Başlayan iç tartışmaların ardından, Bahçeli tarafından MHP içinden tasfiye edilen “muhalif” isimler, geçtiğimiz aylarda Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde (!) bir araya gelerek İYİ Parti’nin kuruluşunu ilan ettiler. İYİ Parti’nin genel başkanlığına -liberal ve ulusal kesim tarafından bir “umut” olarak görülse de- devrimcilere ve Kürt ulusuna en yoğun saldırıların yaşandığı dönemlerin sorumlu isimlerinden birisi olan Meral Akşener getirildi. Susurluk olayından sonra istifa eden eli kanlı faşist Mehmet Ağar’dan boşalan İçişleri Bakanlığı koltuğunu dolduran Akşener, devrimcilere, yurtseverlere, tutsaklara, Alevilere, Kürt ulusuna dönük saldırıların, katliamların aktörlerinden birisidir. Türkiye’de ne kadar İslamcı, muhafazakâr, milliyetçi siyasi parti varsa hepsinde görev alan, “şimdi yeni şeyler söylemek gerekiyor” diyen Akşener, karanlık dönemlerin karanlık “siyasetçisi” olarak sahnelere çıkmaya devam ediyor.
Geniş tabana hitap etme hedefiyle yola çıkan Akşener, medya tarafından “yeni çizgi” olarak lanse ediliyor. Çiller havası ile seçmen gezilerine ilk olarak T. Kürdistanı’ndan başlayan Akşener, “barış, kardeşlik, umut” saçmaya devam ediyor ama “Kürt” kelimesini kullanmadan… Dersim coğrafyasının 90’larda yaşadığı katliamların, zulmün sorumlularından birisi olan Akşener, Dersim’de törenle karşılanıyor, cemevinde “Zülfikar” hediye ediliyor, eli öpülüyor. Yüzyıllardır el etek öpmemek için bedeller ödeyen Dersim halkı, elinde ezilenlerin, devrimcilerin kanı olan Akşener’in elini öpenleri elbet mahkum edecektir.
90’larda ANAP’ın, 2000’lerde AKP’nin söylemleri olan “merkez sağ taban”, “yenilikçi, muhafazakar” sloganlarıyla yeni görevine soyunan Akşener her konuşmasında; Atatürk’ü, İnönü’yü, Erbakan’ı, Türkeş’i, Menderes’i, Demirel’i, Çiller’i, Ecevit’i anarak “geniş tabana” hitap ediyor. Anıtkabir’e gidip Atatürk’ü anan, camiye gidip türbanıyla dua eden Akşener, seküler-laik “cumhuriyet kadını” gibi gözükürken, muhafazakar seçmenlerine de göz kırpıyor.
Türkiye’deki ekonomik durumdan ve dizginlerinden boşalan iktidardan, çıkarlarına ters düştüğü oranda rahatsızlık duyan komprador burjuvazinin de ilgisini çeken İYİ Parti, iktidarın “ılımlı” ortağı olarak gözüküyor. Avrupa basını tarafından “demir lady” lakabı takılan Akşener, çıkmaza giren ekonominin, kutuplaşan ve gerilen siyasetin “alternatifi” olma yolunda ilerliyor.
İYİ Parti’nin kurucu kadroları arasında MHP’den istifa eden milletvekilleri Ümit Özdağ, Nuri Okutan, CHP’den istifa eden eski ANAP milletvekili Aytun Çıray, Kürtlere, Ermenilere, Alevilere yönelik hakaret ve aşağılama sözleriyle hatırladığımız Yusuf Halaçoğlu, eski DSP milletvekili Aydın Tümen ve T.Kürdistanı’nda yapılan operasyonların, katliamların sorumlusu olan emekli askerler bulunuyor. Tabloya baktığımızda liberal, ulusalcı, muhafazakâr, milliyetçi kanattan isimlerin kendi klik çıkarları ve “devletin bekası” amacıyla bir araya geldikleri çok açık görülüyor.
İYİ Parti’nin tüzüğünde yer alan “programın özü üniter devlet yapısının korunmasıdır” maddesi ne kadar da tanıdık geliyor. “Yenilikçi muhafazakar AKP”, “ırkçı MHP”, “ulusal-Kemalist CHP” fakat hepsinin ortaklaştığı nokta “devletin bekasından” öteye geçmiyor. “Üniter devlet yapısının korunması” amacıyla on yıllardır başta Kürt ulusu olmak üzere çeşitli inanç ve milliyetlerden halklar baskıya, zulme, asimilasyona uğradı, katledildi. Özü Turancılık, İslamcılık ve faşizm olan İYİ Parti’nin tüzüğünde bir başka bölüm ise NATO’ya ve AB’ye bağlılık… NATO şemsiyesinden memnuniyet duyan, AB ile ilişkilerin geliştirilmesini isteyen, Kıbrıs’ta Türk askerinin varlığının devam etmesi gerektiğini savunan İYİ Parti, devletin stepnesi ve MHP’nin tarihsel rolünün “yavrusu” olmaktan ileriye gidemez.
MHP, içerisinden AKP’ye muhalif isimleri tasfiye ettikten sonra AKP ile her geçen gün açıktan anlaşmalar yapmaya ve işbirliği içerisine girmeye devam ediyor. Devletin vazgeçilmez yedek oyuncusu olan MHP kendisine düşen misyonu bugüne kadar oynayarak AKP’ye doğrudan eklemlenme yolunu seçti. Şimdi MHP’nin boş bıraktığı kimi tarihsel rolleri İYİ Parti üstlenmeye aday. İyi Parti komprador burjuvazi tarafından olası bir iktidar ortağı olarak hazırlanırken MHP devlet başkanlığı için hükümet ile pazarlıklar yaparak, yeni oluşturulacak rejimden ne kadar koltuk kapacağının hesabını yapıyor.
Ülkemiz düzen siyaseti ve düzen partileri, devletin yaşadığı yapısal sorunlara bağlı olarak ciddi bir kriz içerisindedir. Bu durumun düzen siyasetinde parti krizleri olarak kendini göstermesi kaçınılmazdır. Her bir düzen partisinde bunun yansımalarını görmek mümkündür. Tarihsel olarak MHP’de ifadesini bulan egemen klik temsiliyeti bugün ana kliklerin baskısı altında kendi içinde bir değişim geçirmiştir. Bir kanat AKP’ye eklemlenirken “muhalif” diğer kanat yeni sürece göre dizayn edilmektedir. Bunun egemen sınıflar arası çelişki ve ittifaklara dayalı bir süreç olduğu tartışmasızdır. Ne İyi Parti ne de diğer düzen partileri gerçek kimliklerini uzun süre gizleyemeyecek, faşist yüzlerini ortaya koymaktan geri kalmayacaktır. Önemli olan geniş kitlelerin her dönem yeniden düzen partilerinin peşine takılmasına engel olmaktır. Bunun sağlanması ise düzenin alternatifi olan bir devrimci siyasetin kitlelere mal edilmesinden geçmektedir.