Mizah, toplumsal gerçekliğe ve çelişkilere gülünç, yaratıcı ve eleştirel bir dille yaklaşımın adıdır. Mizahın sözlü ve çizgili türleri vardır. Sözlü olanlar fıkralar, bilmeceler, tekerlemeler, meddah gösterileri gibi anlatımlar iken, çizgili türü ise karikatürdür.
Mizahın çelişkilerden beslenen yönü ve sistemin açmazlarını teşhir eden özelliği egemenlere karşı aynı zamanda da bir direniş ve başkaldırı aracıdır. Toplumsal gerçekliği görünür kılmayı/deşmeyi amaçlayan mizah, gülmeyi resmî kültürün yaygınlaştırdığı korku karşısına dikilen bir direnç duvarı olarak değerlendirir. Bu bağlamda mizah eylemi, insanlığın özne olma bilincini ve özlemini ayakta tutar.
Mizah kavramını salt bir güldürü aracı olarak ele almak yanlıştır çünkü mizahın esas amacı düşündürmek ve sorgulatmaktır. Mizah egemenlerin koyduğu sınırları reddeder, verili olanın olduğu gibi kanıksanmasına engel olur, korkunun, baskının hakim olduğu toplumlarda güçlü bir muhalif dinamiği temsil eder. İşte tam da bu yüzden iktidar ‘erk’inin her dönem hedefinde olmuştur.
TOPLUMSAL ÇELİŞKİLERİN TEŞHİRİNDE MİZAHIN ROLÜ
Toplumsal çelişkilerin teşhirinde mizahın rolü yadsınamaz bir gerçektir. İşçi-patron arasında ki çelişkiden, kadın-erkek arasındaki çelişkilere, ezen ulus ile ezilen ulus arasındaki çelişkilere varan genişçe bir çelişki ağında mizahın konusu olabilecek yığınla argüman mevcuttur. Ülkemizde 60’lı yıllardan sonra ivme kazanan sınıf mücadelesinin gelişimine paralel olarak mizahta politikleşerek bir gelişme göstermiştir. 1980 AFC’sinin yaydığı korku iklimine ve baskılara rağmen muhalif çizgisini devam ettirmiştir. Dış dünyayı algılama ve anlamlandırma sürecinin ise en belirgin unsurları ‘bakmak’ ve ‘görmek’tir. Gerçekten de, onu çevreleyen bağlam ve içinde bulunulan şartlar dikkate alındığında bir görüntü, çoğu kez, bin kelimeye yetmektedir. Yaratılıcılık ile birleştiğinde sayfalarca yazıyla ifade edilebilecek konuları basit ama çarpıcı bir biçimde ele alan çizimlerle okura ulaşma fırsatı yakalayan, mizahın toplumsal çelişkileri işlemesi muazzam bir farkındalık yaratmaktadır. Mizah dergileri halkın yoksulluğu, hayat pahalılığı gibi sosyal ve ekonomik konulara ağırlık vererek geniş bir kitleye seslenme olanağı bulmuştur. Hem çizgilerinde hem de öykülerinde esasta sınıflararası eşitsizliği ve bunun yarattığı çelişkileri işleyen mizah dergilerine kitlelerin ilgisi de artmıştır. Bu yönü mizahı güçlü bir muhalif çizgiye taşıyarak günümüze taşımıştır.
GÜÇLÜ MİZAH GÜÇLÜ DİRENİŞLERDEN DOĞAR
Mizah Gezi İsyanı’nda yaratıcı bir biçimde güçlü bir muhalif karşı koyuş olarak karşımıza çıktı. 31 Mayıs günü patlak veren Gezi İsyanı’nda en çok konuşulan konulardan biri de “mizah gücü” idi. Direnişin tam da ortasında, yağan gaz fişeklerinin, ölümcül gaz bulutunun, TOMA’ların, panzerlerin içinde… “İnanılmaz” bir biçimde mizah yapılıyordu. Hem de en güçlü, en yaratıcı, en pervasız, en “orantısız” dozda! Çatışmaların en şiddetli anında, üstelik Taksim Meydanı’nın tam ortasında “kahrolsun bağzı şeyler” yazılamasını görmenin yarattığı etki, güçlü bir kahkahadan başka bir şey değildi. Basit gibi görünen sloganların arka planda taşıdığı politik muhteva mizahın özünde politik bir olgu olduğunu da bize göstermiştir. Mizah Gezi’de politik olduğu kadar kitlelerin politikleşmesine de vesile olmuş direniş boyunca onların taleplerini işleyerek güçlü etkiler bırakmıştır. Bu görkemli isyanın üzerinden yıllar geçmesine rağmen Gezi’de kullanılan sınırsız yaratıcı mizah halen belleklerde yer edinmektedir.
Gezi İsyanı’nda mizah bireysel bir kavram olmaktan çıkarak kolektif bir üretim biçimini aldı. Çünkü bireysellik mizahı sınıf mücadelesinde etkili bir araç haline getiremez. Mizah toplumsal çelişkilerden doğar bu yanıyla ele aldığımızda bu kavramı bireysel üretimlerle sınırlamak onun varlık koşulunu inkar etmek anlamına gelir. Sınıflı toplumlarda ezen ile ezilen arasındaki çelişkinin yoğunluğu mizahı besler, zengin kılar. Bir başkaldırı dinamiği olan mizah ancak kolektif üretimi kitlelere mal edilerek yapılırsa çelişkileri daha güçlü bir biçimde dile getirmede önemli bir rol oynayabilir.