Örgütlediğimiz veya örgütleyicileri arasında yer aldığımız festivaller yasaklandı. Başvurucuları arasında HDP ve birçok demokratik kurumun yer aldığı “1 Eylül Dünya Barış Günü” gibi bir etkinlik de yasaklandı. Kıyas olsun diye değil anlaşılması açısından belirtelim “1 Mayıs Mahallesi Kuruluş Festivali” ve “1 Eylül Dünya Barış Günü” etkinliğiyle aynı güne denk gelen ve açıklamalarında “TİP’le dayanışma amaçlı” örgütlendiği söylenen “Keçi Fest”e ise izin verildi. Etkinlikler kendi özgünlükleri içerisinde incelendiğinde, düşmanın yasaklama veya izin verme kararı üzerinde, bazı siyasal ve sosyal nedenlerin olduğu ve bu nedenlerin de etkinliklerin amaç ve işlevleriyle olan ilişkisi görülecektir.
Festivaller, kitlelerin mücadelesinde, özel olarak hatırlanmaya değer bir tarihinin olduğu, kitleler içerisinde devrimci-demokratik çalışmanın, değişen ivmeyle birlikte kesintisiz devam ettiği, toplumsal yapıdaki çelişmelerin keskin olarak yaşandığı mahallelerde gerçekleşmektedir. Bu mahallelerin sözünü ettiğimiz tarihi, siyasal ve sosyal dokusu her daim faşizm için sorun olmuştur. Toplumsal hareketin gerilediği her özgün dönemde, bu mahalleler siyasal tarihinin ve sosyal dokusunun kefaretini ödercesine, faşist baskının en katmerlisine maruz kalmış, bunlar sökmediği için çete ve uyuşturucuyla saldırılar berkitilmeye çalışılmıştır. Bu saldırılar altında hayatı daha bir çekilmez olan emekçi halkımız ve onların evlatları, bir sarkaç gibi kitle mücadelesine özne olmakla, böyle bir mücadeleden uzak durmak arasında salınmaktadır. Çelişkinin bu karşıt yönleri, devrimci bir kitle çalışması ve onun festivalle taçlanması koşullarında, ileri olan yönün gelişmesi biçiminde etkilenecektir. Düşmanı festivalleri yasaklamaya götüren de işte bu ve benzer nedenlerdir.
Kitle çalışması esastır; festival ve benzer etkinlikler birer araçtır ve kitle çalışmasına tabidir, ona hizmet edecek biçimde ele alınırlar. Festivallerin gerçekleşmesi gibi yasaklanması karşısında da kitle çalışmamızı nasıl etkileyeceğine (güçlendirir veya zayıflatır) bakarak tavrımızı belirleriz. Nitekim, yasak kararlarına, polis yığınağı ve ablukasına rağmen festival gerçekleştirme iradesi göstermiş olmamız, düşmanla bir inatlaşma veya rekabet için değil kitle çalışmamızı güçlendireceği yönündeki anlayışımız nedeniyledir. Bu alanlarda görece yoğun geçen çalışmalar kitlelere ve kolektifimize kazandırmıştır. Çalışmaların getirdiği olumluluklar, ileriye doğru sıçramak için “kitle çalışmamızın sorunları” gibi bir temel soruyu tekrar sormayı ve tartışmayı gerekli kılmaktadır. Yazımız da bu soruyu irdelemeye çalışacağız.
KİTLELERİN GÜCÜ VE ZAYIFLIĞI
Komünistlerin kitlelere bakışıyla, her türden burjuvanın bakışı nitelik olarak birbirinden farklıdır. Komünistlerin bakış açısına göre, dünya tarihini yaratan biricik güç kitlelerdir (Mao). Kitleler bir devrim için ihtiyaç olan her şeye, objektif olarak sahiptir. Fakat kitlelerin kendiliğinden tarih yapması olası değil. Yinelemeliyiz ki kitleler, tarihsel rolünü ancak Komünist Partinin önderliği altında gerçekleştirir. Kitle bakış açımız kitlelerdeki gücü ve güçsüzlüğü gösteren bu ikili yönle birlikte şekillendiğinde, görevimiz de berraklaşmış olur. Bu görev, kitlelerin gücünün örgütlenmesidir. KP’nin politikası, kitlelerin elinde bir silaha dönüşüyor, kitleleri eyleme geçiriyorsa kitlelerin sahip olduğu gücün örgütlenmesinde mesafe alınmış olur. Kitlelerin gücünün örgütlenmesi, belli sayıda insanın yan yana gelmesi değil Partinin politikaları altında toplanması ve harekete geçmesidir.
