[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]
Yeri geldikçe iki çizgi mücadelesinin objektif bir gerçeklik olduğunu, her bir komünistte ve KP’lerde (komünist parti) komünizme değin kesintisiz biçimde devam edeceğini söylüyoruz. Sınıf mücadelesinin bütün farklı biçimleri gibi içimizdeki biçimi olan iki çizgi mücadelesini bilinçli yürütmek, bu mücadeleye bilinçli önderlik etmek gelişmenin ve sağlamlaşmanın biricik yoludur. Bilinçli önderlik kendi gerçekliğini tanımak ve kavramakla başlar. Bilinçli önderlik burjuvazinin ortaya çıktığı görünümleri, bu görünümlerden hangisinin esas tehlike olduğunu kavramak ve nasıl, hangi biçimde mücadele edeceğimizi netleştirmektir. Önceki sayılarımızda incelediğimiz sekterizm, kendiliğindencilik, bürokratizm vb. olgular burjuva çizginin görünümlerinden bazılarıdır, bu sayımızda burjuva çizgiye ait diğer bir özelliği, dogmatizmi ele alacağız.
Mao Zedung, dogmatizmi “somut pratikten kopmak” olarak tanımlar ve “gerçek durumdan hareket etmeyip, kitaplardan alınmış bazı sözcüklerden ve cümlelerden hareket etmeyi” dogmatizmin özelliği olarak belirtir. Bu açıdan dogmatizm, metafizik yaklaşım içindedir. Diyalektiğin değişim, hareket, gelişme olgularına özünde karşıdır. Slogan olarak diyalektik materyalizmi kabul etse de ona uygun hareket etmez. Bu anlamda da dogmatizm gerçek yaşamdan, gerçeklerden uzaklaşmak anlamına gelir.
Dogmatizm sosyal pratiğin çelişkilerini görmenin, değişen durumlara özgü politika üretmenin, güncelliği yakalamanın başlıca engellerinden biridir. Dogmatizmin nesnel gerçekliği incelemekten uzak özelliği, gerçekliği değiştirmenin politika ve taktiklerini belirlemede olduğu gibi, gerçekçi bir örgütsel politika izlemenin ve devrimci eylemin aracı olan örgütler yaratmanın da engelidir.
Dogmatizm kitlelerden uzaklaşmak, var olan koşullardan devrimin lehine yararlanmamak, sürekli değişim içinde olan sosyal pratiğin can alıcı sorunlarından sıyrılmak, bütün bu gelişmeleri görmezden gelmek demektir.
Dogmatizm geneli özelle, önderliği kitlelerle birleştiremez. Şematizm, KP’nin en önemli bu önderlik yöntemine sırt çevirir. Dogmatizmin gerçeği umursamayan ve kitabi kalıplarla yetinen özelliği, kitlelerin çıkarına, daha doğrusu esas çıkarına uygun politikalar geliştirmeye set çeker ve kitlelerden kopmaya götürür.
Dogmatizm ve sübjektivizm özünde ikiz kardeştir ve ideolojik kaynakları aynıdır. Dogmatizm kendini sol sekter bir siyasal politika ile ortaya koyarken, sübjektivizm içinde solculuk olmakla birlikte kendini daha çok sağcılık ve liberalizm olarak gösterir. PP’de (Proletarya Partisi) ve militanlarda belirgin bir dogmatizmden bahsedebiliriz. Örneğin somut koşulların somut tahlilinden sıkça söz eder, sorunlara yaklaşımımızda yol gösterici ilkenin bu ilke olduğunu belirtiriz; fakat teorimizle pratiğimiz birbirine uymaz. Genel politikalarla sınırlı kalan, somutun tahliline dayanmayan bir politika tarzına düştüğümüz bir olgudur.
12 Eylül sonrası (yani AFC’nin işbaşında olduğu dönemlerde) devrimci durumun gerilemediğini, tam tersine mükemmel olduğunu ileri süren yoldaşlarımız çıkmıştı, bunlar dogmatizmin uç örnekleri olsa da benzerleri hiç de az değil. Bu tür yaklaşımlar her ne kadar “keskinci” gözükse de özünde sağ ve KP’yi kitlelerden koparan, giderek de partinin devrimci ruhunu zedeleyen anlayışlardır. Dogmatizmin sosyal gerçeklikten kopuk, kendine özgü şeması vardır. O şemanın değişmesi kendi iradesine bağlıdır. Bu da anti bilimselliktir.
Bazı yoldaşlarımız ise somut koşulların somut tahlili yerine, “hiç farketmez” mantığı ile hareket ederek, KP’nin kararlarını kendi çalışma bölgelerine, özgül durumu hiç dikkate almadan uygulamaya çalışırlar. Özgülü dikkate almayıp salt genelle yetinmek dogmatizmdir. Yapılması gereken, genel kararların özgülde nasıl bir biçim alacağını ortaya çıkarıp ona göre uygulamaktır. “Genel doğrular her özgülde de doğrudur” demek yanlıştır, anti MLM’dir.
