İSTANBUL:Devrimci-demokrat yurtsever tutsaklara yönelik hak ihlalleri ve TTE saldırısı sürerken, Partizan ve PŞTA (Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri) tarafından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde bir basın açıklaması düzenledi. Son zamanlarda tutsak Partizanlara dönük sürgün-sevk ve hak ihlallerinin giderek arttığını belirten PŞTA ve Partizan tutsaklara ses olma çağrısı yinelendi.
Açıklamada hapishanelere yönelik saldırıların ilk olmadığına vurgu yapılarak “Bir kez daha hapishaneler “cenneti” Türkiye’de egemenler arası dalaş devrimci demokrat ve bir bütün halka yönelik saldırı, baskı ve işkence olarak azgınlaştığı günlerden geçiyoruz. Kendi hukukunu dahi tanımayan devlet halkın yaşamını KHK “güvencesi” altında her gün yeni bir boyut kazandırarak saldırılarına hız vermiş durumdadır” ifadeleri kullanıldı.
OHAL ile hapishanelere dönük hak ihlallerinin giderek arttığı, uygulamaların en “keskin” yaşandığı yerlerin başında hapishanelerin geldiği belirtilerek tutsakların sesini çığlığa dönüştürme sorumluluğu dile getirildi.
ELAZIĞ’DA KİMLİK DAYATMASINA KARŞI DİRENİŞ SÜRÜYOR
Devamında, “Bugün sayıları on binleri bulan siyasi tutsaklar iletişim yasakları, yargılanma hakkı, görüş, mektup, kitap, telefon sağlık gibi birçok yaşamsal ihtiyacını karşılaması hapishane müdürlerinin ve genelgelerin keyfine göre her hapishanede farklılık göstermekle birlikte öz olarak değişmemekte, haklar gasp edilmektedir. Buna en acil sağlık hakkı da dahil. Elazığ’da kimlik dayatması ile başlayan süreç tutsakların direnişi ile devam etmektedir. Kimlik almadıkları için onlarca kadın ve 9 erkek tutsak 4 aya yakın süredir hiçbir hakkını kullanamamıştı ve deyim yerindeyse hiçbir gerekçeyle koğuşlarından çıkarılmamıştı. Kadınlar cephesinden direniş kazanımla sonuçlansa da Elazığ 2 Nolu F Tipi Hapishane’de 9 erkek yoldaşımızın direnişi devam ediyor. T tipinde direnişin kazanımla sonuçlanmasının ardından ismini ve sayısını netleştiremediğimiz çoğunu kadınların oluşturduğu onlarca tutsak sürgün edildi. Osmaniye, Kırıkkale, Amasya, Trabzon, Tarsus Elazığ 1 ve 2 Nolu F Tipi hapishanelerde hiçbir devrimci yayın verilmiyor. Birçoğunun da kitap dahi verilmediği gerçekliği ile karşı karşıyayız.” denildi.
TEK-TİP’E GEÇİT VERMEYECEĞİZ, TEK-TİPLEŞMEYECEĞİZ!
Tek Tip Elbise saldırısının egemenlerin içinde bulunduğu siyasi-ekonomik açmazlarından, krizlerinden ve toplumu yeniden dizayn etme saldırılarından bağımsız olmadığı dile getirilerek; “Kapsamlı bir biçimde hapishanelerin ve toplumun gündemine getirilen TTE dayatması toplum tek tipleştirilmesinde simgeseldir ve ilk ayağını yine hapishanelerden başlatan devlet aklının ürünüdür. 12 Eylül’de “önce önderlerine giydirirsek sonra hepsine giydiririz” diye başlattıkları 24 Ocak kararlarıyla yaşam buldurmaya çalıştıkları TTE’yi ilk 12 Eylül AFC’si gündeme getirmişti. Muhakkak cevabını da almıştı. Günümüz açısından uygulamada farklılık gösterse de hedefleri tüm halkın zapturapt altında ıslah edilmesidir. Türkiye halkı ve devrimcileri faşist saldırı politikaları ve bu saldırılara karşı direniş bakımından çok yönlü bir deneyime sahiptir. Şunu unutmamak gerekir ki bu dizayn etme işi o kadar kolay olmamakta, egemenler bu noktada elini güçlendirmek için paramiliter, kontra örgütlenmelere hız vererek bu örgütlenmeleri KHK güvencesiyle de koruma altına alınmıştır. Özetle devrimci, demokrat, ilerici ve yurtseverlere açıktan gözdağı verilerek devlet iç savaş hazırlıklarına hız vermiştir ve halka topyekûn savaş açmıştır. Demokraside reform safsatasıyla sorgusuz yargısız yüz binlerce işçi emekçi işinden edilmiş, on binlerce insan hapsedilmiştir. Hapishanelere yönelen tecrit, sürgün, baskı, işkence TTE saldırıları sadece tutsaklarla sınırlı kalmamakta, ailelerini, yoldaşlarını, bir bütün toplumu sindirmeyi amaçlamaktadır. Bu geçeği görerek karşı koyuşu da bu gerçekler ışığında örgütleyeceğiz” ifadelerinin yer aldığı açıklama “HAPİSHANELERDE SÜRGÜN SEVKLERE, BASKIYA, İŞKENCEYE SON”, “YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!”, “TEK-TİP’E GEÇİT VERMEYECEĞİZ, TEK-TİPLEŞMEYECEĞİZ!” sözleriyle son buldu.
TUTSAKLARLA DAYANIŞMAYI BÜYÜTME ÇAĞRISI
Basın açıklamasının ardından söz alan Av. Gül Altay, tutsaklarla yaptığı görüşmeler sonrası yaşanan hak ihlallerini anlattı. Altay özellikle Elazığ ve Osmaniye hapishanelerinde yaptığı görüşmelerde tecrit-tredman, hak ihlallerinin ve keyfi dayatmaların arttığını vurguladı. Elazığ Hapishanesi’nde bulunan 35 tutsağın işkence ile sürgün edildiğini ve sürgün edilen tutsak Partizanlardan Leyla Elma’nın vücudunda morluklar olduğunu ifade etti. Osmaniye Hapishanesi’nde tutsaklara “askeri nizam” sayım dayatıldığını ve kabul etmeyen tutsakların darp edildiğini söyledi. Aynı hapishanede bulunan tutsak Partizan Uğur Sakarya’nın da aralarında bulunduğu devrimci-demokrat yurtsever tutsakların yaşanan hak ihlalleri ve tecrite karşı açlık grevlerinde olduğunu bildiren Altay, tutsaklarla dayanışmanın büyütülmesi çağrısını yineledi.
Tutsak Partizan Ali Gülmez ve Deniz Tepeli’nin aileleri de yaşanan sürgün-sevk, hak ihlalleri ve TTE saldırısına karşı birlikte mücadele etme çağrısında bulundular.