Seçim ve iktidar değişikliği tartışmalarının hız kazandığı bir dönemde bir yanda AKP’nin diğer yanda ise CHP’nin başını çektiği politikaların bir ayağını da Alevilere yönelik politikalar oluşturuyor. AKP’nin “maddi yardım”, “maaş” ve “kültür merkezi” yaklaşımıyla daha da önem kazanan tartışmalar, Alevilere ve kurumlarına yönelik ciddi bir tasfiye ve asimilasyon saldırısının habercisi. Yeni Demokrasi Gazetesi olarak bu saldırının içeriden; Alevi örgütleri cephesinden nasıl tartışıldığını öğrenmek için Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ataşehir Şube Başkanı Gülsev Kaya ile bir röportaj gerçekleştirdik.
YENİ DEMOKRASİ: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü kabine gündemimizde talimatımızla ülkemizin 58 ilindeki 1585 cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı bir çalışmayı da görüştük” dedi. Ardından AKP’nin baş kalemşörlerinden Abdülkadir Selvi, üç maddeyle hükümetin yaklaşımını ortaya koydu. Bu maddeler şu şekildeydi: 1) Cemevlerinin ibadethane sayılması talepleri söz konusu. Ama kabinedeki eğilim cemevlerinin ‘Kültür Merkezi’ statüsüne kavuşturulması yönünde. 2) Cemevlerinde görevli olan dedelere maaş bağlanması. 3) Cemevlerinin elektrik ve su giderlerinin devlet tarafından karşılanması.
Bu ziyaret ve söylemlere bakarak sizce devlet ve özelde hükümetteki güçler, ne yapmak istiyor, neyi amaçlıyorlar? Aleviler için bu politikaların tarihsel ve güncel anlamları nelerdir?
GÜLSEV KAYA: Sorduğunuz soru cevabı da kendi içerisinde barındıran bir çerçeve içeriyor. Cumhurbaşkanlığı talimatıyla İçişleri ve Kültür Bakanlığı temsilcileri eliyle cemevlerinin ziyareti bilinenin tekrarıdır. Devlet nezdinde kapsamlı ve üzerinde çalışılan bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Alevi örgütlerinin örgütsüzlüğü ve dağınıklığı nedeniyle bu süreç sessiz sedasız, normalleştirilerek, zayıf ve parçalı karşılanmıştır. Çünkü birçok bölgede ziyaret olup en son Marmara ziyareti gerçekleştirilmiştir. Burada üzerinde durulması gereken aynı güne birer saat arayla İstanbul Anadolu yakasında 43 cemevini dört farklı gruba ayırarak ziyaret planlanmış olmasıdır. Bu ziyaretlerin haberi gelince Anadolu yakasındaki 43 cemevi bir araya geldi ve ortak bir tutum almayı, sözlerini birleştirmeyi örgütledi. Ve ortak talepleri içeren bir metin sunuldu görüşmeye gelinen yerlerde. Ve Şahkulu Sultan Dergahı’nda yapılan basın toplantısı ile Alevilerin yıllardır mücadelesini yürüttüğü 8 maddelik talepler deklere edildi.
Devlet tarafından yapılmak istenen Alevi örgütlerini örgütsüzlüştiren, kurumların “ihtiyaçları” üzerinden rota belirleyen bir asimilasyon politikasıdır. Dün Cem Vakfı eliyle yapılan ve bugün bütün Aleviler için teşhir olmuş, karşılık bulmayan bu politika bugün tek tek cemevleri yöneticileri, dedeleri eliyle yapılmak isteniyor ve hatta açık açık yapılıyor. Dedelere maaş, elektrik faturası, bina yapımı vs. İhtiyaçlar olarak Abdulkadir Selvi tarafından dile gelen bu üç madde eşit yurttaş olarak Alevilerin anayasal güvenceye alınması ile karşılanması gereken taleplerdir. Devletin yaptığı gibi; yönetimlerle görüşüp bireye indirgenecek ve pazarlık konusu yapılacak bir işleyiş değildir. Bu şekilde işletilen her politika da mahkûm edilmelidir. Ezilen inanca dair kurucu temeli imha, inkâr ve ret olan politika asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır. Güncel politikada, AKP iktidara geldiği dönem yaptığı gibi yine aynı argümanlarla “açılım” yapmak istiyor. Bu görüşmeler de aynı aklın devamı olarak görülmelidir. İçinde bulunduğu yönetememe haline paralel bu “çaba”larını, Alevi kurum yöneticileri arasında Truva atları bularak nefes alabileceği alanlar yaratma çabası olarak okumak gerekir.
