Ocak ayının son haftasında yapılan eylem ve etkinliklerle devrim ve komünizm şehitlerini anıyoruz. Son şehitlerimiz olan 12’lerle birlikte 45 yıllık mücadele tarihinin yapı taşları olan şehit yoldaşlarımızın bıraktığı mirası büyütme amacıyla şehitlerimizden öğrenmeye devam ediyoruz. Devrettikleri bayrağı dalgalandırmanın sınıf mücadelesinin görevlerini yerine getirmek ve saflarında şehit düştükleri Proletarya Partisi’ni daha ileri mevzilere taşımakla mümkün olacağını biliyoruz.
Uzun ve çetin bir yoldur geride bırakılan ve daha uzun ve çetin yolların bizi beklediği bilinmelidir. Ödenen bedellerden daha fazlası dökülerek kazanılacak yarınlar ve öyle gelecek zafer. bu nedenledir ki gidenlerimizin ardından yas tutulacak zaman yoktur ve matem değil daha tok seslerle haykırılır sloganlarımız. Şehit yoldaşlarımızın bıraktığı bir dizi değer ve miras vardır ve bunların en önemlilerinden biri saflarında şehit düştükleri Proletarya Partisi’ni korumak, güçlendirmek ve sınıf mücadelesinde daha ileri aşamalara taşımaktır. Onlar ölümsüzlük katına yükselirken, bu bükülmez inançlarını sloganlarında haykırmışlardır. Bu anlamda haykırdıkları sadece bir kahramanlığı ve başeğmezliği değil aynı zamanda bir inancı da ifade etmektedir.
Proletarya Partisi’nin mücadele tarihi sadece sınıf düşmanlarının değil, proletaryanın ideolojisinden sapan ve her sapkınlıkta düşmanlık büyütenlerin öyküleriyle yüklüdür. Bu geçmiştir ki bugün yaşananlar karşısında bizi şaşkınlığa uğratmıyor, bocalamaya sürüklemiyor. En son örneğini yaşadığımız “geçici” kervanın, yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri bizi şaşkınlığa düşürmese de ezber bozan bir dizi nitelikleriyle, kendinden öncekilerle ortaklaştıkları bir dizi noktayla birlikte kimi özgünlükler barındırdıklarını ifade etmek gerekir. Özgünlüklerini belirleyen ise sınıf mücadelesinin içinden geçtiği dönemin karakterini ve rengini almaları, buna göre dans etme figürleridir.
Ortak payda ise Proletarya Partisi’ne düşmanlık, mücadeleyle yaratılan değerlere el uzatma gafletine düşmeleridir. Kendilerinden öncekilerin gaflet kuyusunda boğulduklarını unutmuş olacaklar ki aynı gaflet kuyusuna atlamakta hiçbir sorun görmemişlerdir.
Bilindiği gibi Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri olarak sağ tasfiyeci gurüh saflarımızda ki hizip faaliyeti ifşa olduktan sonra tavır alınmış ve bu tavır kamuoyuyla da paylaşılmıştır. Açıklanan tavırda; “Ülkemiz toprakları üzerinde 45 yıllık bir mücadele serüvenine sahip bulunan Proletarya Partisi’nin komünist çizgisini tasfiyeye yönelen, her türlü kuralsızlığı ve itibarsızlaştırmayı pusula edinmiş iflah olmazlıkla bir kez daha karşılaşmış bulunuyoruz. Tarihsel süreç boyunca hep aynı karakteri taşıyan, her türden tasfiyeciliğin, darbeci ve hizipçi kalkışmanın yaptığı kader birliği/akıbet ortaklığı ise bir tesadüf değildir. Aynı yolun yolcuları olarak ne gittikleri yol bir sır, ne de indikeri durak bilinmezdir! Sınıf mücadelesinin dışına, halkın ve devrim mücadelesinin uzağına düşmeye; kimliksizleşme, yozlaşma ve çürüme durağında inmeye mahkumdurlar.
Siyasal kimliksizleşmede kaydettikleri mesafe, devrim ve komünizm şehitlerini anma ve sahiplenme sahtekarlığıyla level atlamıştır. Gizli-açık hizip faaliyetleri gelinen aşamada devrim ve komünizm şehitlerini anma gündemi kullanılarak deklare edilmiş, ifşa olmuştur. Devrim ve komünizm şehitlerini andığımız Ocak ayı vesilesiyle yapılan “açıklama” şehitleri sahiplenmenin, anmanın değil yaşamlarıyla feda oldukları ideolojik, siyasal ve örgütsel çizginin terkedilmesinin ilanı olmuştur. Bu terk edişin bir süredir çeşitli şekilde görünür yanları bulunsa da devrim ve komünizm şehitlerini anarak kendilerine itibar(!) kazandırmanın, istismar etmenin yolunu tercih etmişlerdir. Şehitlerimizin izlediği ve yaşamlarını feda ettiği çizgiyle ilgisi kalmayanların, amaçlarından ve ideallerinden kopanların, şehitlerimizi “anarak” kendilerine bir değer katamayacaklarını peşinen söylemeliyiz. Şehitlerimiz; siyasal, ideolojik ve örgütsel tutumlarıyla, Demokratik Halk Devrimi, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesi uğruna vazgeçtikleri yaşamlarıyla tarihsel rollerini oynamış, görevlerini yerine getirmişlerdir. Şehitlerimizin yarattığı değerlerin tasfiyeciliğin hizip çıkarları için kullanılmaya değil, yürüdükleri yolu adımlamaya, amaçlarını ve yarım kalan düşlerini gerçekleştirmeye ihtiyacı vardır. Bu yolu yürüyecek, amaçlarını ve yarım kalan düşlerini gerçekleştireceğimizden kimsenin şüphesi bulunmasın!” demiştik.
