratik bundan farklı olmayacaktır. Kitleleri memnun etmeyen sonuçlar er ya da geç daha büyük eylemlerin nedeni olacaktır. Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden ve en gelişmiş “demokrasilerinden” biri olan İngiltere’de daha büyük eylemlerin ufukta olduğunu görüyoruz. Yarı sömürgelerde devrim ateşi yandıkça burada beliren ufka yolculuk hızlanacaktır…