YD: Cemevlerine ‘kültür merkezi’ olarak statü kazandırılmak istenmesi Alevi inancı ve ibadethaneleri bakımından ne anlam ifade etmektedir?
KAYA: Alevilerin köylerden kentlere zorunlu göçü ile birlikte ortaya çıkan ihtiyacın sonucu olarak fiili olarak inşa edilen cemevleri önemli bir alanda, önemli bir sayısal karşılığa ulaşmıştır. Sayısal olarak artan cemevleri Alevilerin ibadethanesidir ve AİHM kararıyla da onaylanmıştır bu hak. Ancak yine tarihsel kurucu devlet aklı, söz konusu devletin bekası olunca bu kararı da yok saymış, gereğini yapmamıştır. Devletin tekçi anlayışı, farklı inanç ve kimlikleri yok sayma; tek dil, tek din, tek millet üzerine kodlanan yasası ile Aleviler her dönem karşı karşıya gelmiş, bu tekçiliği kabul etmemişlerdir.
“Kültür merkezi” statüsü, bir inanç olarak Aleviliğin ve ibadethanesinin resmi olarak tanınmaması ve kimliksiz bir biçimde sisteme entegre edilmesi demektir. Bu aynı zamanda Alevilerin temel şiarlarından olan “Devletin Alevisi Olmayacağız!” duruşunun dolaylı yollardan boşa çıkarılması; yerel yönetimler, partiler, kamu ve özel birtakım araçlarla egemenlere ve yine devlete bağlı, kontrol edilebilir, şekillendirilebilir bir Alevilik demektir.
YD: 25 Eylül 2021 tarihinde Isparta cemevinin açılışında, belediye başkanının “Bu cemevini ben yaptım.” diyerek saldırgan bir tutum sergilemesi, belediyeler ve Alevi kurumlarının ilişkisini tekrar gündeme getirdi.
Diğer yandan Dersim’de, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşen Ovacık Ziyaret köyü muhtarı Ateş Çelik, “Vali ve kaymakam tarafından cemevine jeneratör, derin dondurucu verildi. cemevimizin hizmetleri başladı, bize kim yardım edecekse ona kucak açmak mecburiyetindeyiz.” dedi.
Dedelerin maaşa bağlanması tartışmasını, hükümetin ya da belediyelerin “maddi yardımları”nı Alevilik inancı, Alevilere ve kurumlarına etkileri bakımından nasıl ele almak gerekir?
“Vergisini veren” Aleviler, devletin cami ve imamlarla kurduğu resmi ve maddi ilişkiyi mi talep etmeliler? Ya da hak talepleriyle inanç-felsefe-politika ilişkisi nasıl olmalıdır?
KAYA: Doğaya, taşa, suya, börtü böceğe saygı, eşitlik, hoşgörü, sevgi, barış felsefesiyle yaşayan Alevilik bugün parayla, inşaatla, yardım ile birlikte anılmak, yan yana getirilmek, mayası değiştirilmek, özü bozulmak isteniyor. Bu bozulma tarihsel hafızanın silinmesi, yoldan çıkılması ve ben toplumunun inşa edilmesi ile kendine baya alan açmış durumda.
Tarihsel varlığı, yol ulularının mirası ve mücadelesi üzerine olan Alevilik bugün çimentoya indirgenerek tarihi üzerine beton dökülüyor. Alevilerin ocak merkezlerinden olan Dersim’de bir muhtar çıkıp kim yardım ederse ona kucak açarız diyecek kadar pervasızlaşabiliyor.
Vergimizi veriyoruz bize de hizmet diye maddi ilişki üzerine kurulan politika Alevileri bugünkü çizgiye getirmiştir ve çok kaybettirmiştir. Isparta da yaşanan da budur: betonu ben döktüm söz benim olmuştur! Isparta’da asıl üzerine mercek tutulması gereken; orada bulunan Alevi yöneticilerin betonu ben döktüm diyenin yanında saf tutması, nereyle nasıl beton ilişkiler kurulduğunun bir kez daha bize hatırlatılması olmalıdır.
Demokratik Alevi Hareketi hak talepleriyle inanç, felsefe, politika ilişkisini kuracağı bir yönelim içerisine girmek, somut planlamalar yapmak durumundadır. Boş bırakılan her yer egemen olan tekçilik ile talan edilmekte ve bedeli çok ağır olmaktadır.
YD: Sadece devlet ve hükümet kurumları değil düzen partileri içerisinde muhalefette olan partilere ait belediyelerin de cemevleri ile kurduğu bir ilişki tarzı var. AKP’nin baskı ve asimilasyon politikalarına duyulan tepki, bu partiler ve belediyeler tarafından kendilerine yedeklenmek isteniyor. Peki hükümette bulunmayan düzen partileri ve onlara bağlı belediyelerin Alevilere ve kurumlarına dönük tutumları nasıl? Özellikle belediyelerle “maddi” ve “idari” olarak kurulan ilişkiler ne tür sonuçlar üretiyor?