Lenin “çıkarlar halkların hayatını harekete geçirir” diyordu; kitle çalışmasında başarılı sonuçlar almanın belirleyici unsuru, onların çıkarlarını içeren politikalarla gitmemizdir. Kitlelere ısrarlı gider ve kitleler politikalarımızda kendi çıkarlarını görürlerse benimser, politikalarımızı eyleme dönüştürürler. Bu durumda kitlelerin genel ve özel çıkarlarını bilmek, öncelikli olanları belirlemek gerekiyor. Festival çalışmalarında kitlelerden karşılık bulmamız, yasağa rağmen halkın festivali sahiplenmesi kitlelerin çıkarıyla doğrudan ilişkilidir.
Kitleleri tanımak, sorunlarını bilmek için kitlelerle iç içe olmak, kitleleri incelemek gerekiyor. Emekçi halkımız kendi dünyasına, çıkarlarına uzak politikalara kapalı olacak, harekete geçmek için bir neden bulamayacaktır. Tıpkı bunun gibi kendi düşünce dünyasında bulunan, çıkarlarını ifade eden politikalarla yakınlaşacak, onları benimseyecektir. Kitle çizgimizin temeli olan kitlelerden kitlelere ilkesini bu gerçek şekillendirmiştir. Bu ilkeyi kavrayıp, uyguladığımızda kitlelerin gerçekliğine hâkim olmakla kalmaz, politikalarımız karşısında kitlelerin duyarlı olması, benimsemesi ve uygulaması da mümkün olur. Özetle bu ilke yalnızca politika oluşturmada değil uygulamak için de geçerlidir.
KİTLE ÇALIŞMASINDA İKİ YANLIŞ TARZ
Kitle çalışması yürütmeden kitlelerin ne düşündüklerini ne istediklerini, tepkilerini vs. bilemeyiz. Kitlelere ait ve onları doğrudan ilgilendiren sorunlarla temas ettikçe, kitlelerle nasıl ilişkileneceğimizi, onların çelişki ve taleplerini neresinden ve nasıl kavrayacağımızı da öğrenmeye başlar, böylece kitlelere dönük tüm seslenişlerimiz, tüm çağrılarımız onlardan alınma ama daha gelişmişi olur. Kitle çalışmasının başarısı, bu diyalektik süreci ustaca işletmeye bağlıdır. Kitle çalışmasına ait bu diyalektik, iki yanlış tarz sonucu kesintiye uğramaktadır. Bunlardan birincisi, kitlelerden öğrenmeye kapalı olmaktır. Faaliyet yürüttüğümüz alanlardaki kitleye yabancıysak, onların ortak sorunları nedir, bu sorunlar hakkında ne düşünüyorlar, nasıl yaşar, nasıl eğlenirler vs. bilmiyorsak yani kitleleri öğretmen olarak bellememişsek çağrılarımız kitleyi ilgilendirmeyecek, yaptıklarımız kitlenin ilgisini çekmeyecektir. İkinci yanlış tarz, kitlelerden gelen fikirlerin, daha geliştirilmiş olarak kitleye taşıması, bu fikirlerin kavranması için kitlelere yardım edilmesinde, kitlelerden uzak durulması suretiyle yaşanmaktadır. Bu tarz asıl olumsuz sonucunu kitlenin seferber edilmesinde göstermektedir.
