669’ncu haftada bir araya gelen Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları 22 yıl önce işkence ile katledilen Abdullah Canan’ın akıbetini sordu.
Galatasaray Meydanı’nda yapılan eylemde ilk sözü Abdullah Canan’ın oğlu Tayyip Canan aldı. Babasının katledilişini ve katillerinin korunmasını anlatan Canan, davayı AİHM’e taşımalarını engellemek ve davadan vazgeçmesi için kendisini arayan bakanlık müşavirinin para teklif ettiğini söyledi.
Eylemde konuşan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da OHAL’i ve uygulamalarını teşhir ederek yargının siyasi iktidara hizmet ettiğini vurguladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını Leyla Kaya okudu. Açıklamada, 669 haftadır adaletsizliğe neden olan yargısal ve politik iklime itiraz edildiği belirtildi. Yargı ve hukuka güvenilmediği söylenerek, AİHM kararlarının ve evrensel hukuk kurallarının hiçe sayıldığı ifade edildi.
Açıklamanın devamında, 22 yıldır iç hukukta, Abdullah Canan’ın katledilmesiyle ilgili yargılamada süren cezasızlık politikası teşhir edildi.
Abdullah Canan’ın kaybedilişi ve sonrasında ki süreç, açıklamada şu ifadelerle anlatıldı:
“43 yaşındaki Abdullah Canan Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. Sevilen sözüne itibar edilen biriydi. 1995 sonbaharında Yüksekova Dağ Komando Taburu’na bağlı askerler Abdullah Canan’ın köyü olan Befircan’a (Karlı) bir operasyon düzenledi. Operasyonda Abdullah Canan’ın evi dâhil 10 ev tahrip edildi. Bunun üzerine Abdullah Canan köyde evleri tahrip edilen 7 akrabası ile birlikte savcılığa, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulundu ve mahkemede hasar tespiti yaptırdı. Binbaşı Yurdakul, Abdullah Canan ve şikâyetçilerden 2 kişiyi taburdaki makamına çağırdı. Onlardan kendisi hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini istedi. Abdullah Canan şikâyetinden vazgeçmeyeceğini söyleyince, Binbaşı Yurdakul tarafından tehdit edildi.
Bu olaydan birkaç gün sonra, 17 Ocak 1996 sabahı Abdullah Canan, Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Yolda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı ve askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü.”
Ailesinin tüm çabalarına rağmen Canan’ın gözaltına alındığının reddedildiği belirtilen açıklamada, 21 Şubat 1996 günü Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeninin köylüler tarafından Yüksekova-Esendere Karayolundaki bir menfezde bulunduğu anlatıldı.
Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç’in savcıya verdiği ifadede, Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattığı aktarıldı. AİHM’in de isimlerle birlikte verdiği hükme rağmen öncesinde olduğu gibi kararın ardından da cezasızlık politikasının sürdüğü belirtildi.
Açıklama, “Abdullah Canan dosyasındaki 22 yıllık cezasızlık son bulmalıdır” ifadeleriyle sona erdi.