Bu açıklamadan sonra bir dizi yalanla, açıklamanın şehit ailelerimizin iradesini yansıtmadığı söylenmiş, kimi ailelerimiz “şiddete karşı” açıklama manşetiyle yalanlara aracı edilmek istenmiştir. Ancak yalancının mumu yatsıya kadar yanmış ve yatsı zamanı gecikmeden gelmiştir. Sağ tasfiyeci hizip bir dizi yalan propagandayla şehit ve tutsak ailelerimizin kapısını çalmış, ancak çaldıkları her kapı yüzlerine kapanmıştır.
Sağ tasfiyeci grupla yollar ayrılmış ve nihai tutum alınarak süreç noktalanmıştır. Sınıf mücadelesinin yükü, gündemleri ve belirlediği görevleri yerine getirmeye odaklanarak yol yürünmesi esasıyla ve yaşananlardan çıkarılacak derslerle süreç geride bırakılmıştır. Ancak Proletarya Partisi’ne düşmanlık besleyenlerin, ne düşmanlıkları, ne öfkeleri ne de nefretleri son bulmuş değildir. “Şehit ailesi” olma sıfatını kullanarak, yeniden şehit ailelerimizin kapısı çalınmaya başlanmıştır. “Şehit yakını” olma sıfatına ek olarak bir dönem şehit aileleri mücadelemizde yer alma etiketi de yakalara iliştirilerek, suç işlenmeye devam ediliyor. Şehit ve tutsak ailelerimizin yaptığı etkinliklere katılmama çağrısını gittikleri kapılarda yapma cesareti gösteremeseler de esas hedefleri, ailelerimizi parçalamak, dağıtmak ve faaliyetlerine engel olma gayretiyle çalışma yürütmektedir.
Bu kapı çalgıcılarının dünlerine ya da mazilerine dair bir öyküleri elbette vardır. Düne dair kimliklerine dayanarak buldukları “cesaretin” bugün için hükümsüz olduğunu unutmuş durumdalar. Zira devrimci ve komünist kimliğin hükmü dünde değil, bugünde anlamlı ve değerlidir. Uzun yıllar önce sınıf mücadelesinin rüzgarını kucaklama cesaretini gösteremeyerek, kimliklerini bırakıp gidenlerin bugün yeniden ve üstelik bozgunculuk suçu işleme amacıyla ortaya çıkmış olmaları elbette tesadüf değildir. Proletarya partisine besledikleri düşmanlığı kusacak ortamı buldukları düşüyle yola çıkmışlardır. Adres ise kendilerinden öncekilerde olduğu gibi “mağdurlar” toplamının biriktiği yıkıcılık olmuştur. Adresin bugün ki adı ise sağ tasfiyeci oluşum olmuştur. Saflardan koptukları anda özel mülkiyetlerini arttırma hırsıyla yanıp kavrulanların kapıları, Proletarya Partisi’ne karşı suç işleyenlere ardına kadar açılmış, bu durumla yetinmeyerek gelinen aşamada bozgunculuk suçu işleme iradesi ve ısrarı geliştirmeye girişmişlerdir.
40 yılı aşkın süredir mücadele yürüten şehit ve tutsak ailelerimizin mücadele tarihi bedellerle ve büyük bir özveriyle yazılmıştır, yazılmaya da devam edilmektedir. Hapishane kapılarında evlatlarının sesi olanlar, cenazelerinde ölümsüzlüklerini haykıranlardır. Onlar evlatlarının, kardeşlerinin, analarının mücadelesinin takipçisi olmuş, Proletarya Partisi’ni içten kuşatmaya çalışan her türlü bozgunculuğa kararlılıkla tavır almasını bilmiştir. Bu gelenek bugün de bozulmamıştır. Onlar, çocuklarının bıraktığı bayrağı taşıma bilinci ile korudular proletarya partisini. Onlar, evlatlarının bıraktığı mirasa bu bilinçle sahip çıktılar.
Sınıf mücadelesi kulvarında yol yürüme cesareti olmayanlar, bu konuda irade ve ısrar içinde bulunmayanlar, düşman korkusuyla yanıp tutuşanlara, Proletarya Partisi’nin değerleri üzerinde tepinme şansını kimse vermez. “Fırsattan istifade” etme gayretiyle sindikleri çukurdan çıkma gayreti içinde olanlara daha fazla müsamaha göstermeyeceğimiz bilinmelidir. Şehit ve tutsak ailelerimiz aldıkları tavır ve tepkileriyle bu çalgıcıları susturmuşlar, gerekli cevabı vererek, geldikleri adrese göndermişlerdir. Buna rağmen suç işlenme irade ve ısrarı sergilemeye devam etmek tam da bahsini ettiğimiz gaflet çukurunda debelenmektir.
Hapishanelerde tek-tip elbise saldırısı ile birlikte bir dizi hak gaspı yaşanmakta, hasta tutsaklar ölüme terk edilmekte ve faşist Türk devleti saldırılarına her alanda devam etmekte. Ailelerimiz dünden daha fazla mücadelenin öznesi olmaya, örgütlenmeye ve en önemlisi de harekete geçme hedefiyle örgütlenmeli. Bu amaç uğruna yürütülecek mücadelemiz geliştikçe, bozguncu girişimlere esas yanıt verilecektir. Gün değerlerimizin etrafında daha fazla kenetlenme, örgütlü mücadelemizi yükseltme günüdür. Yolumuza çıkan engeller ancak böyle aşılacaktır.