KP’nin politikaları kitlelerin gücünü örgütlemek, onları daha ileri çekip, çalışmalarımızın parçası yapmak içindir. Bu tarzın sahipleri, politikanın, kitlelerin bilinci üzerinde dönüştürücü rolünü ama daha da önemlisi kitlelerdeki gücün nelere kadir olduklarını kavramadıkları için,kitlelere görev verme, onları belirli işler için seferber etme gibi pratiklere girmezler. Kimi alanlarda yıllardır süren çalışmaya, harcanan onca emeğe rağmen örgütlenmiş yeni insanların olmaması veya çok az olmasında, sözünü ettiğimiz tarzın payı büyüktür. Az sayıdaki insanla sınırlanmış bu yetinmeci tarz, başarısız kitle çalışmasının bir diğer nedendir. Mao şöyle diyordu: “Biz her zaman devrimin halk kitlelerine, herkesin çabalarına dayanmak zorunda olduğunu savunduk ve sadece emir veren birkaç kişiye dayanmasına karşı çıktık. Gene de bazı yoldaşlar çalışmalarında kitle çizgisini gereği gibi uygulamıyorlar; hala sadece kendi başlarına sessiz sedasız çalışan bir avuç kimseye dayanıyorlar.” Farklı zaman ve mekânda yaşanmış olması bugün aynı tarzdan mustarip olmamızı engellemiyor.
Kitle çizgisinin uygulanması sürecinde düşülen bu iki yanlış tarz, saflarımızda bir hayli yaygındır. Bu durum kitle çalışmasının etkisini zayıflatmak hatta başarısız kılmak gibi sonuçlar üretir ama yalnız bununla sınırlı kalmaz, ayrıca teori ve pratiği ayrıştırmakta, MLM bilgi sürecimizi önemli ölçüde yüzeysellikle prangalamaktadır. Çünkü her iki yanlış tarz, doğru fikirlerin oluşmasının koşulu olan pratik-teori-daha yüksek pratik ve daha yüksek teori biçimindeki diyalektik süreci, ilk ya da ikinci aşamadayken kesintiye uğratmaktadır. Karşımızda duran sorun boyutlu ve derinlikli olmakla birlikte, kitle çizgimizi ve onu şekillendiren ilkeyi kavradığımızda aşılabilir sorundur. Çünkü kitle çizgisine bağlı kalmak, diyalektik materyalist bilgi teorisine bağlı kalmanın temelidir. (ÇKP Kısa Tarihi)
KİTLEYİ AYRIŞTIRALIM, ÖNCELİĞİMİZ İLERİ KİTLELERDİR
Bütün emekçi halkımız kitle çalışmamızın konusudur ama kitleler dediğimiz farklı sınıf ve tabakaların toplamından ibarettir; devrimimiz ve devrim stratejimiz ise halk sınıf ve tabakalarını ayrıştırmayı gerektirir. Kitleleri, DHD ile ilişkisine bağlı olarak ayrıştırma dışında, kitle içerisinde parti çalışması yapmak, önder ve öncü partiyi inşa etmek için de kitleleri ayrıştırmamız, gideceğimiz öncelikli kitleyi belirlememiz gerekiyor. Bu ayrıştırma Partimizin kitle çizgisinde “ileri kitleyi kazan, orta kitleyi ilerlet, geri kitleyi tarafsızlaştır” biçiminde somutlaştırılmıştır. KP’mizin bir kitle çalışması için yapmış olduğu bu ayrım doğru mudur? Evet doğrudur. Kitleler ekonomik, sosyal, kültürel bakımdan farklı gelişme süreçleri içerisindedir ve bu durum onların politikleşme düzeyleri üzerinde dengesiz bir gelişmeye yol açar. Bu dengesiz gelişme, ülkemiz koşullarında ezen-ezilen ulus/inanç ve cins grupları nedeniyle daha da büyümektedir. Nerede olursa olsun kitleler, bilinç düzeyi olarak ileri/orta ve geri biçimde ayrışmıştır. Bu ayrışma stabil değil dinamiktir, ileri olan gerilerken orta ilerler, geri olan daha ileri çıkabilir vb. Kitlelerin bu göreli durumu görmezden gelinip yok sayılamaz. MLM’yi üstün kılan onun gerçekle kurduğu ilişkidir. MLM gerçeği inceler ve onu teorize eder. MLM teorinin ışığının düştüğü politikalar da gerçek durumla ilgilenir. O halde, kitlelerde var olan politik bilinç farklılığı, hangi kesim üzerinde yoğunlaşacağımız hakkında, bir politika belirlemeyi şart koşar. Çağrılarımıza daha duyarlı, bilinç düzeyi nedeniyle A/P faaliyetimize daha açık, örgütlenmeye ve örgütlü bir kitle mücadelesine diğer kesimlere göre daha hazır vs. olan, kitlelerin ileri kesimidir. KP’miz, bu özellikler nedeniyle ileri kitleleri öncelikli, üzerinde yoğunlaşacağımız kesim olarak belirlemiştir.
