Baş Eğmeyenler isimli eserin yazarı Boris Leontyeviç Gorbatov, 1908 yılında Ukrayna Donbas’ta Yahudi asıllı bir ailede dünyaya gelir. 12 yaşında arkadaşlarıyla birlikte Ukrayna’daki ilk çocuk komünist grubunu kurarlar. 14 yaşında Komünist Parti’nin gençlik yapılanması olan Komsomol’a katılır. Yazar henüz 19 yaşında ise Komünist Parti üyesi olur. 1922 yılında ilk öyküsü Toklar ve Açlar’ın yayımlanmasının ardından yazar ve gazeteci olarak yaşamını sürdürür. 1925 yılında Rusya Proleter Yazarlar Birliği yönetiminde görev almaya başlar ve bir yıl sonra Moskova’ya gider. 1930 yılında askere çağırılan yazar, takım komutanı rütbesi ile terhis olduktan sonra II. Dünya Savaşı’na kadar farklı dönemlerde eğitim almaya ve askeri alanda görev yapmaya devam eder. 1938 yılında aldığı eğitimin ardından tabur komutanı olur. Bir yıl sonra istihbarat birimi komutan yardımcısı olarak Batı Belarus’a yapılan sefere ve Karelya Bölgesi’nde yapılan savaşa katılır. II. Dünya Savaşı’na Çernivtsi şehrinde başlayan yazar, savaşı Berlin’de bitirir. Savaşın ilk gününden son gününe kadar savaş muhabirliği yapan Gorbatov’un deneme ve makaleleri çeşitli gazetelerde yayımlanır, aynı zamanda edebi eserler de yazmayı sürdürür. Savaş bittiğinde çok sayıda madalya ve nişana sahip olmasının yanı sıra yazar Boris Gorbatov savaş muhabirliği yaptığı dönem, gözlemleyerek ve yaşayarak savaş boyunca yaşanılanları akıcı ve sanatsal bir dil ile eserlerine yansıtmıştır.
Bu eserlerden biri de şüphesiz “Baş Eğmeyenler” romanı olmuştur. Bu romanda Sovyetler Birliği’nde, Nazi işgalcilerine karşı açılan Büyük Anayurt Savaşı’nın cephe gerisinde direnen halkın yani “baş eğmeyenlerin” Nazi ordusuna ve Alman işgaline karşı direnişi anlatılmıştır. Cephe gerisinde Nazi/Alman işgali altında kalan halkın iradesi ve işgale karşı partizanların ilerleyeceği ve bölgeyi kurtaracaklarına olan inanç ve umut dile getirilmiş, bunun yanı sıra yine yenilgiler ve darbeler karşısında çelişkiler içerisinde kalan halkın yapmış oldukları yanlış seçimler de yazar tarafından ele alınmış ve eserde yerini almıştır. Sürecin koşulları ile yaşanılanlar olumlu ve olumsuz yanlarıyla öğreticidir. Yine savaş süreci boyunca Nazilerin işgaline karşı yoksulluk ve sefalet içerisinde direnen halkın iradesi ortaya konmuş, bu Nazi işgali altında Almanların hakimiyeti olan bölgelerde Sovyet halkı, köylerde, fabrikalarda üretimi durdurmuş, almanlar için üretmeyi kesmişlerdir. Alman işgali altında kalan bölgelerde, savaşın yaşandığı sırada kadınlar da bütün çıplaklığıyla esere yansıtılmıştır. Alman askerleri ve Alman polisleri tarafından Sovyet kadınları “savaş ganimeti” olarak görülmüştür.
Cephe gerisinde Nazi işgali altında kalan bölgelerde halk savaşan partizanlardan haber alamamaktadır. Bu sebepten ötürü partizanların yenildiğini ve Sovyetler Birliği’ndeki toprakların Almanların işgali altında kaldığını düşünmektedirler. Yine de tüm olumsuz sürece rağmen partizanların kente gireceklerini ve topraklarının Nazi işgali altından kurtaracaklarına olan umut ve inanç bitmemiştir. İnancın dışında umudun eksildiği, yılgınlığın kol gezdiği süreçlerde umudu büyütenler daima devreye girmiş ne olursa olsun Alman işgali altında baş eğmemeyi kendilerine görev bilmiş ve bunu bulundukları her yerde yaymayı büyütmeyi ihmal etmemişlerdir.
“…Komşusu Nazar, içi kararmış bir halde:
-Nasıl yaşamalı, nasıl yaşamalı Taras Andreyeviç? diye sordu. Söyle bana, nasıl yaşamalı? Ne yapmalı? Dişimizi sıkalım mı?
-Baş eğmeyeceksin! diye yanıtladı Taras. Tam o sırada belleği, kalkık burunlu, sesi dokunaklı, alaycı bir yüzü yavaş yavaş gözleri önüne getirdi. Baş eğmeyeceksin!”
Baş Eğmeyenler kitabındaki bu alıntı halkın iradeli duruşunu özetler biçimdedir. Elbette işgal altındaki kentler ve köylerde halk tek başına Partizanları beklemekle yetinmemişlerdir. Tüm koşullarına rağmen iradeli duruşları dışında halkın örgütlü duruşu oluşturuluyor ve güçleniyordu. Yine cephede çarpışan yaralı Partizanlar cepheye geri dönememenin acısını yaşamakta ve durumu kabullenememektedir. Bu durum da açık ve yalın bir dille anlatılmış ve ifade edilmiştir. Nazi işgali altındaki bölgelerde yaşayan halk verilen kayıplara rağmen boyun eğmeyerek toplu olarak ayaklanma ile direnişe geçmiştir.