[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
TC’nin gerilla güçleri şahsında Kürt ulusuna yönelik saldırıları sürerken, Zap direnişi özgülünde açığa çıkan gelişmeler savaşın boyutunu, faşist diktatörlüğün yaşadığı çıkmazları, her türlü savaş teknolojisine karşı gerillanın yaratıcı konumlanışını görmek; bununla beraber “uluslararası arena” dahil bu işgale özne olan güçleri anlamak açısından önemli veriler sunmaktadır.
TC türlü şovenist söylemlerle zafer naraları atadursun, savaşın gerçek gündemi bu yalanları ve dezenformasyonu aşacak düzeydedir. Zap’ta gerillanın sadece kendini savunan pozisyonda olmayarak karşı eylemler gerçekleştirmesi, bu eylemlerde birçok TC askerinin saf dışı bırakılması TC ordusu ve burjuva-feodal medya tarafından gizlenmeye çalışılsa da gerillanın açıklamalarıyla ortadadır. Öyle ki aslında bilinen fakat gerilla güçleri tarafından sarsıcı kanıtlarla ortaya konulan kimyasal silah kullanımının belgelenmesinin ardından yaşananlar dahi savaşın boyutunu görmek için yeterlidir. Kimyasal silah kullanımı “iddiası”nın dahi saldırı, tutuklama ve diplomatik yalanlamalarla bastırılmaya çalışıldığı bir süreçte bu işgal saldırılarının daha öncekilerden hedef ve sonuç bakımından bir farkı olmadığı ortadadır. Yıllardır her çıkmazında tarihsel Kürt düşmanlığıyla, dört parça Kürdistan’da Kürt ulusunun kazanımlarına saldırmaya çalışan TC’nin yarın yaşayacağı sonuç da öncekilerden farklı olmayacaktır. Bunun nüveleri Zap direnişinde açığa çıkmıştır.
Kimyasal silah kullanımı iddialarının oldukça gündem olduğu bu süreçte “komşuluk ilkesine ve uluslararası hukuka aykırı” olduğunu belirterek Irak parlamentosu bu iddiaların incelenmesi için bir komisyon kurulduğunu açıkladı. Gerillanın belgelerinin ardından kamuoyu baskısıyla oluşturulmak zorunda kalınan bu komisyonun varacağı sonuçtan bağımsız olarak komisyonun kurulması dahi direnişe yüzünü dönmek, onu görmek ve bir güç olduğunu kabullenmek anlamına gelmektedir. Kimyasal saldırıyı uluslararası düzlemde gündem haline getiren ve komisyonun kurulmasını doğuran bu direniş ve mücadeledir. Yine türlü şekilde TC ile iş birliğine giren KDP’nin gerillaya gönderilen gaz maskelerine el koyup bu görüntüleri servis etmesinin ardından kimyasal silahlarla katledilen gerillaların görüntülerinin yayınlanması ortada basit bir “gözden kaçan”, “tek seferlik”, “plansız, habersiz” bir saldırının olmadığının da kanıtıdır. Kimyasal silah gündemi işgal ve direniş güçlerinin gündemini aşmış, uluslararası bir gündeme dönüşmeye başlamıştır. Irak parlamentosunun Savunma Bakanlığı, Irak Parlamentosu Asayiş ve Savunma Komisyonu ile Dışişleri Bakanlığı’ndan temsilcilerin yer alacağı komisyon kararının ardından çeşitli emperyalist ülkelerin basınında da TC’nin Zap’ta kimyasal silah kullanması gündem olmaya başlamıştır.
TC ordusunun, teknolojik olarak daha güçlü olduğu -düzenli ordunun taktik üstünlüğü- bir pozisyonda, gerillanın yaratıcı eylemleri karşısında Zap’ta sıkışması, buradaki engellere takılıp kalması bazı gerçekleri anlamamıza neden olacak kadar önemlidir. Sürece daha öncesinden farklı taktik yönelimlerle hazırlanan, alana hâkim olan gerillanın bu anlamda yakaladığı başarı göz ardı edilemez. Tünel gibi farklı taktiklerle hem direnen hem de karşı saldırılar gerçekleştirerek kayıp verdiren gerillaya karşı kimyasal silah kullanımı faşist diktatörlük için “kaçınılmaz” olmuştur. Alana istediği indirmeleri yapmayı dahi başaramamış TC’nin, kış koşullarında SİHA’larla da “başarı” elde edemeyeceği açıktır. Belirttiğimiz “daha öncekilerden farklı olmama” hali tam da budur. Kürdistan’a seferin olacağı ama zaferin olmayacağı buradan doğru şekillenmektedir: düşmanın tüm teknolojik üstünlüğüne karşı, kararlı ve inançlı şekilde yeni taktik yönelimlerle ilerleyen direniş!
Zap’ta istediğini alamayan, savaş suçları teşhir ve gündem olan TC, bir yandan da seçimlere hazırlanmaktadır. Zap işgali dahil her adımın, her gündemin seçim ve sandık odaklı yönlendirmelerle karşılandığı bir süreçte hem işgal başarısızlığı hem kimyasal silah kullanımının teşhir olması hem de verilen kayıplar TC açısından seçim sürecinin şekillendirilmesinde de etkili olmaktadır. Kitlelerin yoğun bir şoven dalganın içine çekildiği bu zaman diliminde Zap’taki “başarı” ve başarısızlığın da bunun için kullanılacağı açıktır. Klikler arası mücadelede “Kürt meselesi” her dönem önemli bir seçim argümanı, propaganda aracı olmuştur. Zap işgali ve direnişi özgülünde bu durum, şoven söylemlerle birlikte doğal olarak gündemdedir. TC’nin bu saldırıları ve aldığı karşılık yakın dönemdeki seçimler sürecine kaçınılmaz olarak etki edecektir.
Kürt ulusunun kazanımlarına saldırı, kimyasal silah kullanmaya varan imha saldırıları, seçim aldatmacasıyla birlikte şoven dalganın içinde zehirlenmek istenen geniş halk yığınları için tek çare Demokratik Halk Devrimidir. Bir kez daha bize bu mücadeleyi büyütmek gerektiği öğretilmektedir. Komisyonların kurulması bu mücadelenin bir kazanımıyken bu türden gelişmelerin yeterli olmayacağı da açıktır. Mücadele ve direniş bu kazanımlarla yetinmediğimizde gerçek hedefe yöneldiğimizde esas kazanımı sağlayacaktır. Yukarılarda dalgalandırılacak bayrak Demokratik Halk Devrimi bayrağıdır. Bu bayrağın daha yükseklerde dalgalanması için bugün Kürt ulusu özgülünde tüm seçim aldatmasına, şoven kampanyalara rağmen Kürt ulusunun kazanımlarının sahiplenerek desteklenmesi ertelenemez bir görevdir.