KAYA: Kentlerde bir ihtiyacın sonucu Alevilerin kendi lokmaları ile inşa edilen cemevleri bugün belediyeler, patronlar vs. eliyle yapılmakta. Bu yapım hem muhalefette olan hem de iktidarda olan partilere ait belediyeler eliyle olmaktadır. Devletin yurttaşa karşı sorumluğu olan bu hizmetler belediyelerde yönetici olanlar eliyle yaptırılarak yerel belediyeler ile kurulan bu görünürde “maddi” ve “idari” olan bu ilişki özelde hizmet alanı olan cemevleri üzerinde siyasi ranta dönüşmektedir. Bağımsız, özerk halkın inancına hizmet etmesi gereken bu alanlar seçim malzemesi olarak kullanılmaya çalışılıyor. Alevilerin inancında mevcut olan kurallar ve işleyiş kendi kendine yetebilen, sorunlarına kendi ocak sistemi içerisinde çözüm bulan bir hukuka sahiptir. Bugün üzerine düşülmesi, emek verilmesi gereken, gündemlerimize koymamız gereken bu noktalardır.
YD: Özellikle söz konusu maddi konularda ve cemevlerinin inşasında, geliştirilmesinde Aleviler, Alevi dernekleri ve cemevleri devlete ya da belediyelere bu derece muhtaç mıdır? Halka dayalı farklı alternatif ve çözümler üretilemez mi? Bu konuda Alevi kurum ve yöneticilerine ne tür görevler düşmektedir? Siz kendi derneğinizde bu sorunları nasıl tartışıyor ve çözüyorsunuz?
KAYA: İçinden geçilen siyasal koşullar, ülkenin ve dünyanın yaşadığı kriz karşısında olanaklar, yatıklarımız, yapamadıklarımız, yapabileceklerimiz üzerine güne sarılmayı gerektiren görevleri tarif etmektedir. Aleviler zalime biat etmemiş, zalim karşısında tarafını her zaman mazlumdan yana belirlemiştir. Aleviler üzerine çizgisi hiç değişmeyen saldırı ve yok sayma bunun sonucudur.
Bizler de derneğimizde yolun gereği olarak esasa hizmet etmeyi koyuyoruz. İhtiyaçları birlikte tespit etmeye, son süreçte Alevi yöneticiler ile halk arasında temel bir kaygıya dönüşmüş olan para ilişkisinde şeffaflığı ilke olarak oturtmaya, çocukların ve kadınların görünmeyen emeğini görünür kılmaya, inanç konusunda cemlerde can olmaya çalışıyoruz. Pandemi ile sınırlanmış olsa da üye toplantılarıyla, eylem ve etkinliklerle bir araya gelmeye temel talepler etrafında mücadelede sürekliliği esas alma yönlü bir perspektif ile hizmet ediyoruz. Gözden kaçırılmaması gereken diğer bir nokta ise yabancılaşma ve asimilasyonun yöneticiler eliyle yapılıyor ya da o kanallar ile beslenip yaygınlaştırılıyor olmasıdır. Biz en başta kendi dernek ve cemevimizden başlayarak bu tür yönelimlere izin vermemek; dışımızdaki alanlarda yaşanan olumsuz pratik ve örnekleri de ortadan kaldırmak için çaba harcıyoruz.
Alevilerin temel talepleri eşit yurttaşlık başlığı altında topladığımız; Diyanetin lağvedilmesi, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, bugün birçoğunda kiracı olduğumuz, birçoğunun izi kaybettirilen dergahların Alevilere iade edilmesi, devletin katliamlarla yüzleşmesi olarak özetlenebilir.
Kısacası; unutturulmaya çalışılan Alevileri ile demokratik talepli hak mücadelesini ortaklaştırmaya; Alevileri politikadan uzak tutma saldırısına ve yine Alevilerin “siyasetsizlik” örtüsü altında seçimlerde harç malzemesine dönüştürülmesine karşı, Alevilerin kendisi için siyaset yapması anlayışı ile hareket ediyoruz. Alevilerin içine çekilmeye çalışıldığı dipsiz kuyuya girmemek için örgütlenmek ve mücadele etmek gerekiyor. Bu nedenle tüm Alevileri taleplerini güncelleştirerek alanlarda mücadeleye, örgütlenmeye ve örgütlemeye çağırıyoruz.