HABER MERKEZİ – Ağrı’dan çalışmak üzere İstanbul’a gelen Kürt işçilerin yaşadığı 11 gecekondu hiçbir ihtar yapılmadan ve süre verilmeden yıkıldı. Eşyalarını dahi alamayan Kürt işçiler, sokakta yaşıyor.
İstanbul’un Şişli ilçesinin Mecidiyeköy Mahallesi’ne bağlı Kuyu Sokak’ta Kürtlerin oturduğu 11 gecekondunun yıkılması üzerine 28 işçi sokakta kaldı.
Ağrı’dan çalışmak üzere İstanbul’a gelen işçiler, evlerinin yıkılması dört gündür sokakta yaşıyor.
Mezopotamya Ajansı’ndan İdris Sayılğan’ın haberine göre Pazartesi günü sabah saatlerinde önceden hiçbir ihtar yapılmadan ve süre tanınmadan evlerin kapılarına dayanan belediye ekipleri, yüzlerce polis ve zabıta eşliğinde iş makineleri ile evleri yıktı.
Evleri yıkmaya gelen ekiplere “bize süre verin” diyen işçilerin talepleri kabul edilmezken, evlerde bulunan eşyalarını çıkarmak için istedikleri süreye de izin verilmedi.
Evlerin yıkımına başlanması üzerine işçiler sadece birkaç parça eşya kurtarabildi. Televizyon, çamaşır makineleri, koltuk takımları vb. tüm ev eşyaları ise enkazın altında kaldı.
Kurtarabildikleri eşyaları ise evlerin yanında bulunan Mecidiyeköy İlköğretim Okulu’nun girişine bıraktı.
İşçiler, valilik ve Şişli Belediyesi yetkilileriyle görüşme yapmak istediler ancak görüşme talepleri geri çevrildi.
Kaymakamın evleri yıkılınca bir yıllık kiralarının ve nakliye ücretlerinin ödeneceğini kendilerine söylediğini ifade eden işçiler, evleri yıkıldıktan sonra kaymakamlık yetkilileriyle yaptıkları görüşmede kendilerine kişi başı bin 500’er lira ödeme yapılacağı bilgisinin verildiğini söyledi.
Kiracı olarak kaldıkları evlerin yıkılması üzerine sokakta kalan işçilerden Erol Yavuz, sabah evde uyudukları esnada belediyle ve polis ekiplerinin gelerek evleri boşaltmalarını istediklerini, kendilerinin de yıkımın sebebini sormaları üzerine ekiplerden “Kesin emir var, buralar yıkılacak” yanıtı alıklarını, tahliye için 15 gün süre tanınmasını istediklerini ancak bu taleplerinin de reddedildiğini kaydetti.
Eşyalarından kurtarabildiklerini aldıklarını ve büyük bölümünün ise enkazın altında kaldığını dile getiren Yavuz, “İtiraz edince Kaymakam geldi, mağdur edilmeyeceğimizi, zararımızın karşılanacağını söyledi. Hepimizin ihtiyaçlarının giderileceğini söyledi. Sonra burası yıkılınca hiçbir destek alamadık. Yardımcı olacağız dediler ama kimsenin yardımcı olduğu yok” diye anlattı.
Yavuz, komşu gecekondulara ise bayramdan sonraya kadar süre tanındığını ifade etti ve ekledi:
“Neden bize süre tanınmadı, neden haber verilmedi bunu merak ediyoruz. Derdimizi anlatmamıza rağmen kimse bize sahip çıkmıyor. Şu anda okulun bahçesinde yaşıyoruz. Yemek, su, lavabo hiçbir şey yok. Okul bahçesinde eşyalarımızı çıkarmamamız halinde 3 gün sonra kendilerinin çıkaracaklarını söylüyorlar.
“ŞİKAYET EDİLEN EVLERİ DEĞİL BİZİM EVLERİ YIKTILAR”
Bugün tekrar kaymakamlık yetkilileri ile görüşme gerçekleştirdiklerini ve kendilerine bin 500’er lira ödenek ayrıldığını kaydeden Yavuz, “Bin 500 lira ile ev mi tutacağız, eşyamızı mı taşıyacağız, enkaz altına kalan eşyalarımızı mı alacağız, kira mı ödeyeceğiz. Daha sonra Belediye’ye gittik. Kapıdan geri çevrildik. Valilikten de geri çevrildik. Yaşı ufak olan bazı arkadaşlarımız bazı arkadaşlarımızın evine gönderdik, geri kalan arkadaşlar da okulun bahçesinde yaşıyoruz” dedi.
Yavuz, edindikleri bilgilere göre bir kişinin “mahallede uyuşturucu satıldığı” şeklindeki şikayeti üzerine evlerin yıkıldığını belirterek, “Ben 20 yıldır bu evdeyim. Bu yönlü hiçbir şikayet duymadım. İlginç olan şey şikayet edilen evleri değil bizim evleri yıktılar” dedi.
Evi yıkılan işçilerden Yıldırım Baran ise 20 yıldır burada oturduğunu belirterek şunları söyledi:
Şikayet edilen evler başka evler ama bizim evlerimizi yıktılar. Kürt olduğumuz için mi böyle yapıyorlar. Bu ülkede Kürtlere her zaman zulüm oluyor ve zulüm de devam ediyor. Biz suçu da kendimizde buluyoruz. Çünkü onların evlerini yapan biziz, taşıyan biziz, her şeylerini yapan da oy veren de biziz.
Şu anda 28 kişi bir okulun bahçesinde ekmeksiz, tuvaletsiz, susuz, banyosuz yaşıyor. Bu ülkenin vatandaşları değil miyiz? Her gittiğimiz kapı yüzümüze kapanıyorsa bilin ki biz bu ülkede yaşamıyoruz.
Bir kişinin isteği üzerine evlerimiz yıkıldı ve sokakta kaldık. Evlerimizi yıktılar sonra da ‘Biz size yardım edeceğiz’ dediler ama şimdi etrafımızda kimse yok. Tüm kapılar da yüzümüze kapanıyor. Peki biz ne yapalım. Kim bize yardımcı olacak. Evimize de gidemiyoruz. Yarın yasaklar başlıyor. Ne yapacağız biz. Kim bize sahip çıkacak.
“İŞ İMKANI OLSAYDI BURAYA GELMEZDİK”
İnşaat ve lokanta gibi yerlerde çalıştıklarını söyleyen Baran, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kimseye zararımız yok. Burada uyuşturucu ile bir işimiz yok. Ailelerimize bakabilmek için buraya gelmişiz. Zaten iş imkanı olsa buraya da gelmeyiz. Ama gel de derdini anlat. Kim bizi dinleyecek. 4 gündür sokakta yaşıyoruz. Kimseye derdimizi anlatamıyoruz. Kapılar yüzümüze kapanıyor.
Okulun bahçesinde yaşıyoruz. Buradaki güvenlik de bizi çıkaracağını söylüyor. Burada kalamazsın diyor. Peki biz ne yapacağız. Yemeğimizi de bu enkazın içerisinde yiyoruz. Valiliğe gittik, kapıdan çevrildik. Evleri yıkarken yüzlerce polis ve zabıtayı buraya yıktılar. Sanki biz başka ülkenin vatandaşıyız sanki biz buraya savaşa gelmişiz.