HABER MERKEZİ- Hakkari’de gündeme gelen fuhuş ve uyuşturucu çetelerine dair açıklama yapan TJA “Bugün bu fuhuş çetesini oluşturanlar yıllar önce ‘terörist olacaklarına fuhuş yapsınlar daha iyi’ diyen devletin kamu görevlilerinin zihniyetinin pratikleştirendirler. Tüm halkımızı özel savaş araçlarına karşı duyarlı olmaya ve özsavunması güçlü olacak temelde örgütlenmeye çağırıyoruz” dedi.
Geçtiğimiz haftalarda Hakkari merkez, ilçe ve köylerinde içerisinde asker ve korucuların bulunduğu bir çetenin kadınları şantaj yoluyla fuhuşa sürüklediği gündeme gelmişti. Çetelerin şantajı sonucu 1 kadın katledilirken bir diğeri de intihara sürüklendi. Kamuoyunda uzun süre tartışılan fuhuş ve uyuşturucunun yaygınlaştırılmasını amaçlayan özel savaş politikalarına karşı bölgeye giden ve yaşananları yerinde gözlemleyen TJA (Tevgere Jinên Azad) konuya dair yazılı açıklama yayınladı.
‘KÜRTLER 40 YILI AŞKINDIR SAVAŞIN HER TÜRLÜ YÜZÜYLE KARŞI KARŞIYA KALDI’
İktidarın insana ait tüm değerleri ayaklar altına almak istediğine dikkat çekilen açıklamada hakikatin anlamsızlaştığı bir zemin yaratılmaya çalışıldığı kaydedildi. Türkiye’de yüzyıllık ulus-devlet geleneğinin halklara ölüm dışında hiçbir muameleyi layık görmediğine dikkat çekilen açıklamada, “Tüm çabalara rağmen teslim alınamayan özgür kadın-özgür toplum gerçekliği karşısında çaresiz kalınmakta; dolayısıyla tüm ahlaki-kültürel değerleri yok edecek özel savaş yöntemlerine başvurulmaktadır. Kürt halkı kırk yılı aşkın bir süredir savaşın her türlü kirli yüzüyle karşı karşıya kaldı. Yoksulluk, baskı, şiddet, faili meçhul cinayetler, köy boşaltmalar, tutuklamalar, sürgünler… Özel savaş politikalarıyla taciz, tecavüz, fuhuş, uyuşturucu madde kullanımı gibi toplumsal ahlak ve değerleri aşındıran her türlü yöntem topluma karşı bir silah olarak kullanılmakta” ifadeleri kullandı.
‘HALKIN TOPLUMSAL DEĞERLERİ YOK EDİLİYOR’
“Ekin Wan şahsında girilen gayri ahlaki ve hukuki yaklaşım kadın bedeni üzerinden devlet mekanizmasının ne tür kirli politikaları yürüttüğünü gözler önüne sermişti” denilen açıklamada, dünya üzerinde hiçbir halka ve kesime uygulanmayan politikaların Kürtler üzerinde uygulandığına dikkat çekildi.
Açıklamanın devamında şunlara dikkat çekildi:
“Yakın zamanda Hakkari’nin köyleri, ilçeleri ve merkezini kapsayan bir fuhuş çetesi deşifre edildi. Bu olay korkunç boyuta varan bir gerçeklik kazandığında savaşın ürpertici ve ahlaki olarak çürütücü boyutlarını da gözler önüne serdi. Açıklanan listelere baktığımızda asker ve korucuların bizatihi olayın içinde olmaları adresin merkezini göstermektedir. Bugün bu fuhuş çetesini oluşturanlar yıllar önce ‘terörist olacaklarına fuhuş yapsınlar daha iyi’ diyen devletin kamu görevlilerinin zihniyetinin pratikleştirenidirler. Halkının özgürlük taleplerinden kopartılmak adına toplumsal tüm değerleri yerle bir etmeyi göze alan kesimin elbette ki ülkemizde yürüyen kirli savaşın yürütücüleri olduğunu çok iyi biliyoruz.
‘ÇÖZÜM YOLU TOPLUMSAL DEĞERLER ETRAFINDA KENETLENMEK’
Kadın üzerinden toplumun tamamını hedef alan, tam da buradan tüm topluma mesaj vermek isteyen zihniyet şunu unutmamalıdır ki; Kürtlerin ve Kürt kadınının onuru ve namusu yalnızca bedeni değildir. Bugün Hakkari ve köylerinde oluşturulmaya çalışılan çirkin ve gayri ahlaki çeteleşme Kürt kadını şahsında kürdün onurunu haysiyetini ve namusunu hedef almaktadır. Buradan halkımıza ve tüm kamuoyuna sesleniyoruz; yürütülen kültürel soykırım politikalarına karşı evlatlarımızı kadınlarımızı ve gençlerimizi bu kirli çeteleşme, fuhuş, ajanlık ve uyuşturucu gibi tüm özel savaş yöntemlerinden korumanın tek yolu vardır; O da gerçek bir kimlik bilincini korumak ve ulusal toplumsal değerler etrafında kenetlenmektir. Bizler özgür ve ahlaki bir toplum yaratma iddiasını taşıyan kadınlar olarak Hakkari özelinde yaşanan durumlara asla sessiz kalmayacağımızı, sorumlulardan hukuk önünde ve tarih karşısında mutlaka hesap soracağımızı, Kürdün onuruna yapılan bu sistematik saldırı ağını mutlaka parçalayacağımızı alanlardan haykırıyoruz.
‘İKTİDARCI SİSTEMİN SALDIRILARINI BOŞA ÇIKARMALIYIZ’
Kadına yönelik şiddetle mücadele günü olan 25 Kasım’a giderken halkımıza dayatılan bu onursuzluğun savaşın, şiddetin ve yoksulluğun sistematik hale getirilmesinin sonucu olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Şiddetle mücadele etmek yalnızca toplumun bir kesimine ait bir sorumluluk değildir. Bu nedenle 25 Kasıma giderken toplumumuzu içine sarmalayan erkek-devlet şiddetiyle topyekün mücadele yürütmenin bugün her zamankinden daha acil bir görev olduğunu belirtiyoruz. Tüm halkımızı kadınları ve gençleri erkek-devlet eliyle yürütülen sistematik özel savaş araçlarına karşı duyarlı olmaya ve öz savunması güçlü olacak temelde örgütlenmeye ve birlik ruhuyla yaşananları doğru ele alarak iktidarcı sistemin saldırılarını boşa çıkartmaya çağırıyoruz.”