Dogmatizm iradecidir. Sosyal pratiğin gelişimini reddederek her şeyi kendi iradesinin belirlediğini varsayar ve öyle hareket eder. MLM’yi bir eylem kılavuzu olarak ele almadığı için bütünüyle siyasal eylemsizlik içindedir. Siyasetle uğraşmak, gelişmeleri yorumlamak ve onları lehimize dönüştürmek için siyasal ve örgütsel politikalar üretmek “entellerin işi” olur. Keskin laflar arkasına gizlenerek sözde keskin devrimciliğini ispatlamaya çalışır.
Dogmatik anlayışlara sahip kişilerde PP ruhu zayıftır. Bu zayıflıklarını keskin sözlerle ve sekter tutum içine girerek gizlemeye çalışırlar. Bu nitelikteki devrimciler MLM’yi gerçeğin bilimi olarak kavramadıkları, kimi ezberlerle yetindikleri için, ideolojik açıdan güçsüz olurlar, sosyal pratiğin kimi zorlu momentlerinde devrimci coşku ve tutkularında önemli gerilemeler yaşanır. Dogmatizmle sıkı bir mücadele yürütmez, mahkûm etmezlerse devrimci safları terk etme, mücadeleden kopma gibi bir sürece girebilirler.
Güncel ile geneli, evrensel ile özgülü birleştirme yerine salt genel doğrulara sarılma, bu genel doğruları tekrarlama da dogmatizme özgüdür. Bazı genel doğrular onlar için her şeydir ve her yerde her durum ve koşullarda geçerlidir. Dolayısıyla değişen yeni durumlara göre yeni politika ve taktik belirlemeye kapalı olur, tutucu davranırlar. Değişen yeni durumu görmezden gelip hâlen eski taktiğin uygulanmasında diretirler. Bu da partinin gelişmesinin önünde önemli bir engel oluşturur.
Hiç şüphesiz kitlelerden kitlelere anlayışı ile dogmatizm farklı kutuplardadır. Dogmatizm kitleleri küçümser, kitlelerden öğrenmek, kitlelerin öğrencisi olmak dogmatizme yabancıdır. Kitlelere tepeden bakar, onlara kitabi bilgilerle gider. Bu tavır kendini beğenmiş küçük burjuva aydın tavrıdır. Dikkat edilirse küçük burjuva örgütlerin kitlelere yaklaşımı ya sağdır ya da soldur. PP içinde de kitlelere karşı sol yaklaşıma tanık olmuşluğumuz vardır. Bunlar PP’de dogmatizm ve sekterlik olarak açığa çıkan burjuvaziye ait pratiklerdir.
Dogmatizmin uç noktası anarşizmdir. Bu nedenle dogmatizme karşı mücadele edilmeden faşizme karşı başarılı bir mücadele yürütülemez, komünist hareket kitleleri kucaklayıp devrime kanalize edemez. Hangi şekilde ortaya çıkarsa çıksın dogmatizmin etkileri KP içinde yenilmedikçe, çelikleşmiş bir savaş örgütü haline gelemez.
Dogmatizm, kitlelerden kopuşun ifadesidir. Partiyi küçültme, sınıf savaşımından uzaklaşma, mücadeleyi dar kalıplar içine sıkıştırma, dogmatik anlayışların varacağı son durak olur. Dogmatizmin kitlelere yaklaşımı sekterdir. Kendisi savaştığı zaman kitlelerin peşinden geleceğine inanır. Özünde ise halka güveni yoktur. Diyalektik materyalizm yasalarını, teori ve pratiği yansıtmayan bir anlayışın, ileriye yönelik hareket etmesini ya da partiyi sınıf mücadelesine önderlik eder seviyeye yükseltmesini bekleyemeyiz. Çünkü gelişme yasalarına ters hareket edenlerin, sosyal pratiğin altında ezilmeye mahkûm olacaklarını bilmeliyiz.
Marksizm-Leninizm-Maoizm bir dogma değil, eylem kılavuzudur. KP’ler bulundukları ülkenin siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel tarihini, bugününü, devrim mücadelesinin deneyimlerini MLM’ye yaslanarak inceleyip devrimci eylemlerine, devrim mücadelesine kılavuzluk edecek teori ve stratejiyi oluşturmakla, geliştirmekle, her yeni durum ve koşula uyarlayarak savaşı yükseltmekle yükümlüdürler. Çin Devriminin birinci yenilgisine sebep olan çizgi dogmatizmden mustaripti, Çin’in koşullarını yok sayıp, Rus Devrimini bir şablon olarak Çin’e taşımaya ve uygulamaya çalışmanın bedeliydi yenilgi. Sınıf mücadelesinin iç içe geçmiş karmaşık sorunları, bir dogma olarak değil, MLM’nin bir eylem kılavuzu olarak kavranıp uygulanmasıyla yönetilebilir. Bunun için diğer tüm burjuva hastalıklar gibi, dogmatizme karşı da tetikte olmak, sürekli ve güçlü bir mücadele yürütmek zorundayız.