Ne kadar farkındayız bilinmez ama mücadele birçok alanda kendi kızgın pratiği içerisinde sürüyor. Hem de ağır bedeller ödenerek…
Sürekli ölüm haberlerinin geldiği, işkencenin, tutuklamaların hız kesmeden sürdüğü, genç, kadın, yaşlı ve çocuk halkın her kesiminin bir şekilde baskı ve sömürüye maruz kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Her geçen gün talan edilen bir coğrafyanın ve halkın insanlarıyız. Hapishanelerde, dağlarda ve sınıf savaşının çetin koşullarının göğüslendiği tüm alanlarda sabırla ve inatla bir mücadele sürdürülüyor. Beşler’in; Sefagül’ün, Nurşen’in, Fatma, Gülizar ve Derya’nın acısı daha dinmemişken Yurdal’ın şehitlik haberiyle yüreğimize bir sızı daha saplandı. Ama ilk olarak görevlerimizi yerine getirmeliydik. Mücadeleye ve mücadelenin şehit neferlerine karşı görevler… Acı ve üzüntü bastırılmalı, gözyaşları gemlenmeli ve kavgamızın içerisinde tutulmalıydı. Çünkü biz sevinci de acıyı da bir kez değil defalarca, sadece bugün değil gelecekte de yaşayacak yoldaşlarıydık.
O Yozgat’ta başlayıp Avrupa’ya, oradan Karadeniz’de ve Dersim’de gerilla mücadelesine uzanan koca bir yaşamın sahibi; Karadeniz’in Memo’su, Dersim’in Muharrem’iydi. Aslında çok söze de gerek yok.
On üç yıllık gerilla pratiği her şeyi anlatmaya yetiyor. Gerilla emektir; halka duyulan sevgi, devrime ve yoldaşlara sınırsız bir bağlılıktır. Buna arşınlanan sıradağları, propaganda faaliyetini, onlarca çatışmayı, düşmandan ve işbirlikçilerinden sorulan hesabı, taşınan yükleri, devrimci dayanışmayı, öncülüğü, komutanlığı, savaşçılığı, doğanın güzelliklerini ve zorluklarını, şehit yoldaşların emek ve anısını, en derinden yaşanan sevinci ve acıyı katın…
Her anı sonsuz bir anlamı içinde barındıran, onca badire ve anıyla dolu bir yaşam. Devlet baskısını bağrında yaşayan, Sünnileştirme politikalarına maruz kalmış, dedeleri Kemalist cumhuriyete başkaldırmış Yozgat’ın bir Alevi köyünde başlayan yaşamı Dersim’de, yine bir isyan coğrafyasında son buldu.
Hem de varlığının inkar edilmesine, haklarının yok sayılmasına başkaldıran, bunun için mücadele veren Kürt yurtsever gerillalarla ortak bir görevi yerine getirirken. Şehit Mazlum Erenci binlerce Kürt genci gibi daha çocuk yaşta devlet baskısını ve işkencesini yaşamış, kendini Kürt ulusal kurtuluş mücadelesine adamış Amedli bir gerillaydı. Yurdal ve Mazlum’un yan yana şehit düşmeleri ne bir tesadüf ne de ortak bir görevle sınırlı bir anlama sahiptir. Onların şehitlikleri ezilen, sömürülen, hakları elinden alınan tüm kesimlerin; işçilerin,
köylülerin, Kürtlerin, Alevilerin… Faşist devlet iktidarına karşı yürütülen mücadelesinde anlamlıdır. Kardeşliğin en güzel örneğini sergilediler onlar. Geride kalanlara ortak düşmana karşı birlikte mücadele etmeyi, birlikte direnmeyi ve birlikte ölmeyi öğrettiler. Bilirsiniz düşmandan daha büyük hesaplar sorulacak. Adınız andımız ve sözümüz zafer olsun! “Gururla ve sabırla dinlenin şimdi/Kavganızı sürdürüyor yoldaşlarınız…”
(Bir yoldaşı)