Kitle içerisindeki çalışmamızın rotasını, kitlelerin politik bilincine göre yapılmış olan bu ayrım belirlemelidir. Kır, şehir, fabrika, mahalle, okul, atölye, büro vs. kısaca hayatın bütün alanlarında ileri kitleyi esas almak, çalışmalarımızı bu kesim üzerinde yoğunlaştırmak doğru olandır. Burada nazik soru şu olmalıdır: Kitleler arasında kim ileri, kim orta, kim geridir, bunu nasıl anlayacağız? Ayrımı söylemlerine bakarak yapmak işimizi kolaylaştırır fakat bizi yanıltır da. Çünkü partiler gibi insanların da ne söyledikleri değil ne yaptıkları belirleyicidir. Söz-söylem bir veri sunmakla birlikte aslolan pratiktir. Kitle ilişkileri ve kitle mücadelesi bu ayrımların doğruluğu hakkında turnusoldur. Bunları gözlemlemek, pratiklerine tanık olmak, kitle içerisinde olmayı gerektirir. Sendikal örgütlenme, grev, işyeri direnişleri, hak arama kararlılığı vs. ileri işçiler için birer veri olabilir. İşsiz, esnaf, öğrenci, köylü gibi kitlelerin diğer kesimleri için de benzer ölçütler kurabiliriz. Bu nedenle tüm kitle çalışmamız, kitlelerin geri bilincini ilerletmeye, kitle mücadelesi yaratmaya veya var olanı geliştirmeye ve önderlik etmeye dönük olmalıdır. Ancak bu koşullarda kitleleri gerçekten tanıyabilir, onlarla güçlü, sağlam bağlar geliştirebiliriz.
Başlarken değinmiş olduğumuz festivaller, bir kitle pratiğini barındırdığı için değerlidir. Bu çalışmaların doğrudan faaliyetçisi olan yoldaşlarımız, azımsanmayacak bir deneyim biriktirmişlerdir. Bu deneyimin salt bir bilgi olmaktan çıkması, sonraki çalışmalar için bir eylem kılavuzu haline gelmesi için deneyimin diyalektik materyalist bir bakış açısıyla incelenmesi zaruridir. Böyle bir inceleme, bizleri doğru bilgiye yakınlaştırır ve bilgi teorisi için bir halka yakalamamızı sağlar. Örneğin festival çalışması içerisinde ileri kesimden emekçilerle bağ kurabildik mi, nasıl tanıştık ve nasıl bir bağ kurduk? Kitleyi, kitle içerisinde taraftarlarımızı, KP’ye yakın olanları harekete geçirdik mi? Festival çalışmalarını hep yanımızda olan faaliyetçi ve taraftar darlığını aşıp yeni insanlar katarak örebildik mi? Bütün festival çalışmasından ne öğrendik, kazanımlarımızla birlikte çalışmanın olumsuzlukları nelerdir, tespit edebildik mi?
Toplumların gelişim yasaları, sınıfların ortadan kalkacağı bir dünyaya doğrudur. Bu komünizm dünyasıdır ve muzaffer proletarya önderliğinde tüm ezilenlerin Altınçağ’a doğru yürüyüşü engellenemezdir. Biz buna “Tarih Asla Yenilmez” de diyebiliriz ama nice taktik yenilgilerle tarihi fethedeceğimiz de bir gerçektir. Bu nedenle daha az yenilgi ve daha büyük zaferler için MLM kitle çizgisini incelemek, kavramak ve uygulamak zorundayız.
*Brezilya Maoist Yoksul Köylü Birliği -LCP’nin marş sözleri